Güvercin ve Güvercinci

31 Ekim 2007 Çarşamba

Amerikadaki Tropikal Kuşlar


Amerikadaki Tropikal Kuşların ilginç olanlarından «kotinga» ların özellikle ünlü üç üyeleri vardır. Her biri bir başka özelliği: Birisi görünüşü, ikincisi sesi, üçüncüsü ise flört zamanındaki davranışlarından ötürü meşhurdur. Kotolgaların doksan türü sayılmıştır. İrilikleri çıt kuşu ile karga arasında oynayan bu kuşların çok kere parlak renkli ve garip süs tüyleri vardır, ayrıca vücutlarında yer yer göz
kamaştırıcı renkte lekeler göze çarpar. Garip görünüşlü «şemsiye kuşu» nun (Cephalopterus ornatus) ismi tuhaf, fakat yerindedir. Karga iriliğindeki bu 50 santimlik mavimsi siyah türün tepesinde şişmeye elverişli muazzam bir tüy kitlesi vardır. Bu taç, açılınca tırtık tırtık bir şemsiye görünüşünü alarak kuşun tepesiyle gagasını tamamıyle örter. Şemsiye kuşlarının bir türünün kızılımsı renkte çıplak bir göğsü ve buradan sarkan püskül görünüşünde uzun bir sarkık eti vardır. Bu kuşların birkaçı bir araya gelip bağırdıkları zaman, insanın hatırına kuştan ziyade bir sığır sürüsünü getirirler.
Güney Amerika?nın kuzeyindeki «çan kuşu» (Proenias alba), grubun bir başka meşhur üyesidir. Bunun da ismi garip olduğu kadar yerindedir. Bu kotinga?nm, Güney Amerika?nın en göze batan orman kuşu olmasına sebep olan gerçekten şaşırtıcı çana benzer bir sesi vardır. Dikkate değer kuş, sık ormandaki yüksek bir tünekten çağrısını duyurduğu zaman, alnından sarkan ipimsi bir siyah et gagasını döver. Erkek çan kuşu ortalama 26 santim uzunluğundadır.
Çan kuşu?nun ormanın en göze batıcı kuşu olmasına yol açan bir başka özelliği de lekesiz beyaz rengidir. Orta ile Güney Amerika?da yaşayan «hayalet kotinga» da da (Carpodectes nitidus), aynı tüylere rastlıyoruz. Bu kuşların her ikisinde de dişiler daha ufak olup yeşil tüylerin sayesinde kamuflaj kurallarına uyarlar.
Öbür dikkate değer kotinga, bazı dillerde «kaya horuzu» da denilen «nar çiçeği kotinga» dır (Kupicola rupicola). Erkeği 30 santim uzunluğunda olan bu papağan iriliğindeki kuşun tüyleri altına çalan bir turuncu, kanatları ise kahvemsi siyahtır. Başında daire biçiminde garip bir tepeliği vardır. Güney Amerika'nın kuzeyinde: Özellikle Güyan'ların dağlık bölgeleriyle Kuzey Doğu Brezilya?da yaşayan nar çiçeği kotingalar mono?larla akraba olup flört zamanında onlar gibi törenlere baş vururlar.Erkeklerin daha iri, daha parlak renkli ve fazladan tüylerle süslü oluşları, yuva yapma, kuluçka ve yavruların bakımı vazifelerinin daha çok dişiye düştüğünü gösterir. Kotingalarm birçok türlerinin çok eşli olmaları muhtemeldir.
Bu ailenin üyeleri arasında özellikle nar çiçeği kotinga'nın flört zamanı dansları meşhurdur. Robert Schomburgk adındaki seyyah bir keresinde, aralarında erkekler ve dişiler bulunan bu kuşlardan yirmi tanesini, yerdeki bir açık alanı çevreleyen çalıların üzerinde tünemiş vaziyette seyrettiğini anlatıyor. Kanatlarını ve kuyruğunu yaymış bir erkek sahnedeydi Yerleri kazıyarak daireler çeviriyor, kanatlarını kaldırıp indiriyordu. Sonunda ihtimal yorulduğundan kenara sıçradı ve yerini bir başka erkeğe bıraktı. Schomburgki'in anlattığına göre, dişiler bu süre içinde devamlı ba girişiyorlar, fakat tüneklerinden kıpırdamıyorlardı. Bazı kotinga'lar bu danstan sonra flörtlerini yerde, başkaları yüksekteki dallarda devanı ettiriyorlardı.
Kotinga?larm arasında yuva yapma âdetleri de başka başkadır. Meselâ şemsiye kuşu gibi bazı türler yüksek ağaçların üzerinde değneklerden yuvalar yaparlar, başkaları asılı yuvalar örerler, daha başkaları yuva olarak ağaç kovuklarından faydalanırlar, nar çiçeği kotlnga ise mağaralarda kuluçkaya oturur. Tabiat bilginleri Güney Venezuela'daki geniş ve loş bir mağarada yerden 150 santim kadar yüksekteki bir pervazın üzerinde bir nar çiçeği kotinga yuvasına rastlamışlardı. Bu yuva çamurla ve çalı çırpıyla örülmüş ve siyah renkli kök telleriyle astarlanmıştı. Yuvanın dibinde, yerde, kuşların buraya taşıdığı zeytin iriliğinde fnıdığımsı yemişler dikkati çekiyordu. Bu türün yumurtaları koyu sarı üzerinde kızüımsı kahverengi ve mor beneklidir. Şemsiye kuşu? nun yumurtaları aksine bembeyazdır.
«Cotingidae» ailesini meydana getiren kotingalar, meyva, yemiş ve böcek bulabildikleri ormanın üst katlarında barınırlar. Bu kuşların genel olarak sert sesleri vardır. Yalnız çan kuşu bu bakımdan farklıdır. «Kapüsin keşiş kuşu» (Perissocephalus tricolor) gibi bazılarının, uluyan bir maymunun sesini andıran patırtılı bir homurtuları vardır. Bu güvercin iriliğindeki ve tarçın renkli kotinga, kabarık tüylü bir yakayla çevrili mavimsi gri renkli çıplak kafasını içine çekmiş yuvarlak bir keşişi andırır. Güney Amerika'nın kuzeyinin baştan başa çilek renginde olan «kırmızı yemiş kargaları» (Haematoderus müitaris), da garip biçimli iri kotinga?lardır. Bir başka garip görünüşlü kuş grubu da «sarkık etli çan kuşları» dır (Procnias tricarunculata). Orta Amerika?da yaşayan bu kotinga'ların rengi .kırmızımsıdır. Başlarıyle gerdanları beyazdır, gagalarının kaidesiyle yanlarından kamçıya benzer üç siyah sarkık et fışkırır.
Tabiat bilginleri 15- 25 santim uzunluğundaki ufak kotînga'ları gerçek kotingalar olarak ele alırlar, Bunların birçoğu parlak renkli ise de, bazıları grimsi ve sönük renklidir, ayrıca erkekle dişi arasında renk ayrılığı yoktur, «pompadour gevezesi» de denilen «şarap rengi kotinga» parlak renklilerden biridir. Kuşa Fransa Kralı 15. Louis'in gözdesinin şerefine bu ad verilmiştir. Bu kotinga?lardan biri Madam dö Pompadour'a hediye edilmek üzere yola çıkarılmış, fakat bir İngiliz firkateyninin eline geçmişti.
Şarap rengi kotinga'nın rengi adından bellidir, saçımsı tüyleri ve burulu kanat örtü tüyleri vardır. Kanatları lekesiz beyazdır. Dişilerle ergin olmayan erkeklerin karnı gri, sırtı kurşunidir. Ormanların üst katlarında yaşayan bu kotinga?ya Güney Amerika?nın birçok kısımlarında rastlanır.
«Adi gri kotinga» (Lipaugus vociferans) tropikal orman kuşlarının en yaygım ve en meraklısıdır. Nar bülbülü iriliğindeki bu gri kuş, bıkıp usanmadan avcıları takip eder ve kargaşalık olan yerlerde birdenbire ortaya çıkar.
Tabiat Bilim Adamları «kırmızı başlı mono» yu (Pipra mentalis), Panama'da bir orman ağacının yerden 9 metre yüksekliğindeki dalında dansederken seyretmişlerdi. Bu çalışkan delikanlı üst üste birkaç gün flört alanında kalarak basit tüylü dişilere hırslı hırslı kanat çırpmış ve birkaç tanesiyle buluşmanın yolunu bulmuştu. Fakat dişi monolar bundan sonra kendi kendilerine başlarının çaresine bakmak zorunda kalmışlardı. Yuvayı yapmak, yumurtaların üzerinde kuluçkaya oturmak ve yavruları büyütmek sorumluluğu tamamiyle onlara düşüyordu.
Amerika balta girmemiş ormanlarının yerlileri olan bu monolar, serçe iriliğinde kuşlardır. «Pipridae» ailesini meydana getiren elli dokuz türün erkekleri koyu kırmızı, mavi ve altın renkli son derece parlak tüylere bürünmüştür. Fakat donuk zeytuni ve gri gibi daha az göze çarpıcı orman renklerinde olanları da vardır. Dişi monolarm da bu donuk renklerde oldukları tahmin edilebilir.
Tipik mono, kısa gagalı, kuvvetsiz bacaklı, kare kuyruklu, tıknaz bir kuştur. Kanat kemikleri garip şekilde basılmıştır. Ön kolundan çıkan acayip biçimli kanat teleklerinin kaim sapları vardır. Kanat kemikleriyle tüylerinin şekli, sessiz mono' ların çıkardıkları gürültünün kaynağıdır, Daha çok üreme mevsiminde duyulan kanatların takırtısı, mono' larda, dişilerin gözüne girmek ve başka erkekleri korkutmak için ötüşün yerini alır, Monolar ötücü kuşların bağıranlar üst - familyasına girerler.
Orta Amerika «Gould monosu» (Manaeus vitellinus), flört zamanında kendine öz ilginç bir dansı olan 10 -11 santimlik bir kuştur. Bunun flört alanı yerdedir. Erkek burada paspas genişliğinde bir alanı kaplayan yaprakları ve çalı çırpıyı süpürdükten sonra, burayı titizlikle muhafaza eder. Yeşil renkte bir kuş olmakla beraber, tepesi, kanatlan ve kuyruğu koyu siyah, gerdanı ile yüzünün yanları ise parlak bir turuncumsu altın rengidir.
İspinoz iriliğindeki bir başka mono'nım (Teleonoma filicauda), kuy ruğunun hemen hemen 4 santim ötesine kadar uzanan kılımsı tüyleri vardır. Bu mono'mm sırtı siyahtır, al renkli bir tacı, kanarya sarısı yüzü ve karnı vardır. «Mızrak kuyruklu mono» (Chiroxiphia lanceolata), ispinoz iriliğinde bir siyah kuştur. Bacaklarıyle başının tepesi al renkli, sırtı mavidir. «Miğferli mono» nun Antilophia galeataj, erkeği pırıl pırıl bir kırmızı miğferi olan kahvemsi siyah renkte ve serçe iriliğinde bir kuştur. Dişisi donuk bir zeytuni gri rengindedir. Bu parlak renkli tropikal kuşak türünün en olağanüstü üyelerinden biri gerdanı şişen, «beyaz enseli mono» dur (Manacus candaei). Orta Amerika'nın bu kuşunun sırtı siyah, karnıyla göğsü sarıdır, enli bir beyaz yakası ve gerdanında kabarmaya elverişli uzun beyaz tüyleri vardır.

30 Ekim 2007 Salı

Filepitta


Madagaskar'da bulunan filepitta büyük adalarda yaşayan ilkel türlerden biridir. Orman zeminindeki çalıların arasında yaşayan bu kuş, yemişlerle beslenir. Adi filepitta'mn yumuşak siyah tüyleri vardır, erkeğinin başında iri sarkık etler göre çarpar. Filepitta'lar, «Philepittidae» ailesini meydana getirirler.
Madagaskar'ın başka iki kuşu (Neodrepanis) bir zamanlar Filistin «güneş kuşları» ndan veya öbür adlarıyla «nektar kuşları» ndan sanıl mıştı. Bu kuşlar çiçeklerin nektarı nı emecek tarzda şekil almışlardır Bu işe yarayan kavisli bir gagaları vardır. Tabiat bilginleri bu sebeple onları güneş kuşlan'ndan saymışlardı. Fakat yakın tarihteki incelemeler gerçekte filepitta olduklarını göstermiştir.

29 Ekim 2007 Pazartesi

Pittalar


PİTTA 'lar bütün kuşların en güzelleri arasında yer alırlar. Tropikal ve astropikal ormanların derinlerinde yerde yaşarlar. Sayı ve tür itibariyle en kalabalık oldukları bölgeler Malaya ile Doğu Hint adaları ise de, Af rikada, Kuzey Avustralya'da ve Filipinler'de de bulunurlar. Orman zemininde hoplayarak yol alır ve böcekler, solucanlar ve salyangozlarla beslenirler. Normal olarak hoplayarak çalıların arasına dalan bu ötücü kuşlar, ürkütülünce yerde zayıf bir şekilde kanat çırparlar. Gizlenen dağınık pitta'lar, özellikle sabahları ve akşamları duyulan gürültülü ve iniltiye benzer ıslıklarla birbirleriyle bağlantı kurarlar. Epey yükseklerde tüner ve buralarda öter ve ıslık çalarlar.
Pitta'lar ailesinin (Pittidae), yirmi üç bilinen türü, yapı ve davranış bakımlarından benzer kuşlardır. Hepsi vücutlarına kıyasla iri kafalı, kısa ve yuvarlak kanatlı ve son derece kısa kuyruklu tombul ve uzun bacaklı kuşlardır. Akrabaları olmayan «Yeni Dünya karınca pittaları» şekil itibariyle onlara çok benzerse de, renkleri farklıdır.
En renkli pitta'lardan biri «Steere pittası» dır (Pitta steerei). Filipinler'in bu kuşunun siyah kafası, beyaz gerdanı, zeytuni yeşil sırtı ve gök mavisi kanatları vardır. Karnı da gök mavisiyse de, ortasında kadife siyahlığında bir bölge bulunur. Ailenin bir başka göze çarpıcı üyesi Admiralty adalarındaki «harika pitta» dır (Pitta superba). Kadife siyahlığındaki bu pitta'nm gök mavisi kanatları ve al renkli karnı vardır. Bu kuşların belki en güzeli Malaya'da, Sumatra'da Borneo'da bulunan «mavi kuyruklu pitta» dır (Pitta guajana). Bunun sırtı zengin bir kahverengi, göz çevresindeki çizgiyle boynunun arkası altın sarısı, yüz maskesiyle tepesinin ortası siyah, gerdanı koyu sarı, kuyruğu mor siklamen, kanatları siyah ve beyaz, karnı siyahımsı mor, göğsündeki çizgiler parlak bir turuneumsu kırmızıdır.
Vücut uzunlukları ortalama 18-20 santim kadar olan pitta'lar, yuvalarını gali çırpıdan, yosundan, ağaç kabuğundan ve yapraklardan bina eder ve bu maddeleri çamurla perçinlerler. Bu yapı, girişi yandan olan bir küre biçimindedir. Sık çalıların üzerinde yere yakın veya yine bu gibi çalıların arasında yerdedir. Dişi pitta mor, kahverengi ve kırmızıyla noktalanmış 3-6 beyazımsı yumurta yumurtlar.

27 Ekim 2007 Cumartesi

Geniş Gagalar


"Geniş gaga" olarak isimlendirilen kuşlar tabiattaki en güzel kuşlardan birisidir. Ötücü kuşlar familyasındadırlar. Geniş gaga ların. uçarken böcek yakalamalarına yarayan olağanüstü geniş gagaları vardır. Bu besleniş tarzlarına bakarak çok hareketli yaratıklar oldukları sonucu çıkarılabilirse de, aslında oldukça uyuşukturlar. Fakat geniş-gagaların çoğu, tüylerine hâkim olan kırmızılar, maviler ve yeşillerle göz okşayan çok güzel kuşlardır. Bu ilkel ötücü kuşlar, ki aile isimleri Eurylaimidae, dir, girişi yandan olan asılı yuvalar yaparlar. Bu kuşlar en fazla Doğu Hint adalarında (eski Hollanda Hindistanı ve Endonezya) bulunmakla beraber, birkaçı Himalayalar kadar kuzeye çıkar, ikincisineise Afrika'da rastlanır.
Yeşil geniş - gaga (Calyptomoena viridis) parlak yeşil renktedir, başının yanlarında siyah benekleri bulunur .Alnındaki tüyler çok yoğundur ve gagasının üstüne kadar iner. Yalnız Borneo adasının dağlarında bulunan iki akraba tür kuşların en güzelleri arasında yer alırlar. İçlerinden birinin tüyleri siyah çizgili yeşildir, öbürünün sırtı yeşil, karnı ile göğsü mavidir.
Beri yandan Afrika adi geniş gagası, (Smithornis), sade renkli bir kuştur. Flört devresinde ilginç bir marifeti vardır. Erkeği, tüneğinin yukarısında kısa bir dairevî uçuş yapar ve bu arada kanat telekleriyle bir okun vınlamasını hatıra getiren bir ses çıkarır. Öbür, Afrika geniş gagası, (Pseudoealyptomoena) yalnız Orta Afrika dağ ormanlarında rastlanan parlak renkli bir küçük kuştur. Tabiat bilginleri bir vakitler her iki Afrika geniş gagasını Eski Dünya sinekkapan ailesinin üyesi sanıyorlardı. Fakat bu kuşların dikkatle incelenmesi gerçek geniş-gagalar olduklarım ortaya koymuştur.

25 Ekim 2007 Perşembe

Yalı Çapkını


Yalı çapkınlarına dünyanın birçok kısımlarında rastlanmakla beraber, «yalıçapkınıgiller» (Alcediniae) ailesinin üyeleri daha ziyade tropikal bölge kuşlarıdır.
«Âdi yalı çapkını» (Alcedo ispida), öbür yalı çapkınları'nın birçok özelliklerini paylaşır. Sık, düz ve çok nefis renkli tüyleri sırtında madenî, karnında ise ipek parıltılıdır. Başının arkası ile ensesinde yeşilimsi
siyah zemin üzerinde deniz mavisi renginde gayet sık ve dar enine şeritler göze çarpar. Kuşun uzunluğu İ 7 santimdir.
Yalı çapkınlarının kuzey türlerinden Birleşik Amerika kuşaklı yalı çapkını (Megaceryle alycon) mavimsi - gri ve beyaz renkli orta irilikte bir kuştur. Bu türün dişisi erkeğinden daha parlak renklidir. Dişinin göğsünü kateden kestane rengindeki şerit de erkekte yoktur.
Bizdeki yalı çapkınları'nm en iyi bilineni «İzmir yalı çapkını» dır (Halycon smyrnensis). 27 santim uzunluğundaki bu yalı çapkını'nın baş, boyun ve karın bölgesi kızıl kahverengi, sırtı, omuz tüyleri ve kuyruğunun üst tarafı ise kobalt mavisi olup yeşil parlaklık gösterir. Kuyruk sokumu ve kuyruk üstü tüyleri parlak bir mavidir. Gerdanı ve göğsü düz beyazdır. İzmir yalı çapkını, gezici kuşlardandır.
Türkiye'deki yalı çapkmları'ndan, «gri renkli yalı çapkını» (Ceryle rudis) kanatlarının ve kuyruğunun daha uzun ve sivri olmasıyle öbür yalı çapkmları'ndan ayrılır. Siyahlı, beyazlı bir kuştur. Uzunluğu 25 - 26 santimdir.
Eski Yunanlıların yalı çapkınlarıyle ilgili bir efsaneleri vardı. Buna göre, yalı çapkınları okyanusun üzerinde yüzer bir yuva bina ederler, yumurtaların üzerinde kuluçkaya oturdukları süre zarfında hava sakin kalırdı. Bu efsanenin şüphesiz gerçekle ilgisi yoktur, zira yalı çapkınları ağaç kovuklarında veya su kıyılarında kendi kazdıkları deliklerin
içine yumurtlamaktadırlar. Kuşaklı yalı çapkını'nın, suyun epey uzağındaki dik bir bayırda açtığı tünel bazen 120 santim kadar olabiliri
Yalı çapkını başkaca bir yuva yapmaz. Tünelinin ucundaki yuvarlağımsı bir boşluğa sekiz kadar beyaz yumurta yumurtlar. Dişi tek başına kuluçkaya oturur, fakat erkeği bu süre boyunca ona yiyecek getirdikten hayka pisliğini uzağa taşır. 14-16 gün sonra yumurtadan çıkan yavrular, son derece çirkin yaratıklardır. Tamamıyle çıplak olduktan başka günlerce gözleri açılmaz. İrilikleri de farklıdır, öyle ki aynı yuvanın içinde birbirinden iki misli büyüklükte yalı çapkınlarına rastlanmıştır. Bu kuşlar yedikleri balıkların kılçıkla-rıyle pullarım topaklar halinde vücutlarından atarlar. Ana ile baba bol balık yedikleri ve yavrularına da balık getirdiklerine göre, kuluçka odasının etrafı bu gibi topaklarla doludur.
Su içindeki hayvanlarla beslenen kuşlar önemli bir yeteneğe sahiptirler. Işık suya girdiğinde veya çıktığında kırılır. Bu nedenle kuşların suyun üstünde iyi bir gözlem yapmaları gerekir. Afrikalı Yalı çapkını havada rüzgar yokken dahi "sabit kalabilme" özelliğine sahiptir. Ve bu da ona havada asılı kalamayan diğer Yalı çapkını kuşları arasında büyük bir avantaj sağlar. O, balık avlamak için bir dalın üstünde beklemek zorunda değildir. Balığın olduğu her yerde avlanabilir.


Editorya' ya bizim bloğumuzu da editorya bloklarınızı tanıtıyor sayfalarına eklemesini rica ederiz.

24 Ekim 2007 Çarşamba

Peçeli baykuş


Peçeli baykuş (Tyîo alba) muazzam miktarlarda fare ve sıçan yer. Bu iştahı insanlara en büyük iyiliktir. Yaklaşık olarak 43 santim uzunluğundaki kuşun o kadar garip bir görünüşü vardır ki, bazı yerlerde «maymun suratlı baykuş» diye bilinir. Ergin olanlarının sırtında gri renk üzerinde siyahla çevrili beyaz lekecikler vardır. Bu gri renkli kısımlar arasında, özellikle boynun yanlarında, pas sarısı renk görünür. Uçma tüylerinde bu pas sarısı renk gri yollarla yan yanadır. Peçe tüyleri çok zaman grimsi beyazsa da, bazen tüm olarak pas tonlu kahverengi de olabilir. Bu baykuşların başlan iri ve geniş, kanatları büyük, kuyrukları orta uzunlukta, bacakları uzun, tüyleri ipek gibi yumuşaktır. Kulak kepçesi bunlarda olağanüstü iridir. Peçelerinin yuvarlak yerine yürek biçimli olmasıyle de başka baykuşlardan ayrılırlar.
Pisboğazlığım gördüğümüz peçeli baykuşun, iyi bir avcı olmasına yardımcı tertipleri vardır. Bacaklarının veterleriyle kemikleri arasında, başka yırtıcı kuşlarda olduğu gibi, özel bir bağlantı vardır, öyle ki bacak bükülünce pençeler de otomatik olarak kıvrılmaktadır. Baykuş, bacaklarını gererek avının üstüne indikten sonra, ağırlığı, bacaklarının bükülmesine sebep olmakta, bu arada pençeleri de kıvrılarak bahtsız farenin veya sıçanın etine saplanmaktadır. Aynı tertip birçok kuşların, geceleri, tünedikleri dalı otomatik olarak kavramalarını sağlar.
Peçeli baykuş daha çok sıcak bölgeleri tercih etmekle beraber, Kuzey Avrupa ile Kuzey Asya dışında dünyanın hemen her yerinde de bulunur. Pasifik'in Fiji adaları gibi ıssız köşelerinde bile rastlanır. Bu baykuşlar ağaç kovuklarından başka, kilise kulelerinde, eski şatolarda, kalelerde, her türlü harap binada ve başka kuşlar tarafından terk edilmiş kaya aralıklarında barınırlar. Girdikleri yapıların karanlık köşelerinde gündüzleri sessiz sedasız otururlar. Yakınlarında kilise çanlarının çalınması veya yanlarından güvercinlerin gelip geçmesi onları rahatsız etmez.İnsanlara ve faaliyetlerine de güvercinlere olduğu kadar alışmışlardır. Uykuları gayet hafiftir. İnsanın, fark ettirmeden bu baykuşun yanma sokulmasının imkânı yoktur. Peçeli baykuşların, en ufak bir tehlike karşısında derhal uçarak uzaklaşmaları, gün ışığında da iyi görebildiklerini gösterir. Karanlık bastırırken, sığındıkları binayı, iyi bildikleri ve gündüz vakti de kolayca bulabildikleri bir delikten terk eder ve toprağın hemen yukarısında hayalet kadar sessiz uçarlar. Bu arada salıverdikleri çığlıklar kuş seslerinin en çirkini olarak tarif edilmiştir. Geceleyin köy yollarında, hiç ürkmedikleri insanların başının etrafında gölge gibi uçmaları pek çok kişiyi korkutur.
Küçükken yakalanıp kafes içinde beslenen peçeli baykuşlar kolay evcilleşirler, ellenmelerine ve elde taşınmalarına müsaade ederler, hatta sahiplerinin evine girip çıkmaya alışırlar. Peçeli baykuş insanlara en faydalı kuşların arasında yer aldığına göre, mutlaka korunması lâzımdır. Almanya'nın Holstein bölgesindeki köylüleri bunu çok iyi anladıklarından ambarlarının veya evlerinin damında peçeli baykuşun girip çıkması ve yapıdaki sıçanları yok etmesi için mutlaka bir delik bırakırlar. Buna karşılık baza ülkeler halkının bu baykuşlar karşısındaki tutumu buna taban tabana zıttır. Böyleleri için peçeli baykuş uğursuz bir kuştur, bir eve girip çıkması ya da pervazlarından birine konması, ev halkından bir kişinin mutlaka öleceği anlamına gelir.

--
(33-38 cm): Peçe tüyleri çok belirigin olup tüy rengi beyazdan açık kahveye kadar varyasyon gösterebilir. Bu özellikleri onların en fotojenik baykuş türü olmalarını sağlamıştır.Ansiklopedilerde avlanan baykuş resimlerinden bir çoğu peçelilere aittir. Gözleri oyuncak ayılarınki gibi siyah bir nokta olarak görünür. Kırsal evlerin üst katları , az ağaçlı araziler favori yerleridir.Hazır yuvaları kabul ettiğine dair kayıtlar vardır.Yüz şekli tipiktir.

23 Ekim 2007 Salı

Cin Baykuşları


Bazı baykuş türleri serçeden iri değildir. Bunların en ilginçlerinden biri 15 santimden iri olmayan sevimli küçük cin baykuştur (Micrathene whitneyi). Birleşik Amerika'nın güney batısında yaşayan bu tür, dev bir kaktüsün içinde yuva yapar. Bazen küçük yuvarlak başını buradan dışarı çıkararak etrafı kolaçan ettiği görülür. Cin baykuş, küçük baykuşların çoğu gibi başlıca böceklerle karnini doyurur.

--

Cin baykuşu (Micrathene whitneyi), baykuşgiller (Strigidae) familyasından Meksika'da ve ABD'nin güneybatısında yaşayan baykuş türü.

Kaktüslü çöllerde en bol bulunan kuşlardandır, ayrıca ormanlık alanlarda, bozkırlarda ve nemli savanlarda da görülür. Kaktüs ve ağaç gövdelerinin içine yuva yapar; geceleri böcek avlayarak beslenir.

Baykuşların en küçüğü olan cin baykuşunun oval başı gövdesine oranla iri, gözleri büyük ve sarıdır.

22 Ekim 2007 Pazartesi

Beyaz Baykuş


Beyaz baykuş (Nyctea nyctea) un rengi yaşma göre değişir. Çok yaşlı kuşlar hemen hemen lekesiz beyazdır, orta yaşlıları beyaz fon. üzerinde kahverengi lekeli, genç kuşlar daha sık lekelidir. Beyaz baykuşun gagas siyahtır, 68-71 santim uzunluğundaki beyaz baykuş gündüzleri de avlanan ender baykuşlardan biridir, yurdu olan Eski ve Yeni Dünya tunduralannm uzun Kutup yazında başka çaresi yoktur. Normal olarak lemming fareleri, Kuzey Kutbu tavşanları ve orman tavuklanyle beslenir. Kuzey Kutbu'nun bu baykuşu, kuzeyin şiddetli kışına dayanabilmesi için, parmaklarına kadar sık tüylere bürünmüştür.

Kar baykuşu
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara
Vikipedi:Taksokutu
Kar baykuşu

Kar baykuşu (Bubo scandiacus), baykuşgiller (Strigidae) familyasından tundralarda yaşayan beyaz baykuş türü.

Büyük sarı gözleriyle tanınan beyaz bir kuştur. Uzunlukları 60 cm, kanat açıklığı 125-150 cm olup uzun ve geniştir. Yetişkin erkekler neredeyse bembeyazdır. Gençler irice, benekli olup, düz çizgiler hakimdir. Ayakları tüylerle kaplıdır. Kulak püskülleri bulunmaz.

Başta kemirgenler olmak üzere küçük memelileri ve kuşları yiyerek beslenir. Yuvaları açık alanlarda ve toprak üstündedir. Dişi kuş yuvaya 5-14 arasında yumurta bırakır

Kar baykuşunun değişik ötüşleri vardır. Bunlar hemen hemen ördek sesine benzeyen krek-krek-krek-krek, ve pyee-pyee-pyee-pyeedir.

Kuzey Kutup Bölgesi'ne yakın tundralarda yaşayan bu kuşlar bazen Avrasya ve Kuzey Amerika'nın güneyine doğru iner.

21 Ekim 2007 Pazar

Alaca baykuş

Alaca baykuş (Strix aluco); boyu 37-39 cm, kanat açıklığı 94-104 cm. olan Baykuşgiller familyasına ait bir kuş türüdür.

Yaşam yerleri ormanlar, büyük parklardır. Geceleri hareketlidir, gündüzleri ağaçlarda dinlenerek geçirir. Ötüşü çok belirgindir. Genellikle geceleri bazen gündüzleri duyulur. "Huuu-hu-hu-huuu" diye öter.

Alaca Başkuş 'un başı olağanüstü büyük, boyun kalın, vücut derli toplu, gaga çok iri, ve kancalı, sık tüylü bacaklar orta uzunlukta, kuyruk kısadır. Kuşun rengi ya gri, ya da pas kahverengi, sırtı karın bölgesinden daha koyu renktir. Kanatları ve kuyruğu uzunlamasına koyu kahverengi ve kızılımsı çizgilidir. Bu baykuşun uzunluğu ortalama olarak 40 - 48 santim kadardır.
Alaca baykuş 'un yurdu Avrmpa ile Asya'da 67 derece kuzey enleminden Filistin'e kadar uzanır. Kuzey Batı Afrika'da da bulunur. Yazın ağaçların tepelerinde oturur, kışın ise ağaç kovuklarında gizlenmeyi tercih eder. Öğle saiatlerinin çiği ışığında ustaca uçuşunu görenler, baykuşların güneş ışığından ürktüğüne bir daha inanmak istemeyeceklerdir.
Alaca baykuş hemen tamamen sıçanlarla beslenir. Yakalananları kolay evcilleştirilebilir. Tabiat bilginlerinin tecrübeleri, terbiye edilmeye en elverişli baykuş olduğunu göstermiştir. Alaca baykuşların, o andaki duygularına göre yüz ifadelerini de değiştirebildiklerine dikkat edilmiştir. Alaca baykuşlar sıçanları yok ettikleri için faydalı kuşların arasında yer alırlar.

20 Ekim 2007 Cumartesi

Kukumav Kuşu

Kukumav kuşu (Athene noctua) küçük baykuşlardandır: Uzunluğu 21 - 22 santim kadardır. Vücudunun üst yarısı düzensiz beyaz benekli sıçan renginde, yüzü grimsi beyaz, vücudunun alt yansı beyazımsı üzerine uzunlamasına kahverengi çizgili, kanat ve kuyruk tüyleri turuncumsu beyaz lekelidir. Gözleri kükürt sarısı rengindedir. Kafası orta irilikte, gagası kökünden itibaren kavisli, bacakları oldukça uzun, kanatları kısa ve yuvarlak, kuyruğu kısa ve ucunda düz kesilmiş gibidir. Peçesi belirsiz olmakla beraber, başka gündüz baykuşlarmmkine kıyasla nispeten nettir.
Kukumav kuşu hemen bütün Avrupa' ya ve Asya'nın Sibirya dışındaki büyük bir kısmına yayılmıştır. Akdeniz yarımadalarında en yaygın yırtıcı kuşlardan biridir. Kuzey Afrika'da bile Kukumav kuşua rastlanır. Sevimli Kukumav kuşu birçok ülkelerde uğursuzluk habercisi sayılır. Batıl inanış sahibi bazı yaşlılar, Kukumav kuşuların gece hasta odası pencerelerine uçtuğunu sözüm ona gözleriyle görmüşler ve kuşun, yatan hastalan mezarlığa davet ettiğini sözüm ona kulaklarıyla duymuşlardır. Halbuki zararsız kuşun, ışığı görerek aydınlatılmış odalara doğru uçtuğu, pencere pervazına konduğu, bu münasebetle sesini de duyurduğu akla çok daha yakın değil midir? Kukumav kuşu başka bazı ülkelerde de aksine; huylarım öğrenenlerin sevgilisi olmuştur. Tanrıça Minerva'nın baykuşu bir Kukumav kuşudı. Filintin'de de uğurlu bir kuş sayılmakta, iyi muamele ve bakım görmektedir.
Kukumav kuşu kendisini sevenlerin sempatisini fazlasıyle hak eden sevimli bir yaratıktır. Gerçek bir gündüz baykuşu olduğu söyienemezse de, öbür baykuşlar kadar ışıktan ürkmez ve gündüz vakti de normal faaliyetlerini devam ettirebilir.
Kukumav kuşu kendine yuva yapmaz;, yumurtalarını yumurtlamak için kendine kaya duvarlarındaki bir oyuk, eski binalarda taşların altı, bir ağaç kovuğu, ya da bir tavşan ini gibi uygun bir köşe seçer. Avrupa'nın güneyinde 4-7 yuvarlak yumurtasını evlerin içinde yere bile yumurtlar.
Evcil küçük Kukumav kuşları İtalyanların en sevdikleri ev hayvanları arasındadır. Evde ve bahçede çok kere serbestçe dolaşmakta ve gezdikleri yerlerdeki sıçanları, sümüklüböcekleri ve benzeri zararlı yaratıkları yok etmektedirler. Kasabalarda sokakta çalışan kundura tamircisi, terzi veya çömlekçi gibi esnafın yanında çok kere bir sopaya bağlanmış vaziyette bir, iki evcil küçük Kukumav kuşu bulunur.

Kukumav
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Vikipedi:Taksokutu
Kukumav
Korunma durumu: Asgari endişe

Bilimsel sınıflandırma
Alem: Hayvanlar (Animalia)
Şube: Kordalılar (Chordata)
Sınıf: Kuşlar (Aves)
Takım: Gece yırtıcıları (Strigiformes)
Familya: Baykuşgiller (Strigidae)
Cins: Athene
Tür: A. noctua
Binominal adı
Athene noctua
(Scopoli, 1769)
Sinonimler
Carine noctua

Kukumav (Athene noctua), baykuşgiller (Strigidae) familyasından küçük bir baykuş türü.
Tüyleri üst kesimde koyu kahve üzerine küçük beyaz lekelerle kaplıdır, alt kısmında ise bu beyazlıklar geniş çizgiler halini alırlar. Sarı renk gözlerinin üstünde ona sert bir bakış kazandıran beyaz kaşlar bulunur. Alın kısmı ise düz ve alçaktır.
Kukumav yerleşik bir türdür. Kırsal bölgelerde tarlaların ve bahçelerin yakınlarında yaşar. Özellikle bu yeşillik yerleri sever, ancak çok yoğun ormanlık alanlarda yaşamayı da sevmez.

En önemli besini tarla faresidir ve ayrıca çeşitli küçük memeli ve sürüngenlerle de beslenir. Kukumav kuşları genellikle ağaçların gövdelerindeki kovuklarda ya da kayaların arasındaki oyuklarda kendilerine yuva kurarlar. Dişi kukumav üç ile beş arasında yumurta yapar ve 28-30 gün boyunca kuluçka donemi sürer. Kuluçkadan sonra yavru kukumavların tüylenip kendilerine bakabilecek hale gelmeleri 30 günü bulur.

Çin’den başlayıp Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası ve Batı Avrupa'ya kadar uzanan geniş Avrasya coğrafyasında ılıman bölgelerde yayılmışlardır. Ayrica cesitli bölgelerde değişim gosteren alt türleri de vardır. Suriye'de Athene Noctua Lilith solgun gri-kahve renklidir, yine solgun renkli Athene Noctua Desertae Kuzey Afrika'da yaşar, Türkiye'nin de içinde bulundugu Güney Avrupa bölgesinde Athene Noctua Indigena ve Orta Asya'da ise Athene Noctua Bactriana alt türleri bulunur.

Çizgili Baykuş


Çizgili baykuş (Strix varia), başlıca sıçanlar, kurbağalar ve benzeri küçük avlarla beslenir. Çizgili baykuşlar yerine göre yamyamlık da yaparlar. Arada daha küçük akrabası kulaklı orman baykuşunu da kendine yem yaptığı olur. Çizgili baykuşun âdeta feryatlarla son bulan ötüşü öbür baykuşlarmkinden ayırt edilebilir. Bu baykuşun bar şında kulak görünüşünde tüy kümeleri yoktur, sarı yerine kahverengi gözleri olmasıyle de öbür baykuşların çoğundan ayrılır. Kuzey Amerika'nın doğusunda çok yaygın olan çizgili baykuşun akrabalarından benekli baykuş (Strix maculosa), Pasifik kıyısında rastlanan ender bir kuştur.
Çizgili baykuşun bir başka akrabası da büyük gri baykuş veya öbür adıyla Laponya baykuşu'dur (Strix nebulosa). Bu tür daha çok Kuzey Yarımküresi'nin kozalaklı çanı ormanlarında yaşarsa da, biraz daha güneye indiği de olur. 83-84 santim uzunluğundaki bu çok iri ve güzel baykuş aslında dev bir tüy topundan başka şey değildir. Gerek kuvvet gerekse ağırlık bakımlarından puhu kuşundan çok daha aşağı olduğu muhakkaktır.


Çizgili baykuş

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bilimsel sınıflandırma
Alem: Animalia
Şube: Chordata
Sınıf: Aves
Takım: Strigiformes
Familya: Strigidae
Cins: Strix
Tür: S. varia
Binominal adı
Strix varia
Çizgili baykuş (Strix varia), baykuşgiller (Strigidae) familyasından büyük bir baykuş türü.

Erişkinliğinde 44 cm uzunluğa ve 112 cm kanat aralığına sahip olur. Solgun suratında, gözlerinin etrafında koyu yuvarlaklıklar; sarı gözbebekleri ve koyu gözleri vardır. Vücudunun aşağı kısımları açık ve kahverengi çizgilerle doludur, vücudunun üst kısmı ise benekli kahverengidir. Göğsünde kahverengi çizgiler vardır. Ayakları ve bacakları; kuyruğunun ucuna kadar tüylerle kaplıdır. Kısa kulaklı baykuşlar gibi kulaklarınında püsküller yoktur.
Genelde Kanada'nın ağaçlık alanlarında, Amerika Birleşik Devletleri'nin doğusunda ve Güney Amerika'nın güneyinde yaşarlar. Çizgli baykuşların yuvaları genelde ağaç oyuklarının içerisindedir; ama bazen de bir şahin ya da sincap tarafından açılmış bir yuvayı da kullanabilir. Genelde bulunduğu konumu değiştirmez, ama yuvalama sezonu bittikten sonra etrafta dolaşabilir.
Çizgili baykuşlar geceleri yüksekten uçarak avlanırlar, ya da ağaçlar arasında alçaktan uçarak. Ayrıca gün batımı ve gün doğuşuna yakın zamanlarda da avlandıkları olur. Genelde fare ve tavşanlar gibi küçük memeli hayvanları yerler; ayrıca küçük kuşları da yerler. Kuzey Amerika baykuşları ise, özellikle yavrularını büyütürken gün içinde de avlanırlar.
Kızgın olduklarında, yılan ıslığına benzer bir ses çıkartırlar. Büyük boynuzlu baykuşlardan da ormanlarda kaçarlar.
Çizgili baykuşlar ayrıca Washington, Oregon ve Kaliforniya'daki benekli baykuşların yokolmasının sebebidir. Çizgili baykuşlar batı yakasına getirildikten sonra benekli baykuşları öldürmektedirler.
Çizgili baykuşlar (strix varia) biraz fırsatçı olup,uyanıktırlar. Kuş besleme istasyonları yakınlarında bekler; yemlenmek için buraya gelen küçük kuşları avlar.

18 Ekim 2007 Perşembe

Güvercin Banyo


Güvercinlerdeki at sineklerinden o kadar çok bahsettim ki aranızda "amma da pis adam, hayvanları pislik içinde yaşatıyor, kümesine parazit dolmuş" diyenler olmasın diye banyo yaparkan görüntülenen resimlerini koyuyorum. Daha güzel görmek için resmin üzerine tıklayabilirsiniz. (bu sayfa hızlı yüklensin diye artık büyük boyutlu resimleri başka yere yüklüyorum)
Yemlemek veya uçurmak için dışarı çıkardığımda, güvercinlerin önlerinde sürekli banyo var. Haftada iki üç kere kendileri yıkanıyorlar. Hafta da bir de ben hepsini teker teker boğazlarına kadar ilaçlı suya sokuyorum. Kümesi her hafta deterjanlı bol su ile, her noktasına hortumla su tutarak yıkıyorum.
Ama hala kurtulamadım "At sineklerinden", birkaç gün güneş çıktı kuşların üzerinde dolaşıyorlar yine !.........

17 Ekim 2007 Çarşamba

Puhu kuşu


Puhu kuşu (Bubo bubo)'na kuşlar dünyasının kaplanı veya gecelerin kralı gibi lâkaplar yakıştırılagelmiştir. Bütün baykuşların bu en kudretlisi, 63-77 santimlik vücuduyla aynı zamanda en iri baykuşlardan biridir. Bazı ülkelerde ismi büyük kulaklı baykuş dur. Gerçekten de, tüylerinde kızıhmsı kahverenginin yokluğu hesaba katılmadığı takdirde, kulaklı orman baykuşunun dev bir kopyesidir. Kanatları kısadır. Sık tüyleri sırtında koyu pasa çalan bir sarı, gırtlağında sarımsı beyaz, karnında gene pas sarışıdır. Bağının üzerindeki kulak görünüşündeki tüy kümeleri siyahtır. Görüldüğü gibi, pas sarısı ve siyah olmak üzere iki renkten meydana gelen tüyleri düz ve ondüleli çizgilidir.
Puhu kuşu'nun yurdu Eski Dünya' nın bütün kuzeysel bölgelerini kaplar. Dağlık bölgeleri tercih eder, fakat ormanı olması şartıyle ovalara da rağbet eder. Ender de olsa, insanların bulunduğu bölgelere sokulanları da vardır.

Ortalık kararınca puhu kuşunun da av zamanı başlar. Gündüzlerini kayaların arasındaki bir mağarada, ya da bir ağacın en tepesinde gözleri ya yarı yarıya, ya da büsbütün kapalı olarak uyuklamakla geçirir. Fakat en ufak bir gürültü karşısında gözlerini açar, başını sağa, sola çevirir, bir tehlike sezdiği anda ise derhal uçup giderek kendine daha emin bir gizlenme yeri bulmaya bakar. Güneş battıktan sonra ağır ağır uçuşa geçerek bir kayanın, ya da yüksek bir ağâcm üzerine konar ve özellikle ilkbaharda meşhur bunu çağrısını duyurur. Mehtaplı gecelerde karanlık gecelerden daha sık, hele çiftleşme mevsiminde aralıksız bütün gece bağırır. Sesi gerçekten o kadar korkunçtur ki, bunu duyan batıl inanışı bol kimselerin tüylerinin diken diken olmasına hak vermemek elde değildir. Puhu kuşu başlıca tavşanlar, fareler ve hemen bütün orta irilikteki omurgalı hayvanlarla beslenir. Arada evcil bir kediyi, bir tavuğu, ya da bir kokarcayı yakaladığı olur. Hindileri tüneklerinden kaptığı ve kartalları kaçırdığı görülmüştür. Gagası kudretli, ayaklan borda kancası gibidir.
Bu baykuş değme yırtıcı kuştan daha vahşî mizaçlıdır. Küçükken yuvalarından alman yavru puhu-kuşları bile gaddardırlar ve bir türlü yola gelmezler. Baykuşların çoğunluğunda olduğu gibi, dişi puhu kuşu da erkeğinden iridir. Sesinin perdesi erkeğinkinden farklı olduğundan, birbirine cevap veren erkek ve dişi puhu kuşunun sesleri ayırt edilebilir.
İriliğine ve yırtıcılığına rağmen, puhu kuşu ihtiyatlı bir yaratıktır. Baykuşların hiç biri, kuşların dünyasında onun kadar nefret kazanmamıştır. Arada bazı gündüz kuşlarının, hatta başka baykuşların ona karşı birleştikleri olur. Uzun ömürlü bir kuştur, iyi bakım gördüğü takdirde çok yaşar. Hayvanat bahçesindeki bir puhu kuşu altmış sekiz yaşma kadar yaşamıştı. Tabiat ta bu kadar çok yaşayanı enderdir
tabiî. Puhu kuşu genel olarak çevreye ayak uydurabilen bir kuştur: İğneli ve yapraklı ağaçlı ormanlarda olduğu gibi, çöllerde de barınabilir. Baykuşların çoğu uzun göçlere girişmez, fakat yiyecek kıtlığının baş göstermesi halinde bazılarının güneye indiği olur.
Puhu kuşunun Avrupa'da, Asya' da ve Kuzey Amerika'da yaşadığını gördük. Akraba bazı çeşitlere Hindistan ile Afrika'da da rastlanmıştır.

Kulaklı Orman Baykuşu



Kulaklı Orman Baykuşu (Asio otus), 64 derece kuzey enleminden itibaren bütün Avrupa'da, ayrıca orman sınırının kuzeyinden itibaren Urallarla Japonya arasındaki bütün Orta Asya'da bulunur. Kuzey Amerika'nın en yaygın baykuşu belki odur. 30-35 santim uzunluğundaki bu küçük kuşun, Amerika'da çığlıklı baykuş diye isimlendirilmesine sebep olan kendine öz matemli bir çağrısı vardır. Ağaç kovuğu olan her yerde, hatta bu kovuklu ağaç bir köyün ortasında bulunsa dahi, bir kulaklı orman baykuşu bulunabilir. Kuş gündüzleri kovuğunda dinlenir, zamanı gelince de yumurtalarını buraya yumurtlar. Birçok gece yırtıcı kuş, baykuş gibi bunun da alnında kulağa benzeyen birer tüy kümesi vardır. Gri renkte olanları olduğu gibi, kızılımsı kahverengi olanları da vardır. Bu renk ayrılığının cinsiyetle veya yaşla ilgisi yoktur, bir kuluçkada gri. yavrularla kahverengi yavrulara bir arada rastlanabilir. Bu baykuşun sırtı, fon renginden daha koyu lekeli, noktalı, ondüleli veya yol yoldur, daha açık olan karın bölgesiyle göğüs bölgesinde uzunlamasına lekeler göze çarpar. Kanat ve kuyruk tüyleri çizgilidir.

Baykuş


Baykuşlar yırtıcı kuş olarak gündüz - yırtıcılarına kıyasla büyük bir avantajları vardır. Atmacaların, çaylakların, güçlü kanatlarının çıkardığı «vırr» gibilerden bir sesle avlarının üzerine inmelerine karşılık, onlar, tüylerinin havlara boğulmuş olması sayesinde, aynı öldürücü inişi tam bir sessizlik içinde başarırlar. Baykuş, geceleri ortalıkta dolaşan kemirici, soreks ve başka küçük memeliler için tevekkeli yüzde yüz ölüm değildir. Zararlı kemiricilerle böcekleri yok ettiklerine göre, baykuşların, insanoğlunun açısından kuşlarımızın en değerlileri arasında bulunmaları gerekir. Baykuşlar avlarını yerken, bunlardan sıçan gibi küçük olanlarını bütün olarak yutarlar. Sindirim eylemi tamamlandıktan sonra da, kurbanlarının kürk parçaları ile sindirilmeyen kemiklerini küçük topaklar şeklinde kusarlar. Baykuşların tüneği etrafında bazen bol sayıda rastlanan bu topaklar, dikkatle incelenince, bu kuşların nelerle beslendiklerine dair değerli bilgi verirler.
Baykuş geceleri faal bulunduğuna ve yırtıcı bir kuş olduğuna göre, tüylerinin parlak renkli olmaması gerekir ve değildir de. Buna kargılık tüylerinde aynı rengin çeşitli tonlarına ve gayet çetrefil desenlere rastlanır. Baykuşun gözleri de gece hayatına ve gece avcılığının şartlarına uymuştur. Baykuş gözleri bir kere çok iridir, bu sayede, geceleyin var olan pek zayjtf ışıktan azamî derecede faydalanır.
Baykuşlar bundan başka, her iki gözlerinin de yüzlerinin önünde olup ileriye bakması bakımından kuşların çoğunluğundan ayrılırlar. Öbür kuşlar bir cisme bir defada yalnız bir tek gözleriyle bakabilirleri Baykuşların, işitme duygulan da başka kuşlara kıyasla avantajlıdır. Gerçek dış kulak hiç bir kuşta yoksa da, baykuşların kulak deliklerini çeviren tüyler ince ve kılınışıdır, bu tertibin ise, ses dalgalarının kulağa girmelerini kolaylaştırması mümkündür. Bazı baykuşlarda kulak deliklerinin başka kuşlardakinden iri olduğu da görül müştür.
Baykuşun kanatları enli ve uzun, kuyruğu çok kere kısadır. Gagası kökünden itibaren kuvvetli kancalıdır. Pençelerine kadar tüylü bacakları orta uzunlukta, pençeleri iri, uzun, kuvvetli kavisli ve olağanüstü sivridir.
Birçok yırtıcı kuşlarda olduğu gibi, baykuşlarda da dişi erkeğinden büyüktür. Birçok baykuş türleri ağaç kovuklarında, başkaları kaya aralıklarında, terk edilmiş evlerde, çeşitli memelilerin inlerinde, hatta doğanlarla kargalar tarafından terk edilmiş yuvalarda yumurtlarlar. Sayısı, türüne göre 2 ile 10 arasında oynayan beyaz yumurtalar, kuşların coğunluğunkinden yuvarlaktır. Bu tertip, kuluçkada oturan kuşun onları, ağaç kovuğu gibi dar köşelerde evirip çevirmesini mümkün kılar. Bazı baykuşlar bir kartalın yuvasına sahip çıkacak derecede kavgacıdırlar. Yavru baykuşlar havla örtülüdürler ve muazzam iştahlarına rağmen gayet ağır olgunlaşırlar.
Akıl sembolü sayılan baykuş zeka bakımından birçok gündüz-yırtıcılardan geridir. Bütün baykuşlar ürkektir, fakat ihtiyatlı değildir, dostlarını tanımayı ender olarak öğrenirler ve bütün yabancılara karşı düşman gibi davranırlar. Daima hiddetli ve gaddardırlar. Kendi türlerinden kuşlarla iyi geçinirlerse de, bazen pisboğazlığa kapılırlar, bu sırada, yıllardır bir arada yaşayan iki baykuştan biri hayat arkadaşını tereddütsüzce parçalayıp yiyebilir. Aynı yuvada büyüyen kardeşlerin dahi bazen boğuştuğu ve kuvvetlinin zayıfı öldürüp yediği olur.
220 türü bilinen baykuşlar, bütün kıtalara yayılmışlardır: Kutup bölgelerinden ekvatora, deniz seviyesinden 5 000 metrelik yükseklere kadar her yerde yaşarlar. Ormanları tercih ederlerse de, bozkırlardan, çöllerden, çıplak dağlardan ve kalabalık şehirlerden de eksik olmazlar. Avrupa ile Asya'nın çok kuzeylerinin baykuşları gerçek anlamda göcücü değillerse de, kar yağışlarında yurtlarını bırakarak daha güneylere inerler.
Tabiat bilginleri, baykuşları çok kere gerçek baykuşlar (Strigidae) ve peçeli baykuşlar (Tytidae) diye iki ayrı aile halinde ele alırlar.

Balık Kartalı


Balık kartalı (Pandion haliaetus), iri bir kuştur: Yaklaşık olarak 60-61 santim uzunluğundadır, açılmış kanatlarının eni de 167 santimi bulur. Suyun yukarısında daireler çevirirken gayet hafif ve zarif bir uçuşu vardır. Balık tutmak için kendine öz tekniği kullanır.
Muhtemel bir av görünce, suyun yukarısında kısa bir süre durduktan sonra gürültüyle dalar. Bu kuşun vücudunun alt yüzündeki tüyler, suya çarpmanın basıncına karşı koyacak kadar yoğundur. Balık gibi kaygan bir avı bir kere yakaladıktan sonra tutmanın kolay iş olmadığı besbellidir. Tabiat bunun için balık kartalına son derece sivri olan uzun ve kavisli pençeler vermiştir.
Balık kartalı'nı öbür kartalgillerden ayıran bazı vücut özellikleri vardır. Bu ayrılıklarla ilgilenen tabiat bilginleri bu kuşu ayrı bir aile (Pandionidae) olarak ele almışlardır. Balık kartalının başı ile vücudunun alt kısımları çoğunlukla beyaz, sırtı koyu kahverengidir. Her türlü yerde ürer. En fazla kıyı bölgelerinde bulunduğundan, yuvasını çok kere büyük göllerle nehirlerde yapar.

Kaliforniya kondoru


Kaliforniya kondoru (Gymnogyps californianus), Yeni Dünya akbabaları (Cathartidae) familyasından yırtıcı bir kuş türüdür.
Kaliforniya'nın büyük bölümü ile Oregon (ABD) ve Meksika'nın bazı parçalarını kapsayan Kaliforniya Floristik Eyaleti'nin ormanları ve sulak alanları, Kaliforniya kondoru gibi çok önemli türlerin yanı sıra, 2100'den fazla bölgeye özgü bitki türünü barındırıyor. Uluslararası Çevre Koruma Örgütü bu alanı, yeryüzünün biyolojik çeşitliliğine sahip 34 sıcak noktasından biri olarak belirledi. Bölgedeki türlerin pek çoğu tarım ve gelişigüzel yayılmanın tehdidi altındadır.
Kaliforniya kondoru (Gymnogyps), Güney Amerikalı akrabası kadar iriyse de şaşılacak kadar az kişi tarafından bilinir. Bu iri kuşlar bir zamanlar Birleşik Amerika'nın bütün güney batısında yaygınken, vurulmaları veya kurtlar için hazırlanan zehirli yemleri yemeleri sonucunda elli tane kadar kalmışlardır.

16 Ekim 2007 Salı

Güvercinlerde At Sineği Video



Daha öncede defalarca yazmıştım, şu güvercinlere dadanan at sineklerinden kurtulmak için aylardır uğraşıyorum. Tam başardım diyordum ama bugün yine rastladım. Havalar kötü gidiyor diye 10 gündür güvercinleri ilaçlı suya sokmamıştım. Kendileri banyo yapıyorlardı, işe yaramamış...
Görüntülemeyi başardım, filmin sonuna doğru, güvercinler hareket etmeden hemen önce öndeki erkeğin sırtına bakın. Hatta filmi durdurun. At sineği bir anda tüylerin arasından beliriyor, dişi görünce korkuyor harekete geçiyor ve her ikisi de havalanıyorlar.
Tüylerin arasında iken at sineğini görmek ve temizlemek mümkün değil. İncecik levha gibi birşey, deriye tam yapışıyor. İlaç da fayda etmiyor. Kuşları 5 dk. kafalarına kadar suda bekletiyorum, sinekler yine ölmüyorlar. Ancak böyle hareket halinde iken ilaçlayabilirseniz, öldürmek mümkün.
Hayvanın üzerinden düşürüp, detan sıktığım bile oldu. Ancak öldüler. 3-5 metre normal sinek gibi uçabiliyorlar.

Güvercin Çiftleşmesi



Beyaz güvercinlerin çiftleşme videosu. İşlem sonunda nasıl da çok önemli bişey yapmış gibi gururlanarak şeref turu atıyorlar :)

Akbaba kralı

Akbaba kralı (Gypagus papa), Yeni Dünya akbabalarının en parlak renklisidir. Bu tropikal Amerika akbabasının vücut tüyleri saten gibi parlak bir beyaz renktedir, kanatları ile kuyruğu ise siyahtır. Al, limon sarısı, mavi ve koyu mor renklerine bulaşmış çıplak kafası ayrıca sarkık etlerle süslüdür. Bu renk karışımı ise bu akbabanın iğrençliğini artırmaktan başka işe yaramaz. Akbaba kralı 84 - 89 santim uzunluğundadır.

Karga Akbabası


Karga akbabası (Coragyps atratus), kara akbaba olarak da adlandırılır. Karga akbabası hindi akbabası'ndan daha kuzey enlemlere rağbet eder. Kalabalıkça sürüler halinde yolculuk eden bu akbaba, Birleşik Amerika'nın güneyinde yaygındır. Hele Lâtin Amerika'nın hemen her köyünde ağaçların üzerine tünemiş vaziyette bekleyen, leş peşinde havada daireler çeviren, ya da çöplerin atıldığı yerleri ziyaret eden kalabalık karga akbabası sürüleri görebilirsiniz.


Ancak kanat açıklığı 3 metreye, boyu 1 metreye ve ağırlığı 11 kg'a ulaşan bu kuş, karşı karşıya olduğu tüm tehditlere rağmen hayatta kalmak için yoğun çaba harcıyor. Bütün bu tehditlerin bilincinde olan Kuş Araştırmaları Derneği (KAD), Milli Parklar ve Orman Genel Müdürlükleri ile işbirliği halinde, kara akbabaların korunması amacıyla Kızılcahamam ve çevresinde UNDP desteğiyle Kara Akbaba 2001 Projesi'ni yürüttü.

Amerika Tepeli Akbabası


Amerika Tepeli Akbabası (Sarcorhamphus gryphus), Güney Amerika Kondoru olarak da bilinir.

Amerika Tepeli Akbabası, Amerika akbabalarının en irileri olan kondor'ların iki türünden biridir. Güney Amerika kondoru daha çok bir dağ türü olup 7 500 -7 600 m.lik yükseklere çıkar, yani And'ların en yüksek zirvelerini dahi aşar. Fakat bu usta uçucu deniz kıyılarını da ziyaret ederek balina ve yunus balığı leşleriyle karnım doyurur veva Peru açıklarındaki kuş adalarında karabatak ve sümsük yumurtalarını yer. Arada buzağılarla kuzulara saldırdığı da olur.
Güney Amerika kondoru'nun renk tertibi çok göz alıcıdır: Başı ile boynu kırmızı, vücudunun tüyleri siyahtır. Erkeğinin başında tarağımsı iri bir çıkıntısı, tüysüz boynunun dibinde ise beyaz havdan bir yakası vardır. Uçuş tarzına bakılırsa, gözlerinin çok keskin olması gerekir. Uçucu kuşların en irisi olduğu söylenen Güney Amerika kondoru'nun açılmış kanatlarının eni 304-305 santim, vücudunun uzunluğu 102 santimdir.
Güney Amerika kondoru yuva yapmak için en vahşî ve ıssız köşeleri: Dağ zirvelerindeki kayalıkları veya mağaraları seçer. Dişisi iki iri beyaz yumurta yumurtlar. Anne ile baba sırayla kuluçkaya otururlar. Birçok Güney Amerika kondoru her akşam mağarası bol yerlerde tünemek üzere toplaşırlar. Bu kuşlar çok kere kanat ve kuyruk tüyleri için vurulurlar.
Bu büyük kuşları diri olarak ele geçirme tekniği sözde kolaydır. Güney Amerika kondorları, bir hayvan leşini, etrafı çitle çevrili dar bir sahaya bırakmak suretiyle tuzağa düsürülürler. Bu kuş bir kere yere indikten sonra, ancak epey uzağa koşmak suretiyle havalanması için gerekli hıza erişebilir, böylece çitle çevrili alandan havalanmasına imkân olmaz.

Afrika Tavukları


Eski Çağlarda Romalılar Afrika tavugunu veya bazı dillerdeki adıyla Gine tavuğu hun etine çok düşkündürler. Yunanlılar ise bu kuşlardan dinsel törenlerde kurbanlık olarak yararlanıyorlardı. Bundan yüzyıllarca sonra Afrika'lı asıllı olan bu kuşlar hindilerle karıştırıldılar. Afrika tavukları yerde hayli faal, fakat uçmaya sıra gelince takatsiz olan tombul kuşlardır. Tüylerinde göze hoş gelen benekler dikkati çeker. Numididae ailesinin en dikkate değer üyesi akbabamsı Afrika tavuğu dur (Acryllium vulturinum). Bu kuşun başının çıplak derisi bazı akbabalarınki gibi canlı renklidir. Beç tavuğu veya adi Afrika tavuğu (Numida meleagris) denilen bir başka tür evcilleştirilmiş olmakla beraber, yabanî huylarının birçoğunu muhafaza etmektedir. Batı Hint adalarındaki Jamayka gibi bazı bölgelerde yeniden yabanileşmiş olup av hayvanı olarak avlanmaktadır. Uzunluğu genellikle 55 -60 santim olan Afrika tavuklarının bir de tepelisi (Guttera cristata) vardır.

Aslında yaban kuşu olan beç tavukları, Afrika alttüründen evcilleştirilmiş ve kafa yapıları itibariyle hindiyi andırmaktadırlar. Beç tavuğu Madagaskar'dan Türkiye getirilmiştir. Türkiye'li olarak adlandırılan yakın doğulu tüccarlar tarafından Avrupa'ya dağıtılmıştır.Anavatanı Afrika olan Beç tavukları, orta çağda Fransız krallarının hayvanat bahçelerinde ve çok daha öncesinde Yunan ve Roma uygarlıklarında yetiştirildiği bilinmektedir. Afrika'da milyonlarca yabani Beç tavuğu bulunmaktadır. Dünyada en fazla Batı Avrupa'da ve 51 milyon adetle Fransa'da bulunmaktadır. Türkiye'de ise beç tavuğu bazı hayvanat bahçelerinde yer almakta ve bazı çiftliklerde ve arazisi olan kişilerde hobi olarak yetiştirilmektedir. Bir ara İzmir Hayvanat bahçesinden yoğun miktarda satışı yapılmıştı. Bahçesi ve arazisi olan kişiler, keskin çığlıkları olduğu ve yabancılara karşı hassasiyet gösterdiğinden, hırsızlara karşı canlı alarm olarak da beç tavuğu kullanmıştır.

15 Ekim 2007 Pazartesi

Hindi akbabası

Hindi akbabası (Cathartes aura), yeni Dünya akbabalarının en iyi bilinenlerinden biridir. Bu iğrenç görünüşlü kuş eşsiz bir uçucudur. Dar ve uzun kanatlarını yataydan biraz yüksek tutarak uçarken hemen hiç çaba sarf etmez görünür. Yaklaşık olarak 75 santim uzunluğundadır, açılmış kanatlarının eni 180 -182 santim, ağırlığı yaklaşık olarak 1200 gramdır. Küçük hayvan leşlerini keşfetmede âdeta tabiatüstü bir kabiliyeti vardır.
Keskin gözlerinin koku alma duygusundan da yardım görüp görmediği tartışma konusudur. Bu akbaba bir yerde kendine yiyecek keşfedip aşağıya doğru dalış yaptığı zaman, hemcinslerinin de derhal onun arkasından yetişeceğine emin olabilirsiniz.
Hindi akbabası'nın çıplak kırmızı kafası bir bakıma hindininkini hatırlatır, ismi de bundan ileri gelir. Yurdu Kuzey Amerika'da Güney Kanada'dan, Güney Amerika'da Patagonya'ya kadar uzanır.
Hindi akbabası, iki benekli yumurtasını bir ağaç kovuğuna, içi oyuk bir kütüğün içine, bir mağaraya, hatta sık çalıların altına yumurtlar, yuva yapmak zahmetine katlanmaz. Yavrular beyaz ve yünümsü bir havla kaplıdırlar. Yediklerini, kendilerini rahatsız edenlerin suratına kusmak gibi tatsız bir âdetleri vardır.
Hindi akbabaları'nın esaret hayatında otuz yıldan fazla yaşadıkları görülmüştür.

Kuzu Kartalı

Kuzu Kartalı (Gypaefus barbatus)'nı akbabalarla kartallar arasındaki halka sayanlar vardır. Kemik iliğine düşkünlüğüyle tanınır. İliği, hayvan ölülerinin bacak kemiklerini sok yükseğe çıkarıp aşağıdaki kayaların Üzerine atıp kırmak suretiyle elde eder. Bu akbabanın bazı bölgelerde kaplumbağaları da aynı şekilde yüksekten salıverip kabuklarını parçaladığı söylenir. Hatta Eski Yunan şairi Eşil' in, bu şekilde yüksekten bırakılan bir kaplumbağanın basma çarpması sonucunda öldüğü rivayet edilmiştir.
Bu gösterişli kuş hemen 120 santim boyundadır, açılmış kanatlarının eni de 3 m.'yi bulur. Sakallı akbaba adını, çenesindeki uzun ve sert kıllardan alır. Vücudunun üst kısmı, grimsi kahve fon üzerinde beyaz lekelidir, vücudunun alt kısımları yer yer kızıla çalan bir beyazdır. Kuyruğu uzun ve kama biçimlidir.
Kuzu kartalı, bir zamanlar batıda Alpler'le Pirenelerden başlayarak doğuya doğru bütün Avrasya'nın dağlık bölgelerinde bulunurdu. Çok eskiden Alpler bölgesinde soyu tükenmişse de, Afrika kıtasıyla Asya'da dağınık yerlerde kalmıştır. Yalnız yakın bir geçmişte Alpler'de tekrar ortaya çıkmıştır.
Kuzu kartalı, dağlarda yaban keçilerini de öldürüp yemektedir. İnsanlara da saldırdığına dair anlatılanlar gerçek olsa gerektir. Hatta dağlık bölgelerde çocuk kaçırma suçunun kuzu kartallarıyla kaya kartalları arasında eşit olarak bölünmesi gerekir. 1870 yılında olagelen bir olay buna delildir. 14 yaşında bir çocuk bir gün öğleden sonra saat 4 sularında Alpler'deki bir dağ köyünde bulunan evine dönerken, birdenbire arkadan bir kuzu kartalının saldırısına uğramış ve kuşun kanatlarının kafasına çarpmasıyla yere yıkılmıştı. Bundan sonra yumruklarıyla kuşa karşı koymaya çalışmışsa da, kanatların ikinci bir darbesiyle tekrar yere yıkılmanın önüne geçememişti. Allahtan, çocuğun attığı çığlıklar kuzu kartalı'nı duraklatmış, bu çığlıkları duyan bir kadının koşarak gelişi üzerine de, iki kişiyle başa çıkamayacağını anladığından, canavar oradan uzaklaşmayı tercih etmişti.
Kuzu Kartalı 'na sakallı kartal da denilmektedir.

Akbabalar

Akbabaların açılmış kanat eni 240-270 santimdir. Kartallardan daha iridirler. Çoğunun başı çıplak, ya da tek tük tüylüdür. Bu tertibe başka leş yiyen kuşlarda da rastlandığına göre, yağmacıların hastalık kapmadan ve kana bulanmadan rahatça leş yemelerini mümkün kıldığı sonucuna varılabilir. Akbabalarda gaga çok kere baştan uzun, ya da hic değilse baş uzunluğundadır. Üst gaga ancak ucuna yakın bir yerinden itibaren çengellidir. Pençelerin hücum silâhı olarak fazla bir değeri yoktur. Duygular ve özellikle görüş duygusu fevkalade keskindir.
Yırtıcı kuş deyimi akbabalarda anlamının bir kısmım kaybetmektedir. Pek azı canlı hayvanlara saldırırlar. Fakat açlık başgösterince hasta sığırlara saldırdıkları görülmüştür. Leşleri ve kemikleri başka yiyeceklere tercih ettikleri muhakkaktır. Hindistan'da, kutsal Ganj nehrine atılan ya da Parsîler tarafından Bombay'daki ölüm kulelerine terk edilen insan cesetlerini de yedikleri görülmektedir.
Uçuşları birkaç hızlı ve yüksek sıçrayışla başlamaktadır, bundan sonra enli kanatlarını birkaç kere ağır ağır çırpmaktadırlar. Fakat belli bir yüksekliğe eriştikten sonra, hemen hiç kanat çırpmadan yollarına devam ederler. Akbabaların, kuşların içinde en fazla yükseğe çıkanlar olduğu söylenmektedir. Güçlü vücutları değişen hava basıncına kolaylıkla karşı koyar.
Eski Dünya akbabaları atmacalar ve kartallarla akrabadır. Afrika, memeli hayvanların en bol bulunduğu kıta olduğuna göre, akbabaların gerek sayı, gerek tür bakımından en kalabalık olarak bulundukları yer burasıdır.
Güney Avrupa ile Asya'nın da birçok akbaba çeşitleri vardır. Bunların en iyi bilineni kızıl akbabadır (Gyps fulvus). Bu çok iri kuşa İspanya'nın ıssız yâylalarıyla dağlarında çok rastlanır. Buralarda yarım düzünelik veya daha kalabalık kızıl akbaba sürülerinin evcil bir hayvan leşinin başında toplaştığı görülür.
Eski Dünya'nın iyi bilinen bir akbabası da rahip akbaba dır (Vultur monachus). Uzunluğu 1 metreyi geçen Mı akbaba Balkan yarımadası ülkelerinde, Tuna nehri dolaylarında, İspanya'da, Sardunya adasında çok görülür. Bu akbaba yalnız leş yemekle kalmayıp canlı omurgalı hayvanlara da dadanır.
Eski Dünya'nm akbabalarından çoğu yarlardaki pervazlarda yuva yaparlar. Ağaçların üzerinde yuva yapanları da vardır. Bir veya ikiden fazla yumurta yumurtlamazlar.

Güvercinlerim


Güvercinlerimden bazıları

Dazlak Kartal (Amerikan Kartalı)

Dazlak kartal veya öbür adıyla Amerikan kartalı hiç de dazlak değildir. Sadece uzaktan öyle gözükür. Amerika kartallarının en iyi bilineni ve Birleşik Amerika'nın ulusal sembolüdür.
Yetişkin dazlak kartal, kar gibi beyaz başı ve kuyruğu ile koyu kahverengi vücudu olan güzel bir kuştur. Boyu 90 santim, hatta bazen daha bile fazladır. Açılmış kanatlarının eni genel olarak 180 -182 santimse de, daha da iri kanatlıları görülmüştür: Ağırlığı 3-6 Kg.'dır. Çocukları kaçırdığına dair anlatılanların esası yoktur. Bu kartalın gözleri o kadar keskindir ki, avını 4-5 Km. uzaktan görebildiği ileri sürülmüştür.
Dazlak kartal, Kuzey Amerika'da güneyde Meksika'ya kadar olan bölgelerde yaşar.
Bu kartalın yuvası, itina ile astarlanmış muazzam bir değnek ve dal yığınıdır. Her yıl tamir göre göre zamanla 1 ton ağırlığından muazzam bir yapı halini alır. Üzerinde bulunduğu ağacı çöktürdügü çok görülmüştür. Dazlak kartal iki veya üç beyaz yumurta yumurtlar.
Dazlak kartal'in yiğitlik şöhreti hiç de haklı değildir. Çok daha ufak, fakat daha kavgacı bir kuş olan büyük kulaklı baykuş'un, bazen dazlak kartal' ın yuvasına göz dikip buranın asıl sahiplerini kovduğu görülmektedir

Dazlak kartalın yiğitlik şöhreti ri de sanıldığından farklıdır. Balık yemekle beraber, kendi çabasıyla balık tuttuğu enderdir. Kumsalların üzerinde uçarak ya balık ölüsü arar, ya da balık tuttuğunu gördüğü bir balık kartalını kovalayarak avını elinden almaya çalışır. Dazlak kartallar memelilerle kuşları da avlar ve özellikle kazsılara pusu kurarlar.
Çift başlı kartal Anadolu Selçukluları ve Artukluların simgesi, kuzey Amerika’da yaşayan dazlak kartal ise 1782’de Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal simgesi kabul edilmiş ve 1940 yılında “Amerikan Ulusal Amblem Yasası” ile koruma altına alınmıştır.

Öksüz Güvercin Yavrusu


Daha önce birkaç kez bahsettiğim miski yavru ve babası. Hatırlayacağınız gibi bu öksüz güvercin yavrususunun diğer yumurtadaki kardeşi çıkamamıştı, annesi 3 günlük iken bırakıp kaçmıştı, baba yedirip büyütüyordu. Bugünlerde yavru artık iyice büyüdü, 40 günlük oldu uçurmaya başlayacağım yakında.
Baba çökmüş görünüyor, normalde böyle değil biraz hımbıl ve yaşlı o kadar. Fotojenik bir güvercin değil, iyi poz verememiş.
Beyazların konuyla ilgisi yok :).

Deniz Kartalları


Deniz Kartalları:
Sekiz çeşidi olan deniz kartalları iri yapılı, çok kuvvetli ve uzun gagalı, yarıya kadar tüylü ayaklı, kudretli pençeli, katlanınca enli ve yuvarlağımsı kuyruğu hemen tamamiyle örten iri kanatlı yırtıcı kuşlardır. Tüylerinin rengi az veya çok koyu bir gridir.

Ak kuyruklu deniz kartalı, Avrupa'nın bütün deniz kıyılarında bulunur. 85-95 santim uzunluğundadır. Avrupa'dan başka Grönland çevresinde, Asya'da ise Sibirya'nın bazı bölgeleriyle, Kuzey Çin'de ve Japon adalarında görülmüştür. Bütün deniz kartalları gibi bu da bir kıyı kuşudur ve pek ender olarak sudan uzaklaşır. Memleket içlerine girenleri akarsuları takip ederler. Kaya kartalı gibi, bu da, matedebildiği bütün hayvanlara saldırır. Dikenleri kirpiyi, dişleri tilkiyi, tetikliği yaban kazını, dalgaların arasında gözden kaybolmak kabiliyeti dalıcı kuşları ak kuyruklu deniz kartalı'ndan koruyamamaktadır. Ak kuyruklu deniz kartalı ayrıca pençeleriyle balık da avlayabilmektedir.
Afrika, bütün deniz kartallarının en güzelinin yurdudur. Afrika deniz kartalı (Haliaetus vocifer) nın baş, boyun, ense, üst göğüs ve kuyruk bölgeleri göz kamaştırıcı bir beyazlıkta, sırtı ile yanları mavimsi siyah, üst kanat tüyleri ile karın bölgesi kahvemsi kızıl, ayakları sarı, gagası mavi siyahtır. Bir adı da bağırgan deniz kartalı olan bu kartalın yiyeceği, balıklar, kurbağalar, su yılanları, sözün kısası su hayvanlarıdır. Bir balığı gözüne kestirince, yüksekten üzerine inmekte, arkasından derinlere dalmakta, sonra da güçlü kanat çırpışlarıyla tekrar yükselmektedir.

Afrika Taçlı Kartalı, Cenkçi kartal ve Atmaca kartalları

Afrika taçlı kartalı (Spizaetus coronatus), bu kartalların belki en muhteşem görünüşlüsüdür. Savas sever Afrikalı kabile reisleri bu kartalın tüyleriyle dev pençelerine çok değer verirler. Afrika taçlı kartalı özellikle maymunlarla beslenir. Kongo'nun cüce yerlileri pigmeler bazen bu kartalın yuvasının yerini keşfedip yavrularını canlı hayvan koleksiyoncularına satarlar.

Cenkçi kartal (Spizaetus belli-cosus) da aynı derecede kuvvetlidir. Bu kartal arada ormanlardan açığa çıkar. İki yavrusuyla o kadar kavgacıdır ki, ikisinden biri mutlaka baskın çıkarak kardeşini öldürür.

Amerika atmaca kartalları biraz daha ufak ve daha az kuvvetlidir.
Süslü atmaca kartalı (Spizaetus ornatus) kestane, siyah ve beyaz renkte işaretlerle süslüdür, tsidor tepeli kartalı adında daha güçlü bir akraba tür, Güney Amerika And' larında 3 500 metreye kadarki yüksekliklerde yaşar. Yetişkin olanları siyahımsı bir kestane rengidir. Yetişkin olmayanların rengi bambaşkadır: Sırtları açık kahverengi, karın bölgeleri beyazdır. Bu başkalıktan dolayı bu yavrular eskiden ayrı bir tür sayılırdı.

Bir de Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Ön ve Güney Asya ile bazı adalarda yaşayan bir atmaca kartal (Heraaetus fasciatus) vardır. Fakat bu kartal, renk ve şekil bakımlarından atmacalardan çakır kuşuna benzer.

Maymun yiyen kartal

Maymun yiyen kartal , da başka bir korkunç kartal çeşididir. Fakat Filipinler'in bu yırtıcı kuşu «harpi» kartalı derecesinde kuvvetli değildir. Rengi kahverengidir. Çok uzun bir kuyruğu vardır. Bu kartalın, tepesinde sivri tüylerden meydana gelmiş tacı ve çok yüksek ve dar gagasıyla gerçekten garip bir görünüşü vardır. Maymunlar, başka memeliler ve kuşlarla beslenir. Bu kartalın anayurdu Güney Filipinler'deki ormanlık Mindanao adaşıdır.
Tropikal kartallar grubunun bir başka ilginç üyesi de kızılımsı kahverengi, gösterişli bir kuş olan yılan kartalıdır (Spilornis). Daha ufak ve daha yaygın olan bu türe Filipinlerde olduğu gibi, Asya kıtasında da rastlanır. Yılan kartalı çiftleri ormanın yükseklerinde uzaklardan duyulan güzel ıslıklar salıvererek uçar dururlar. Bu kartal, adından anlaşıldığı üzere pek çok yılan yer. Fakat yiyecek listesinde memelilerle kuşlar da yer alır.

Arpia Kartalı


Arpia kartalı (Harpia harpyja) ismini, Yunan Mitolojisinde yüzü ve vücudu kadına, kanatları ile ayakları ise kuşa benzeyen canavardan alır. Arpia kartalının boyu 90 santimi geçer. Tepesindeki çift sorguçla, hain manalı yüzüyle ve kancalı gagasıyla gerçekten korkunç bir görünüşü vardır. Kudretli pençeleri ve güçlü bacakları yırtıcı kuşların arasında eşsizdir. Bu Güney Amerika kuşunun gri renkteki tüyleri yurdunun yerlileri için çok kıymetlidir. Gezgin d'Orbigny, arpia kartalının kızılderililer tarafından yavruyken yuvasından çalındığını, büyütüldüğünü ve sırf tüyleri için esir tutulduğunu anlatır. Canlı bir arpia kartalının sahibi bu yerlilerin arasında varlıklı bir kimse sayılır. Kuşları beslemek, orman içerisindeki yolculuklarda taşımak ve yılda iki kere kuyruk ve kanat tüylerini yolmak vazifesi kadınlara düşer. Bu tüyler Güney Amerika yerlileri arasında âdeta para yerine geçer.
Çok yüksek bir ağacın tepesinde yuvasını yapan arpia kartalı'nm dişisi iki yumurta yumurtlar. Yavaş gelişen yavrular doymak nedir bilmezler. Anne ile baba onları doyurmak için tropikal ormanı dehşet içinde bırakan akınlara girişirler. Maymunların, tembel hayvanların ve iri kuşların üzerine korkunç bir kuvvetle inen arpia kartalı, onları sivri pençeleriyle öldürür, sonra ceset pençelerinin arasında olduğu halde havalanır.

Küçük bağırgan kartal


Küçük bağırgan kartal, bütün Orta Avrupa'da ve Kafkaslar'a kadar olan bölgelerde en çok rastlanılan kartaldır. Hindistan'da ve Balkan yarımadasında da bulunur. Kaya kartaü'ndân belirli derecede küçüktür: Uzunluğu 50-58 santimi geçmez. Tüyleri genellikle toprak rengindedir.
Bu kartal ormanları tercih eder ve ancak mecbur olunca ormansız bölgeleri ziyaret eder. Kişilik itibariyle akrabalarının seviyesine erişemez.
Bir tabiat bilgini onun hakkında, «Bildiğim en korkak ve en zararsız kartaldır» demişti. Esasen görünüşü de şahini hatıra getirir. Otururken hiç soylu gözükmez, buna karşılık uçarken gerçek bir kartal olduğunu ispat eder. Çok uzaklara yayılan ibir sesi vardır. Yiyeceği, kurbağalar ve küçük kemiriciler gibi küçük omurgalı hayvanlardır.
Bafra Balık Gölleri Ekosisteminde 1991/1992 yılı bir yıllık çalışmasında 307 kuş türü gözlenmiştir. Göksu Deltasından sonra Bafra Deltası Türkiye'de kuş türü zenginliği açısından ikinci sırayı almaktadırlar. Bu gölgede küçük bağırgan kartal türleri saptanmıştır.

Kaya kartalı (Altın kartal)


Kaya kartalı veya öbür adıyla Altın kartal, tarihte kuvvet sembolü olmuş kartaldır. Kuzey Yarımküresi'nin büyük bir kısmında rastlanan bu yırtıcı kuş, gerçek kartalların en irisi, en kuvvetlisi ve en derli toplu yapılışıdır. Uzunluğu 80-95 santim, kanatlarının uzunluğu 58 - 64 santim, kuyruğu 31 - 36 santimdir. Açılmış kanatlarının eni 2 m.'yi bulur. Ağır bir kuş olduğundan, sakin havada alçak bir yerden havalanırken hantal gözükebilir, fakat yükseğe çıktıktan sonra, gayet ihtişamlı bir uçuşu vardır. Avının üzerine büyük bir hızla inerken, kanatlarının arasından akan havanın sesi epey uzaktan duyulabilir. Fakat kaya kartalı ancak otururken veya uçarken güzeldir, yerde koşarken son derece hantal ve beceriksiz gözükerek insanı güldürür.
Boy 75-88 cm, kanat açıklığı 204-220 cm'dir. Başı altın rengine yakındır. Alttan kanat telekleri örtü tüylerinden ve gövdesinden açık renklidir. Gencinin gövdesi siyaha yakındır, uçuşta beyaz kanat içi ve kuyruk dibiyle rahatça ayrılır. Başını ve boynunu ileri uzatır, kanadı gövdesine doğru daralır, kuyruğu diğer kartallardan uzun ve deniz kartalları gibi kamalı değil, küttür. Uçuşta görkemli ve zariftir, diğer kartallardan farklı olarak süzülürken ve dönerek yükselirken kanatlarını yukarı kaldırır.
Kaya kartalı pek çok tavşan ve yer sincabı öldürür, küçük kuzularla hindilere saldırdığı da çok görülmüştür. Kuşların arasından yalnız yırtıcı kuşlar, kırlangıçlar ve çok hızlı uçan ötücü kuşlar pençesinden kurtulur. Kaya kartallarının bazen çift olarak ava çıktıklarını görenler olmuştur. Hele bir keresinde birkaç kaya kartalı bir çatal boynuzlu antilop'a karşı kitle halinde saldırıya geçmişlerdi. Orta Asya uluslan kaya kartalını terbiye ederek tilki ve ceylan avlamaya alıştırırlar. Pençelerinin kuvveti o derecedir ki, sahibinin sargılarla emniyete alınmış bileğine tünediği zaman, dokunduğu yeri ağntır.
Yavruyken ele geçirilip büyütülen kaya kartalları insanlarla sıkı fıkı dost olurlar, hele sahiplerine o kadar alışırlar ki, uzunca bir süre ayrılacak olsalar, onu bayağı özlerler. Sahiplerini görünce de onlan sevinç çığlıklarıyle karşılarlar.
Fakat kuvvetine güvenen kaya kartalı'nın, çocuklara saldırdığına, hatta gücü yettiği takdirde çocuk kaçırdığına dair anlatılanlar masal değildir. Hatta durup dururken yetişkin insanlara saldırdığı tek tük vakalara bile rastlanmıştır.
Bu kartalın zaman zaman leş yiyeceği de tutar. Bir kaya kartalı çifti, bir sığır ölüsünün başında karınlarını doyururken ve kendilerinden iki misli irilikte bir Kaliforniya kondoru sürüsünün yaklaşma teşebbüslerini geri püskürtürken görülmüştür.
Kaya kartalı siyahımsı kahverengiyse de, sırtında ve boynunda altın renginde gayet güzel bir parıltı dikkati çeker. Birçok lisanlarda «altın kartal» diye isimlendirilmesi bundan ileri gelir. Genç kaya kartallarının kuyruklannda beyazımsı, bölgeler vardır. Bu kartal bir yılda bütün tüylerini dökmeyen tek tük kuşlardan biridir: Bu tüy dökme eylemi iki yılda tamamlanır. Kaya kartalı, yuvasını kolay erişilemeyecek bir yere: Bir kaya duvarındaki pervaza, ya da yüksek bir ağacın üzerine yapar. Değneklerden bina edilen bu yuvayı üst üste yıllarca kullanır. Kaya kartalları ölünceye kadar bir arada kalmak üzere birleşirler.

Tabiattaki kartalların hayat süresi sadece tahminlere dayanmakta ise de, bir kaya kartalının hayvanat bahçesinde kırk altı yaşına kadar yaşadığı bilinmekledir.
Avustralya'nın da kaya kartalı'na benzeyen 98 -100 santim uzunluğunda bir kartalı (Uroaetus audax) vardır. Ormanlarda olduğu gibi ovalarda da çift olarak veya sürü halinde bulunur. Kaya kartalının kuvveti ve yırtıcılığı hakkında anlatılanların hepsi, kuyruğu kama biçimindeki bu kartala da uyar. Rastladığı küçük boy bütün kanguru'ların hakkından gelir. Büyük kangurularla başa çıkamazsa da, dişilerinin kesesinin içinden yavruları kapmanın yolunu bulur. Bu açgözlü kartal Avustralya'daki koyun sürülerinin en büyük düşmanıdır.

Kartallar

Kartal Accipitridae familyasının Aquila cinsinden kuş türlerine verilen isimdir.
* Kartallar tek eşlidir. Yaşamları boyunca eş değiştirmedikleri gibi her yıl aynı yuvayı kullanırlar.
* Yuvaları genellikle kolay ulaşılamayacak yerlerdedir. Yuvayı bıraktıkları bir ya da bir kaç yumurtanın kuluçka dönemi altı-sekiz hafta sürer. Yavruları yavaş gelişir ve ancak üç ya da dört yaşına giren kartalların erişkinlere özgü tüyleri çıkar.
* Dünya' nın en hızlı uçan kuşudur. Bazı kartallar, havada inanılmaz bir sürat yaparak aşağıya doğru inişe geçerler. Bu dalış esnasında saatte yaklaşık 322 km. hız yaparlar. Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarparlar.

Gerçek kartallar 100 ü aşkın türü olan «Aquila» grubuna girerler. Kartallar büyük veya çok büyük yapıda yırtıcı kuşlardır. Başlan orta irilikte ve tamamen tüylerle örtülüdür, gagaları kancalı ve dişsiz, kanatlan yuvarlak, kuyrukları uzun ve geniş, pençeleri kuvvetlidir. Kartallara Yeni Dünya'da kuzeysel enlemlerle Güney Amerika'daki Paraguay arasında, Eski Dünya'da ise Okyanusların dışında her yerde rastlıyoruz.
Kartallar kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır.

Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.

Kartal çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır;


Kartalın yaşı 40'a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir.

Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır.

Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır.

Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.

Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.

Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır:

Ya ölümü seçecektir, Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.

Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır.

Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar.

En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.

Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.

Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar.

5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Paçalı şahin

Paçalı şahin (Buteo lagopus), atmacagiller (Accipitridae) familyasına ait bir yırtıcı kuş türüdür.

Boyları 50-60cm, kanat açıklıkları yaklaşık 130 cmdir. Avrupa'nın kuzeyi, Asya ve Kuzey Afrika'da ürerler. Kışları güneye göç ederler. 4 yumurta bırakırlar. Küçük memeliler ve leşlerle beslenirler.

Buteo cinsi tipik olarak geniş kanatlı, yırtıcıdır. Bayağı şahin'e kıyasla daha uzun kanatlıdır ve görünüş olarak kartallara benzerler. Çok değişik tüyleri vardır ama tipik olarak üst taraftaki tüyler kahverengi alt taraftakiler soluk renklidir. Karnında ve bileklerinde koyu renk yamalar vardır. Baş soluk renklidir. Kuyrukları beyaz olup uçlarına doğru koyu renk bantlar görülür.
«Paçalı şahin», dünyanın kuzey enlemlerinin ve özellikle tunduraların kuşudur, fakat daha mutedil enlemlerde kışlar. Bazıları hemen hemen siyah, başkaları daha açık renklidir. İsminden de anlaşıldığı üzere bu kuşun ayakları ta parmaklarına kadar tüylüdür. Bu, soğuk bölgelerde yaşayan kuşta bir çevreye uyma çabası olabilirse de, aynı özellik tropikal bölgelerin bazı kartallarında da görülmektedir.
Amerika kıtası da kırmızı kuyruklu, kızıl omuzlu ve geniş omuzlu gibi sıfatlarla isimlendirilen çeşitli şahinlerin yurdudur. Pasifik'teki Galapagos adalarının şahini, insanoğlunun yakın bir geçmişte adalara ayak basmasına kadar tabiî düşman tanımıyordu. Bundan ötürü bu şahin de bu adaların birçok hayvanları gibi elle tutulacak kadar evcildir.

14 Ekim 2007 Pazar

Şahinler

Buteo Buteo, adına çeşitli sıfatlar eklenen şahin grubu üyelerinin Avrupa'da en çok rastlanılanıdır. Bu kuş Avrupa dışında Orta Asya'da, kışın ise Kuzey Afrika'da görülmüştür. Uzunluğu 50-56 santim, kanatlarının uzunluğu 38-40 santim, kuyruğu 26 santimdir. Kısa, dar ve fevkalade kancalı gagasından, tüysüz ayaklarından, enli kanatlarından ve katlanmış kanatlar tarafından tamamiyle örtülen kısa veya orta uzunluktaki kuyruğundan tanınır. Rengi genellikle siyahımsı kahve, kuyruğu da çizgili ise de, lekelileri ve çizgilileri de çok olup renk dağılışı aynı olan iki şahine rastlamak zordur. Uçuşu ağır, fakat hafif ve gürültüsüzdür. Av arayan şahin, uzun bir süre üzerinde uçmak suretiyle bir alanı iyice gözden geçirir, bir avı gözüne kestirince kendini aşağı bırakır, kanatlarını açarak yerin hemen yukarısında kısa bir süre daha uçar, sonra ardına kadar açılmış pençeleriyle avını kavrar.
Şahin nisan sonunda veya mayıs başında eski yuvasını terk ederek yenisini bina eder. Yapraklı veya iğneli bir orman ağacının gövdeye yakın bir dalındaki yuva, 60-80 santim çapında olup itina ile seçilmiş dallardan meydana gelmiştir. Şahin onun içini yosunla, hayvan kıllarıyla ve başka yumuşak maddelerle astarladıktan sonra, yeşilimsi beyaz üzerinde açık kahverengi benekli 3-4 yumurtasinı yumurtlar. Kuluçkaya yalnız dişi oturursa da, yavrulara anne ile babanın her ikisi de bakar.
Bazı bölgelerde sıçan şahini diye de anılan şahin, sıçanlarla farelerden başka, yılan, kurbağa, solucan ve yavru tavşanlar da yakalar. Yazın ve sonbaharda sülün avlayabilenleri de görülmüştür. Fakat şahinin başlıca yiyeceği her şeye rağmen sıçanlarla farelerdir. Bir tabiat bilgini bir tek şahinin midesinden tam 30 sıçan çıkarmıştır. Demek oluyor ki, insanoğluna zararlı olan veya dünyada bol sayıda bulunan hayvanlarla beslendiğine göre, şahin insanoğluna hizmet eden kuşlardandır.

Şahin

Doğal dengenin vazgeçilmez ve önemli bir unsuru, Kartal, Doğan, Şahin, Baykuş ve Puhu gibi yırtıcı kuşlardır. Yırtıcı kuşların doğal yaşam ortamlarının tahribi, yok yere öldürülmeleri (nişan talimi gibi kabul edilemez gerekçelerle), Hatay İlinde yemek için avlanmaları ve yumurtalarının toplanması gibi sebeplerle sayıları gün geçtikçe azalmaktadır.

Bununla birlikte yırtıcı kuşlar için bir başka tehlikede özellikle Suriye'den gelen kişilerin, Hatay'ın Reyhanlı İlçesindeki bazı vatandaşlarla işbirliği yaparak Türkiye'nin çeşitli yörelerinde, tuzak kurup, yırtıcı kuşları yakaladıkları ve bunları çeşitli yollardan Suriye'ye kaçırdıkları bilinen bir gerçektir. Özellikle Halep'te eğitilen bu kuşlar daha sonra çeşitli Arap ülkelerinde Emirlere ve Şeyhlere yüksek fiyattan satılmaktadır.

Çevre ve Orman Bakanlığı birleştirilmeden önce Doğu Akdeniz Bölgesinde faaliyet gösteren Mülga Orman Bakanlığı Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğü konuya ciddi bir biçimde eğilmesi, Jandarma ve diğer çevreci kuruluşlarla işbirliği kapsamında (Av-Yaban Hayatı Koruma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı) sürdürdüğü çok ciddi koruma faaliyetleri ile yüze yakın Suriyeli ve Türk vatandaşı, yakaladıkları yırtıcı kuşlar, yem olarak kullandıkları güvercinler ve tuzaklarla ele geçirilmişlerdir. Bu kişiler o zamanki mevcut ilgili yasa (3116 Sayılı Kara avcılığı, şimdi ise 4915 Sayılı Kara avcılığı Kanunu) ve Merkez Av Komisyonu Kararları uyarınca milyarlarca lira tazminat ödemeye mahkum olmuş ayrıca kullandıkları araçlara el konularak mahkemelerce müsaderesine karar verilmiştir. Ancak yeni yapılanmayla birlikte bölge bazında yapılan koruma faaliyetleri il bazına indirgenmiş, konuya

duyarsız ve ilgisiz il yöneticileri ödenecek tazminattan ve müsaderesine karar verilen araçların işlemlerini takip etmedikleri gibi bahar mevsimiyle başlayan Şahin Avcılığına da duyarsız kalmaktadırlar.

Suriye'den gelen yabancı uyruklu şahısların Hatay ili Reyhanlı İlçesindeki bazı vatandaşlarla yaptıkları iş birliği ile yırtıcı kuşların oldukça yoğun bulunduğu ülkemizin Kayseri ili Pınarbaşı ilçesi üzün yayla mevkii, Bolkar Dağlarının Ulukışla ve Aslan köy mevkileri, Konya Cihanbeyli ve Eskişehir ili civarında yine iş başında, değerlerimizi yurt dışına kaçırmak için av yapmaktadırlar.

Ayrıca bazı Avrupa ülkeleri (Belçika, Avusturya, Almanya) vatandaşlarının zaman zaman ülkemize gelerek yırtıcı kuşların özellikle Kızıl Şahinlerin üreme alanları olan mıntıkalarda yumurta topladıkları ve bu yumurtaları yurtdışına çıkardıkları bilinen bir gerçektir. Çiftleşme ve üreme dönemi olan nisan-mayıs-haziran aylarında bu faaliyetlerin arttığı alınan duyumlar arasındadır.

Bilindiği üzere her zaman yeniden yapılanmalar bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir, üzün yıllar yetişmiş elemanlar ve uzman kişiler yeniden yapılanma sürecinde tasfiye edilmeleri konunun ehemmiyeti alınmamasına yol açmaktadır. Ayrıca Av-yaban hayatının korunması ve geliştirilmesi Bölgesel bazda ele alınması gereken bir husus olup, il bazında çözülmesi mümkün olmadığı gibi iller bazında da yeterli işbirliği yapılamamaktadır.

Doğal bir zenginliğimiz olan yırtıcı kuşların korunması canlı ve cansız avlanmalarının önlenmesi, yurt dışına kaçırılmalarına engel olunması toplumun her kesimine düşen bir görevdir.

Özellikle konuyla ilgili olarak Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatlarında görev yapan elemanların, jandarma ve gümrük örgütlerinin eğitimlerinin artırılması gerekmektedir. Bu bağlamda söz konusu yırtıcı kuşların yoğun avlandığı illerdeki Av koruma görevlilerinin, jandarmanın ve Suriye sınırındaki gümrük memurlarına yönelik seminerlerin verilmesi bu kuşların korunması açısından oldukça önemlidir.

Yırtıcı kuşlar, doğada beslenme zincirinin en üst halkasını oluşturmaktadırlar. Sayıları dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla azalmaktadır. Özellikle Suriye'ye kaçırılmak üzere avlanan Kızıl Şahinler tarıma zararlı kemiriciler (fare, köstebek vb.) ile beslenmektedir. Bu kuşların neslinin tükenmesi halinde sözü edilen tarım zararlıları kemiricilerin sayısı artacak ve sonuç olarak tarım ürünleri dolayısıyla ekonomi ve insanlar ciddi kayıplara uğrayacaktır.

Sonuçta, insanlık için büyük bir önem taşıyan doğal dengenin korunması açısından yırtıcı kuşların büyük önemi vardır.


Bayağı şahin (Buteo buteo), atmacagiller (Accipitridae) familyasından Avrupa'nın en yaygın yırtıcı kuş türü.

50-60 cm uzunluğundaki bayağı şahin, beslenmesi ve yaşadığı çevre konusunda cok iyi uyum saglayabilen bir kuş olduğu için dağlardan düzlüklere, doğanın en yabani olan kısımlarından büyük şehirlerin içine kadar yaygındır.

13 Ekim 2007 Cumartesi

Atmaca -2

Bayağı atmaca (Accipiter nisus), atmacagiller (Accipitridae) familyasından bir atmaca türüdür.

Koyu kurşuni ve kahverengi tüylü olup, göğsü beyaz kahverengi çizgilidir. Kısa, yuvarlanmış kanatlı, yelpaze gibi açılan uzun kuyruklu olduğundan ağaçlar arasında rahatlıkla manevra yaparak avını takip eder. Kıvrık, kısa gagalı olup, ince, uzun, yırtıcı pençeleri ile fare, kuş ve sincapları kapar.

Bodur ağaçlıklı ormanlarda barınır. Çit ve yol kenarlarında gündüz avlanır. Ağaçlar üzerinde yuva kurar. Yuvasının içini saç, kıl ve kök püskülleri ile döşer. Senede 3-5 yumurta yumurtlar. Erkeği dişisinden küçüktür. Eşlerin her ikisi de yavrularına yiyecek taşırlar. Türkiye’de yaşayanları, kış mevsiminde Kuzey Afrika ve Hindistan’a göç ederler.

Ülkemizde Atmacacılık olarak bilinen atmaca ile avcılık; Rize'nin Çayeli, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Artvin'in Arhavi, Hopa, Kemalpaşa ilçelerinde yapılmaktadır. Bu yerleşim yerlerine mensup olup ta batıya göç edenler bulundukları yerlerde uygun ortam buldukları; İstanbul, Kocaeli, Sinop, Samsun gibi yerlerde de bu ata sporu yapılmaktadır.
Atmacacılık birbirini izleyen bir avlar zinciridir. Nihai hedefi yırtıcı bir kuş olan atmacanın içgüdüsel eğilimlerinden faydalanarak bıldırcın avlama yöntemini içerir.
Atmacacılığın ilk aşaması, çekirge (Mkholi) veya danaburnu (Gvapha) yakalamakla başlar. Daha sonra sırasıyla; Ğvapha ile Ciceğeni/öaço, Ciceğeni ile Atmaca (Siftheri), Atmaca ile Bıldırcın (Orthiçhi) yakalamayla bu avcılık son bulur..
Çekirge ve böcekleri yiyerek beslenen Ciceğeni/Gaço (Çekirge kuşu) Atmacayı aldatıp yakalamak için çok elverişli bir kuştur. Çünkü; alıştırıldığında oturmakta olduğu değnekten kolay kolay uçmayan, uçunca da, ayağına bağlı olan ipin menzili kadar (4050 cm) havaya doğru uçup tekrara değneğe konan ve asla değneği bırakmayan bir özelliğe sahip ender kuşlardandır.
Ğaço(Çekirge Kuşu)
Ciceğeni/Ğaço'yu yakalamak için iki yöntem kullanılmaktadır. Biri eski tip bir tuzak olan "Kandara" yöntemidir, günümüzde artık pek kullanılmamaktadır. İki çatal ağaç arasına konan bir çubuğun üzerine at kuyruğundan koparılan kıllardan yapılan ilmekler dizilir, kuşun oturup ta uzanamayacağı bir yüksekliğe, iki çatal dal arasına gerilen bir ipe de "Mkoli" (Çekirge) Asılarak kuşun çekirgeyi görebileceği bir yere konur. Çekirgeyi yemek için gelen kuş ilmeklerin olduğu çubuğa ayak basmak zorunda olduğundan hareket ettikçe ilmeklerden biri ayaklarına dolanır ve yakalanır.
İkinci yöntemde çeşitli düzenekleri olan kafesler yapılmaktadır. Burada da "Gvapa" (Danaburnu) yem olarak kullanılır ve kuş yakalanır. Bu yakalanan kuşlarda aranılan özellikler mevcut ise eğitilmeye başlanır. Göğsü beyaz, arkası kırmızı, gagası siyah olan büyük kuşlar tercih edilmektedir. Bunlara bir hafta kadar çubuğa konma ve yem yeme eğitimi verildikten sonra korunaklı bir yere oturtulur. Kuşlar üç hafta kadar sonra gözleri meşin bir kapakla kapatılarak atmaca tutmaya hazır hale getirilir. Meşin kapakla kapatmanın sebebi atmacayı görüp korkmaması içindir. Meşin kapağın alt tarafı, yem yemesi ve uçtuktan sonra çubuğu görebilmesi için açık bırakılır.
Kuşları hazır hale gelmiş olan insanlar Ağustos ayının on beşinden sonra artık başka bir serüvene, Atmaca tutmak için atmacanın göç yolu olan dağlara kamp kurarlar. Çeşitli dönemlerde yapılan gözetleme lerden sonra tespit edilmiş olan yerlerde atmacayı yakalamada kullanılan "Tenta" denen, ortama uygun çalı çırpıdan yapılan kulübeler yaparlar.
Tenta (Atmaca Tutmak için kurulan kulübe)
Tenta atmacanın gelişini görecek şekilde dizayn edilir. Önüne "Neferi" veya "KaliSindomi" denen ağlar gerilir. Atmaca karşı tepeden gelmeye başlayınca avcı Tenta içindeki pozisyonunu alır, siperin arkasına gizlenerek kuşu ağın önünde uçurur. Buna kuş oynatma denir. Atmaca gelinceye kadar kuş oynatmaya devam edilir. Atmaca bir iki km den bu kuşu görebilir ve eğer aç ise kuşa doğru gelmeye başlar. Buna "Oxuntsu" (Süzülme) denir . Tabiatta atmacalar genellikle kuşları daldan uçurduktan sonra tutarlar. Bu nedenle Atmaca bir iki metreye yakına gelince avcı kuşu kaçıyormuş gibi çeker. Bu zamanlamayı ayarlamak ustalık ister. Bu da tecrübeyle sağlanır. Geç kalınırsa atmacanın kuşu yaralama ihtimali vardır, erken kuş çekilir ise, çok zeki bir kuş olan atmacalar hemen tuzağı anlarlar ve havaya doğru bir kavis çizerek uzaklaşırlar buna da "Esthu" denir.
Bu aşamaların başarıyla yerine getirilmesinden sonra Atmaca hızlı bir şekilde Tutulan atmacalar, kafası ve kuyruğu dışarıda kalacak şekilde bir mendille bağlanır. Daha sonra ayaklarına meşinden yapılan "Çhakşiri" ve uçma esnasında belinin zedelenmemesi için bel bağı bağlanır. Acemi Atmacalar önce kola oturtma ve yem yemeye alıştırılır. Yem yemeye alıştırılan atmacalar kola oturtularak göğüs ve sırt tüyleri okşanır. Buna "Oxomçhu" (Ehlileştirme) denir. Atmacalar genellikle pişmiş yumurta ve tuzsuz etle beslenir . Kola oturtma ve insana alıştırma safhasından sonra bıldırcın avlama zamanı gelmiştir. Atmaca, yapılacak olan av için bir gece önceden aç bırakılır. Ertesi gün sabah erken saatlerde av yerine intikal edilir. Av köpeklerinin uçurdukları bıldırcınların arkasından avuç içinde tutulmakta olan atmaca salınır. Atmaca bıldırcını yakalar ve yere oturur, avcıda gider itinalı bir şekilde bıldırcını Atmacanın pençelerinden alır. Doğadaki hayvan ilişkilerini ve içgüdülerini kendi çıkarları için kullanan yöre insanı, ne zaman başladığı bilinmeyen bu ata sporunu yapmaktan büyük bir keyif duyar.
Atmacanın vücudunu örten tüylerin rengine ve bilhassa göğsündeki yazılara göre çeşitli adlar verilir ve bu yazılar aynı zamanda Atmacaların değerini de belirler.
Tüylerinin rengi ve şekillerine göre Atmacalar üç ana gruba ayrılır.

Karalar, Kızıllar ve Sarılar.

a) Karalar:
Bu tür doğada mevcut olan atmacaların % 45-50 sini oluşturur. Amaca uygun olanı kıymetli ise de huysuz ve avına gitmeyenine de sıkça rastlanılmaktadır.
Kara, Karanın ufağı, Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz Karanın büyüğü, Kara kızıl, Mçhita kara, Boz kara, Açık kara, Kel boz kara Beyaz açık kara, Karanın ispiri diye çeşitleri vardır.
b) Kızıllar:
Doğada mevcut atmacaların %3540 ını oluşturur. İyi avcı oldukları bilinmektedir. Kızıl, Kızılın ufağı, Kızılın büyüğü, Boz kızıl, Çam kızıl, Mçhita kızıl, Kçe kızıl, Yanmış çam kızıl, Uça çam kızıl, Beyaz çam kızıl, Beyaz boz kızıl, Xasi mçhita kızıl, Yanmış çam kızılı, Kızıl ispiri diye çeşitleri vardır.
c) Sarılar:
Doğadaki atmacaların % 10-20 sini oluştururlar.
Atmacaların en asil olanları bu türdendir. Avcılar arasında Sarı ve İspiri Atmacaların piri
olarak kabul edilmektedir. Sarı, Sarının ufağı, Sarının büyüğü, İpek sarı, Sarı çam kızıl, sarı
boz kızıl, Açık sarı, Yanmış sarı, Beyaz açık sarı, Sarı ispiri diye çeşitleri vardır.

Ağustos ayı geldiğinde yeni Atmaca sezonunun açılmasıyla bölge insanında büyük bir hareketlenme ve coşku yaşanmaktadır. Tabiri caiz ise insanlar atmaca ile yatar atmaca ile kalkar. Günler hep Atmaca düşünülerek, atmaca konuşularak geçer. Atmaca ile ilgili eski ve yeni ne varsa tekrar tekrar anlatılır.

Fıkraların çoğu atmacayla ilgilidir.
Adamın biri atmacayı bıldırcına salmış; Atmaca bıldırcını kaptığı gibi Rus hududundan karşıya geçmiş. Avcı da bir yolunu bulup atmacasını almak için karşıya geçiyor. Hudut muhafızları bunca tedbirler alınmasına rağmen hududu geçebilen Bu atmacacıya hayret ederek,
" - Rus hududunun nereden başladığını bilmiyormusun? Bizim tarafımıza niçin geçtin?" Adam:
" - Atmaca zamanında Lazın hududu olmaz ne saçmalıyorsunuz
(Siftheri ora ma huduthi-muduthi vamişkhun thkva muncağumti)."
diye cevap vermiş.

Bu kadar sevilen bir kuşun en güzellerinin neslinin tükenmesine gönlümüz razı değil ise Ağustos ayında tutulan atmacaları lütfen sezon sonunda tekrar doğaya bırakarak daha güzel yavrular yapmasına fırsat verelim. Bu şekilde iki amaç yerine getirilmiş olur.
Atmacaları seviyorsak ölümlerine sebebiyet verecek her türlü hareketten kaçınalım. Yoksa bir gün bunlarında nesli tükenir. Torunlarımıza anlatacak ancak hikayeleri kalır.