Güvercin ve Güvercinci

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Güvercinler, Kumrular Dodo'lar ve Çöl Tavukları

Güvercinler, Kumrular Dodo'lar ve Çöl Tavukları


BÜTÜN KUŞLARIN en iyi tanınanlarından birini içine alan bu takımın iki ünlü üyesi insanlar tarafından yok edil» mistir. Bunlardan biri kuş kavramımıza öylesine uzaktır ki, âdeta efsanevî bir yaratık niteliğine bürünmüştür. Tipik bir kuş olan ikincisi ise bir zamanlar Kuzey Amerika' nın, hatta bazılarına göre dünyanın en yaygm kuğuydu. Güvercinler, kumrular ve akrabaları «Columbifor-mes» takımını meydana getirirler.


GÜVERCİNLER ve KUMRULAR

COLUMBİDAE» ailesi, 290 türü olan kalabalık bir gruptur. Bu türlerden biri de herkesin tanıdığı evcil güvercin veya öbür adiyle kaya güvercinidir (Columba-livia). Enlemlerimizin güvercinlerini ve kumrularını tanımakta güçlük çekmezsiniz. Hepsinde aynı yumuşak, pürüzsüz, oldukça ufak ve yuvarlak kafa, kısa boyun, dolgun göğüslü tombul vücut, yumuşak derili ve kısa bacaklarla ayaklar vardır. Gagaları oldukça incedir ve kısmen nazik bir çıkıntı ile örtülüdür. Bu gaga, ucunda kubbeli ve hafif kancalıdır.


Güvercinlerin tüyleri sık ve genel olarak yumuşaktır. Özellikle sırt tüylerinin deriyle bağlantıları gevşektir. Bir teoriye göre, bu, çok faydalı bir tertiptir: Bir doğan, kaçan bir güvercinin üstüne indiği vakit, güvercinin sırtından bir avuç tüy bulut gibi havalanmakta ve güvercin bu karışıklıktan faydalanarak çok kere kaçmayı başarmaktadır. Güvercin ailesi üyelerinde yumuşak renkler baskınsa da, canlı ve parlak renkler de yok değildir. Özellikle boyun ile kanatların üst tüylerinde en parlak madenî renkler dikkati çeker. Türlerin çoğunluğunda iki cinsin arasında renk farkı yok gibidir.


Güvercin ailesi üyelerinin yiyeceği hemen tamamen -bitkiseldir. Tohumlarla, yumrularla, orman ye-mişleriyle beslenirler. Bol suya ihtiyaçları vardır. Su, güvercinlerin susuzluğunu giderdikten başka, yuttukları sert taneleri şişirmeye de yarar.


Güvercin türlerine bütün kıtalarda ve kuşaklarda, yüksek ve alçak alanlarda rastlanır, fakat çoğu ormanları tercih eder. Kuzey türleri daha çok göçücü kuştur,. güneyde yaşayanları aksine ya kısa yolculuklar yaparlar, ya da yerli kuşturlar.


GÜVERCİNLERLE KUMRULARIN ARASINDAKİ AYRILIK Güvercinlerle kumruların arasındaki ayrılık nedir? Aslında bir ayrılık yoktur, şu farkla ki ailenin daha ufak ve daha yumuşak huylu üyelerine kumru denilmektedir. Bizdeki «barış güvercini» deyimi birçok dillerde «barış kumrusu» olarak ele alınır. Kuzey Yarımküresinde fazla türü olmayan bu grup, tropikal Amerika ile Afrika'da çok daha kalabalıktır. Fakat güvercinlerle kumrular Avustralya'da, Yeni Gine'de ve Pasifik adalarında gerek sayı, gerek tür bakımından dünyanın başka yerlerindekinden daha zengindirler.

GÜVERCİNLERİN ÂDETLERİ


Enlemlerimizdeki erkek güvercinin cilveli ötüşü ve çalımlı yürüyüşü bütün aileye öz bir davranıştır. Bu kuşların kâh yumuşayan, kâh baykuş sesini andıran ve yeknesak bir tekrarla insanın içini sikan nağmeleri de tüm aEenin özelliğidir. Erkek güvercinle dişisi birbirlerine çok bağlıdırlar, eşlerden biri bir kazaya uğrayacak olursa, öteki yeni bir eş kabul edinceye kadar aradan epey zaman geçer.


Bütün güvercinler lekesiz beyaz veya koyu sarı renkte yumurtalar yumurtlarlar. İyi bilinen türlerin yumurta sayısı ikidir, fakat bazı tropikal türler bir tek yumurta yumurtlarlar. Yuva derme çatma bir yapıdır. Erkekle dişi sıılayla kuluçkaya otururlar, fakat erkeğin kuluçka nöbeti genellikle gündüzün, eşi-ninki ise gecedir. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra «güvercin sütüyle» beslenirler. Bu eşsiz madde, ebeveynin kursağının zarı tarafından salgılanır ve yavruların ağzına püskürtülür. Memeli hayvanların yavrularına süt verme eylemiyle kıyaslanabilecek bu besleme tarzına öbür kuşların hiç birinde rastlanmaz. Güvercinlerin tek tük birkaç başka grupla ortak bir özellikleri de gagalarını suya daldırdıktan sonra, suyu yutmak üzere başlarını kaldırmadan susuzluklarını giderebilmeleridir. Çoğu güvercinler güçlü ve hızlı uçuculardır. Etlerinin de lezzetli oluşu dünyanın birçok yerlerinde en çok avlanılan kuşlardan olmaları sonucunu doğurur. Susuzluklarını gidermek için, sabah ve akşam su başlarına geldikleri çöllük bölgelerde uçuş yolları boyunca vurulurlar. Fakat güvercinler, hesapsızca öldürülmelerini karşılayacak kadar çabuk üremediklerinden, bugün birçok türleri tükenip yok olmak tehlikesin-dedir.

Evcil türlerden biri olan posta güvercini, evine dönebilme kabiliyetiyle ün salmıştır. Aslında posta güvercininde bu kabiliyet birçok yabani kuşlardakinden zayıftır. Fakat posta güvercinler eğitimle bu işin ustası kesilirler. Saatte 95 -100 kilometre hızla uçanları ender değildir. Böyle bir güvercinin katettiği en uzun yol 1950 Km. olmuştur. Güvercin yarışları birçok ülkelerde gözde bir spordur. Posta güvercinlerinin harplerde insanlara büyük hizmetleri dokunmuştur. Yollanılacak mesajlar gayet hafif tüplerin içine konularak, kuşun kuyruk tüylerinin birinin altına bağlanmaktadır.


Posta güvercinlerinden belli bazı alanların fotoğrafını çekmekte de yararlanılmaktadır. Bu maksatla, güvercinlerin boynuna bağlanan ve uçuş esnasında objektifi aşağıya bakan son derece hafif fotoğraf cihazları yapılmıştır. Belli bir süreden sonra bir saat mekanizmasıyle harekete geçirilen fotoğraf makinesi, kuşun uçtuğu bölgenin seri halinde fotoğraflarını çekmektedir. Bu fotoğraflar uzmanlar tarafından değerlendirilerek çok kıymetli bilgiler elde edilmektedir.


Sayısız güvercin türleri arasında en ilginçlerinden biri orman güvercini veya öbür adiyle tahtalı güver-cin'dir (Columba palumbus). 43 santim uzunluğundaki biı güvercinin baş, kuyruksokumu ve kuyruk üstü tüyleri mavi-gridir. Boynun arkası ve yan tarafları yeşil parlaklık gösterir. Boynun her iki tarafında beyaz birer leke vardır. Ensede erguvan renginde parlak tüyler görülür. Siyahımsı kuyruk tüylerinin ortasında gri renkte bir bant vardır. Orman güvercini bütün Avrupa'ya, Güney Batı ve Orta Asya'ya yayılmıştır. Kuzeydekiler göçücü, öbürleri yerli kuştur. Dağlık yerlerde ve ağaç üzerlerinde yaşar. Yuvası da ağaçların üzerindedir.


MAVİ GÜVERCİN
(Columba oenas)

«Mavi güvercin», orman güvercininden daha ufaktır (32 santim uzunluğundadır). Vücudunda renk olarak mavi hâkimdir, yalnız göğsü şarap kırmizısıdır. Kanatlarında ve boynunda ise beyaz leke yoktur. Mavi güvercin orman güverciniyle aşağı yukarı aynı ülkelerde yaşar, fakat her yerde barınamadığından ötekinden daha ender olarak rastlanır. Yaşayacağı yerde mutlaka, içinde kovukları olan ihtiyaç ağaçların bulunması lâzımdır. Bu güvercin orman güvercininden daha kolay ev-cilleşir, başka bazı güvercin türlerinin arasına karışır, hatta onlarla çiftleşir.


KAYA GÜVERCİNİ
(Columba Livia)

«Kaya güvercini» güvercin türleri arasında insanlar için en önemlisi-dir. Evcil güvercin bu kökten gelmiştir. Bu türün sırtı açık kül rengi-mavi, karnı gri-mavidir. Boynun göğse kadar olan kısmı kurşunî fon üzerinde üstte açık mavi-yeşil, altta erguvan renginde parlaklık gösterir. Sırtın kuyruğa yakın kısmı beyazdır. Kanat üzerinde iki siyah band vardır. Dibi açık mavi olan gagası siyahtır. Bu güvercinin uzunluğu 34 santimdir. En yaygın olduğu bölgeler Akdeniz ülkeleri, Büyük Britanya, Güney -Batı ile Orta Asya, Hindistan ve Kuzey Afrika'dır. Kuzeydekiler göçücü, güneydekiler yerli kuştur. Bu tür kayalarla yarların oyuklarında ürer ve ağaçlar yerine eski binalarda, duvarların üzerinde ve kulelerde barınır. Barışsever bir kuştur, hemcinsleri arasında sakin bir hayat sürer. Davranışları itibariyle evcil güvercine çok benzer. Saatte 100 kilometre ka-tedebilen usta bir uçucudur. Havalanırken gürültüyle kanat çırpar. Kalabalık sürüler halinde havada daireler çevirir.

EVCİL GÜVERCİNLER
Bu kuşlar yetiştiricilerin elinde renk ve vücut yapısı itibariyle epey değişmelere uğramışlarsa da, bilginlerin incelemeleri bunların hepsinin kaya güvercininin iki, üç çeşidinin soyundan geldiğini göstermiştir. Esasen huylan ve âdetleri de kaya güvercinlerinkilerle eştir. Onlar da hiç bir zaman ağaçların üzerinde yuva yapmazlar, yuvalarını çoğunlukla karanlıkta ve duvarlarla yapıların aralıklarıyle oyuklarına yerleştirirler. Küçükken yuvalarından alınan kaya güvercinleri, tıpkı evcil güvercinler gibi davranıp insanlarla dost olurlar. Gerek evcil güvercinlerde gerekse kaya güvercinlerinde mavi renk hâkimdir ve kanat tüyleriyle kuyrukta siyah bandlar görülür.


Güvercinler hakkındaki en eski kayıt, İsa'dan 3 000 yıl" önceki bir Mısır firavununun yiyecek listesinde adının geçmesidir. Ortaasya kavimleri çok eski çağlarda güvercin ev-cilleştirirlerdi. Güvercinler daha çok tapınakların damlarında ve duvarlarında barındıklarından onlara tanrıların misafiri gözüyle bakılırdı. Eski Yunanistan'da ve Roma'da güvercin haberci olarak kullanılırdı. Tarihçi Plinyüs o devirde evcil güvercinler için büyük paralar ödendiğini yazıyor. Roma İmparatorluğu'mm genişlemesiyle güvercin geri kalan Avrupa ülkelerine de yayıldı. Asya ile Afrika'nın İslâm dünyasında da güvercin beslenirdi ve özellikle Bağdat halifeleriyle Mısır sultanları posta güvercinine büyük değer verirlerdi.


Evcil güvercinler oldukça uzun ömürlüdürler. 12 yaşına kadar yaşayanları çoktur. Tek tük birkaç tanesinin 30 yaşma eriştiği duyulmuştur. Bazı tabiat bilginleri evcil güvercinleri 10 gruba ayırmışlardır. Bunların arasında tarla güvercinleri, pe-rukalı güvercinler, tavus güvercinleri, düğmeli güvercinler, dev güvercinler vs. sayılabilir. Daha çok ılık ve sıcak bölgelerde görülen tarla güvercinlerinin arasında biteviye mavi, siyah, kırmızı, san veya beyaz renkte olanları vardır. Bunlar, gözlerinin siyah oluşuyle de öbür evcil güvercinlerden ayrılırlar. Dev güvercinlerin uzunluğu 55 santimi geçer, açılmış kanatlarının eni ise 105 santimi bulur. Evcil güvercinlerin en büyükleri onlardır.


UVEYK veya öbür adıyla ADİ KUMRU (Turtur turtur)
«Üveyk» düz gagası, uzun kanatları, uzun ve yuvarlanmış kuy-ruğuyla dikkati çeker. Tüyleri genel olarak kızılımsı veya pas rengi-dir, boynunun arkası gri - mavidir, boynunun yanlarında gümüş kenarlı dört siyah serit göze çarpar.Üveyk Arupa'yla Asya'nın büyük bir kıs-mına yayılmıştır, birçokları kışın gü-ney yönünde uzun yolculuklara giri-şir. Bilimsel adını, «tur tur» dîye tarfi edilebilen tatlı sesinden alır. zarif hareketleri ve yumuşak tavır-ları dolayısıyle güvercin ailesi üyeleri arasında insanlara en sevimli görünenidir. 30 santim uzunluğundadır.


GÜLEN KUMRU
(Streptopelia risoria)

Adi kumru ile kaya güvercininden sonra en eok evcilleştirilen güvercin ailesi üyesidir. Rengi sarıdır. Sırtı koyu, başı, gerdanı ve karnı daha açık renktir. Ensesinde siyah bir şerit göze çarpar. Kanatlarında da siyahlıklar vardır. Uzunluğu 31 santimdir. Bu kumrunun yurdu Kuzey Afrika ile Hindistan'dır. Tabiat bilginleri, kurak ve çölümsü step bölgelerini tercih ettiğine dikkat etmişlerdir. Sesi adi kumrunun «tur tur» una benzer, fakat araya «hi hi hi hi» j gibilerden ötüşler de karıştığından; gülüşe benzetilmiştir.


Yeni Dünya Güvercinleri» İle Kumruları
GÖÇÜCÜ GÜVERCİN
(Ectopistes migratorius)

«Göçücü güvercin» türünün son üyesinin Cincinnati Hayvanat Bahçesinde ölmesiyle 1914'te tükenmiştir. Bu güvercinin rengi genellikle kurşunî gridir, karnı kızılımsı gri, boynunun yanları mor parıltılı, karnı beyazdı. Boynu uzun, başı kısa, kuyruğu, uzun olan kanatlarından daha da uzundu. Göçücü güvercinin uzunluğu erkekte 42, dişide 39 santimdi. 18 yüzyılda bu güvercinler o kadar i kalabalık gruplar halinde ağaçlara ) tünerlerdi ki, ağırlıklarının altında 1 dallar kırılırdı. Kilometrelerce uzun-jluktaki göçücü güvercin sürüleri gü-ıneşi karartır ve belli bir noktadan geçişleri saatler sürerdi. «Amerika kuşları biliminin babası» Alexander ^ilson tarafından 1808 yılında görü-leia bir sürüye iki milyonu aşkın gö-çücîü güvercin katılmıştı. Ne yazık ki bu sevimli hayvan da, birçok kuş çeşitleri gibi bugün tamamen yok olmuş durumdadır.


İnsanlar o zamandan beri göçücü güvercinleri önce kendileri, sonra da domuzları için katletmişlerdir. Hatta bu kuşları vurmak dururken, meşalelerle gözlerini kamaştırıp sopalarla öldürmüşler, ya da tüneklerinin altında kükürt yakmak suretiyle boğmak yoluna sapmışlardı. Böylece, bir zamanlar pek bol ve yaygın olan orman güvercininin bu yeni Dünyalı akrabaları tamamiyle yok oldular.


MATEMLİ KUMRU
(Zenaidura macroura)

«Matemli Kumru» göçücü güvercinin yok olmasıyle Birleşik Ameri-'kanm kuzeyi ile Kanada'nın biricik yaygın türü olmuştur. Bu kumru kalabalık koloniler halinde üreme-mesi sayesinde, göçücü güvercin gibi tüketilmekten kurtulmuştur. Matemli kumrular kuş dünyasının en müşfik eşleri arasındadırlar, birbirlerine düşkünlükleri atasözlerine bile konu olmuştur. Bu arada daha ciddî işlerle fazla ilgilenmedikleri için, yavruları pek derme çatmadır, iki beyaz yumurtaları ise çok kere kartalma, yılanlara, kedilere ve Itaşka düşmanlara yem olur Bu kumrular bir üremme mevsiminde iki parti veya daha fazla yumurta yumurtlamalarının sayesinde zararın önüne geçerler Matemli kumrular tolıunılarla ta neleri yediklerinden çiftçilerin düşmanlığım kazanmışlardır. Çıkardık-lan ses bazı kimselerde matemli hissini uyandırır.


Bu göçücü kuş görünüş itibariyle öbür Amerika'lı akrabasına benzer-se de, göçebe güvercin daha iriydi, göğsünde de bir kızıllık vardı. Matemli kumru kahvemsi renkte ince yapılı bir kuştur. Havalandığı zaman birçok kumrular gibi gürültüyle kanatlarını çırpar.


Tropikal Bölgelerin Süslü Güvercinleri
Tropikal bölgeler birçok renkli ve görülmemiş güvercinlerle kayna-. şır. Polinezya adalarının yemiş kumruları (Ptilinopus cinsi) dünyanın en güzel kuşları arasında yer alırlar. Başlarının tepesi çok kere menekşe rengidir, yücutlarınm geri kalan kısımlarında ise yeşil, sarı ve leylak gibi tatlı pastel renkler birbirine karışmıştır. Adlarından da anlaşıldığı üzere, bu kuşlar başlıca meyvalarla beslenirler.

Güvercinler, tüylerinin yumuşak-lığıyle tanınmışlardır,, fakat Nikobar güvercini (Caloenas nicobarica) hiç de öyle değildir. Uzun, gevsek ve sivri tüyleri hu türe dağınık bir türünü. verir NikoUar güvercinlerinin lııylm mor ve tunç parıltılı bir siyahımsı renktedir.


Güvercingiller ailesinin en yeni üyeleri, Yeni Çine'nin ırı hır tavuk iriliğindeki taçlı güvercinleridir Kloura). Bunlar da kestane reıu',1 vücut tüyleri, gri kanatları ve haclarının tepesini kaplıyan ılanlela uil'i tüylerden meydana gelmiş taçlarıyle gerçekten güzel kuşlardır Uzunlukları 75 santimdir.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Güvercin Beslenmesi - Özet

Eşleşmeden yaklaşık bir hafta sonra genelde bir gün arayla yumurtlanan iki yumurta 17-19 gün sonra kırılır. Yumurta ilk yumurtlandığında 15 gram kadardır. Yavrular 11 gram kadar doğarlar. 7. günde ağırlıkları 70, 14. günde 170 g.a kadar ulaşır. Yavrular 20 günlük olduğunda önlerine yem konulmalı ve yemi görmelidirler. 24-25 günlükken konulan yemleri yemeğe başlamaktadırlar. 28 günlükken yavrular ana babalarından ayrılmalıdırlar. Farklı bir yerde önlerinde her zaman yem ve taze su bulundurulmalı ve diğer kuşlar yemlenirken aralarına katılmalıdır. Yaklaşık 15 gün sonra diğer kuşların arasına konulabilirler. Yeme düştükten sonra yavrular kart kuşlarla kovalanmaya başlanır. Oyuna girene kadar günde 3-4 kere 4 lü gruplarla uçurulur. Yavrular taklaya girdiğinde saati uzatmaya ve hava oyunlarına başlarlar. 1-2 hafta süren bu dönemde çekmeye başlarlar. Sonra sineğe çıkar ve nefesleri açılır. Sonra ayrı uçmaya başlarlar ve alçalırlar, evin üzerine gelip çekmeye başlarlar. O zaman teke düşmüş demektir, günde 1 kere tek uçurulur. Grupla uçurulursa kendini uçuşa verir, oyuna gelmez.. Yavrular 4 aylık olduklarında yumurta vermeye başlayabiliyorlar.
17 günde yumurtadan çıkan güvercin yavruları, ilk hafta gözleri kapalı ve hav tüyleri ile kaplıdırlar. Hav tüylerinin sıklığı ve uzunluğu ırklara ve renklere göre farklılık gösterir. Yavrular ilk günlerde ana ve babanın kursağından salgılanan ve “güvercin sütü” yada “kursak sütü” (halk dilinde maya) adı verilen proteince zengin bir besin maddesi ile beslenirler. İlk haftadan sonra bu süt yerini yavaş yavaş ana ve babanın kursağında ıslatılmış dane yeme bırakır. Özellikle bu dönemde yemin karışık muhabbet kuşu yemi ile takviye edilmesinin yavruların gelişmesine olumlu katkısı vardır. Yavru döneminde anaçlar sabah ve akşam olmak üzere günde iki öğün yemlenmelidirler. Yavru bulunmadığı döneme nazaran yemleme süresinin uzatılmasına dikkat edilmelidir. Zira ebeveyn kuşlar önce yavruları sonra da kendilerini yeterince besleyebilmelidirler. Eğer yemleme süresi kısa olursa yavruya verilen yemde bir süre sonra azalmakta, yavruların gelişmesi yavaşlamaktadır. Eğer mümkünse çok sıcak günlerde öğle vakti de çok az miktarda yemleme yapılarak, yem ile birlikte yavrulara su verilmesi sağlanmalıdır. Yavrulu anaçların önünde sürekli yem olması ilk günlerde bir sorun teşkil etmese de bir süre sonra yavrular doyduklarından dolayı ana ve babalarından yem istememektedirler. Yavru tarafından yemlenme isteği yeterince güçlü olmazsa bir süre sonra ana ve babaların da yemleme isteği azalmaktadır. Yavruya bakma güdüsünü ayakta tutabilmek için iki kez yemleme ile yavruların yemlenme isteklerinin her zaman güçlü kalması sağlanmalıdır.

Birinci haftadan itibaren tüylenme yavaş yavaş başlar. Bu günlerde yavrular künyelenmelidirler. Eğer yavruları 7 günlük yaşta künyelemezseniz künyelerin ayaklara geçmesi çok zorlaşmaktadır. Mümkünse 15 günlük yavruların yanına, yuvalıklara yem konmalıdır. Eğer bu mümkün değilse 21 günlük yavrular yere bırakılmalı, böylece yemlenirken ana ve babalarını görmeleri sağlanmalıdır. Bu şekilde yavrular çok kısa süre sonra yem yiyebilmektedir. Yavrular yere bırakıldıklarında yuvalıklara ulaşamayacak kadar küçük olmalıdırlar, yada yuvalıklar yerden yeterince yükseklikte bulunmalıdır. Aksi takdirde yavrular yabancı çiftlerin yuvalığına girmekte ve yuvalık sahipleri tarafından gagalanmakta, dövülmektedirler. Yavrular 28 günlük yaşta yem yiyebilmeliler ve ebeveynlerinden ayrılmalıdırlar. Yeme düşen yavruların önünde ilk hafta sürekli yem bulunmalıdır. Bu dönemde yavrular gözlenerek, hepsinin su içip yem yediklerinden emin olunmalıdır. Yavrular genellikle yem yemeye su içmeden daha önce başlamaktadır. Suyu bulamayan yavruların gagaları ara sıra suluğa sokularak içmeleri sağlanmalıdır. Bir süre sonra tüm yavruların yem yedikleri ve su içtikleri görülecektir. Bundan sonra yavrularınızın uçurma ve alıştırma antrenmanlarına geçebilirsiniz.
İlkbaharda çıkan yavrular tüye geç gireceğinden daha iyi olurlar..

Yemleme akşamları olmak üzere bir kere yapılmalıdır. Yavrulu anaçlara sabahta yem verilmelidir. Ancak takip edilmeden yuvaya konulan yemler diğer kuşları da yuvaya çekmekte ve yavrular ezilerek veya dövülerek ölebilmektedir.

Salmalar mümkün olduğunca fazla havalandırılmalıdırlar. Salmamda ısıtma sistemi olduğu için rahat oluyorum. Kışın ortalama sıcaklığı 12 derece olmakta.

Tabana serilen kum sağlıksız olduğundan salmamın tabanına iki kat kalın boya naylonlarından serdim. Süpürmesi çok kolay olmakta ve ayda bir dezenfektanla bütün salmamı, tabanı dahil silmekteyim. Karbon tozu çok etkilidir ve sanıyorum yakında herkesce vazgeçilmez olacaktır.

Yemleri buğday ağırlıklı olmak üzere mercimek yulaf, arpa, fiy, kırarak fasulye ve genelde konserve bezelye ve ufak yüzdelerle de çekirdek, kenevir ve keten veriyorum. Pirinç ishali kesebilmektedir.İshal durumunda çekirdek ve keneviri hemen kesmek gerekiyor. Bir miktar tuz ve toz şekeri her hafta yemliklerinde bulundurarak yemelerini sağlıyorum. Yumurta kabuğunu ufalayarak sık sık vermek faydalı oluyor. Tüy döneminde de kavun çekirdeği ve haftada 1 yeşillik veriyorum.

Fasülye tam bir kalsiyum deposu ve protein açısından zengin ve yumurta kalitesini arttıran fosfor bulunan mercimek özellikle yavru verimi ve tüy döneminde çok gerekli. Yumurta kabuğu gelişim için gerekli olan A,D,E vitaminleri içermektedir. Bezelyede direnç arttırıcı C vitamini bulunmaktadır. Enerji ihtiyaçlarını karşılamak için buğday, mısır ve bezelye verilir.

Çiftleştirmek için hazırladığınız bir çift güvercin onları bir araya koymadan yaklaşık 2 hafta önce düşük kalorili bir diyete ihtiyaç duyarlar, çiftleştirmeden bir hafta önce yüksek proteinli diyet uygulanmalıdır ve günlük öğünlerinde yeteri kadar tuz, kalsiyum, diğer maineraller ve gerekli vitaminleri aldıklarından emin olun. Dengeli beslenme çok önemlidir. Bir çok çiftleşen dişi kalsiyum eksikliğinden sakatlanır, kandaki yağ oranı yükselir ve stres altındaki kuşta tehlikeli durumlar yaratabilir. Dolayısıyla çiftleşme yemlerine çok yağlı olan çekirdek koymayın..

Kuşlarınıza sarımsak, aspirin gibi şeyler vermeyin.. Şehrinizdeki bir veterinerde tahlillerini yaptırarak sonuca göre tedaviye başlayın..

Güvercinler yediklerini hazmedebilmek için ince çakıla ihtiyaç duyarlar. İnce çakıl taşlığında birikerek sürtünme yoluyla yediklerini hazmetmesine yardımcı olur. Deniz yosunu; değerli bir protein,vitamin ve minarel kaynağıdır. Kaliteli tüy oluşumunda önemli katkıları vardır. Kırmızı kil; mide rahatsızlıklarına karşı doğal bir ilaçtır ve ishale karşı olumlu etkisi vardır. Kırmızı kil toksik maddeleri bağırsakta bloke eder ve ishali önler. Kömür; ishale karşı etkilidir.

Kışları her gün mineralli güvercin taşı; yazında dışarıdaki kum havuzunu kullanmaktayım. Kışın sularına katılan bal veya pekmez ve verilen bol yem soğuğa karşı çok faydalı olmaktadır. 1 aylık periyotlarla da balık yağı hapı verilebilir. İçme suyuna devamlı bir çay kaşığı kadar elma sirkesi bakterilerin yayılımını önlemede faydalıdır.

Yazın 3-4 günde bir büyük bir leğene; suyu devamlı değiştirerek,banyo suyuna ayda bir kere olmak üzere, sırayla neguvan toz, sirke ve tuz katıyorum, kışın yağış olmadığında ve hava kötü değilse sabah olmak üzere fırsat oldukça banyolarını yaptırıyorum.

Yemlerin dışkılara bulaşmaması için yemlikler kullanılmalıdır. Her gün suları tazelenmeli ve hafta bir suluklar dezenfekte edilmelidir. Yuvalıklar yavrular ve benim için birçok açıdan sağlıklı ve kullanışlı oluyor. Yavrular uçurulmaya başlandığında sabah ve akşam her gün uçurulmalıdır, yoksa oyuna girmeleri gecikmektedirler. Tüy dökme genelde bir kere olur. Sonbaharda tüy dönemi hemen her kuş için aynı dönem olmaktadır. Tüye giren kuşu uçurmamakta ve yaklaşık 10 gün süreyle besiye çekiyorum. Yavrularına iyi bakmayan kuşu kümesinizde tutmayın..

Kuşlar soğukta üşümezler ancak yağmurda ve cereyanda kalmamalıdırlar.

Kış geldiğinde dişi ve erkekleri uygun yerim olmadığından ayırmıyordum, salmam sıcak olduğundan fazla sorun yaratmamakla birlikte fazla yumurtladıklarından artık kanatlarını çırpamaz duruma geldiler. Bu sebeple dişileri-erkekleri ağustos-şubat döneminde ayırın. Damızlıklara bir ayrı yerde bakmak hem uçurmak hem yemlemek konusunda çok faydalı oluyor.

Kaçıp inen kuşu bile kümesinize sokmayın. Eğer kümese girecekse de mutlaka karantinaya alıp sağlık durumunu gözlemleyin.
Kuş fazla olduğu zaman kuşu kaçırma olasılığı da azalmaktadır. 4-5 gün diğer kuşlarla çevreyi tanımasını sağlıyorum ve 4-5 kuşla tek olarak uçurmaya başlıyorum. Parıltıyı inecekleri zaman yem kullanarak istediğim yere inmesini sağlıyorum. Evimin yakınında olan yüksek bloğa inen bazı kuşları oradan kurtarmak için binanın çatısına poşet bağladım ve sorunu çözdüm. Bazı kuşlar uçurmak için kaldırdığımda havalanmayıp salmamın çatısına inmekteydi bir metrelik bir sopanın ucuna taktığım siyah poşet bu sorunu çözmemi sağladı.

Uçan kuşa indiğinde yemek ve su vermeyin...

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Güvercin Yumurtlama Sorunu


Arkadaşlar aşağıdaki forum zincirini http://forum.guvercin.web.tr adresinden faydalı olduğuna inandığım için aldım. Benimde bir güvercinimde benzer yumurtlama problemi vardı. Orjinal güvercin forumunu bu siteden takip edebilirsiniz.http://forum.guvercin.web.tr
--------------------------------
Arkadaşlar merhaba. Yukarıdaki görmüş oldugunuz dişi bozun yumurtlama sorunu var ve bunu tek tek sizinle paylaşıcam. Lütfen gerçek ve çözümü kesin olan bilgilerinizi benimle paylaşın .

1. Öncelikle kuş 2 yaş civarında...

2. Kuştan toplamda 6-7 kere yavru almaya çalıstık . Bir kaç tane yavru çıktı ve ucuruoz çok şükür...

3. Kuş ilk seferlerinde yumurtladığında teki çıkıo teki çıkmıyordu .

4. Kuşun yumurta zarları ilk günden bugünkü yumurtalarına kadar çok zayıf bir şekilde . Şeffaf poşet gibi değil ancak zarın zayıf oldugu dış gorunusunden çok belli.

5. Bunun yanında kuş hiç uçmamış ve kapalı yerde bakılmasına rağmen vitamin -mineral eksikliği yok diğer kuşlar neyi yiyorsa oda o kadar ve inanın özel olarak daha fazla vitamin yedirmekteyim.

6. Kuş ilk eşinde bu türlü sorunları vardı , nihayetinde başka bir erkekle eşleştirdim ancak erkekte bir sorun vardır die değil sadece eş olmak maksadıydı. Ancak 2. eşinde hiç yumurtlamadı . Kuluçkaya yatmasına rağmen 1 - 1.5 ay beklemesine rağmen ve bunun yanında eşiyle devamlı eşleşirdi ve erkeğin kızgınlığı yani yumurtaya kovalama isteği dişiyi zorluyacak bir şekilde değildi . Nihayetinde yumurtlamadı .

7. Kuşun 2. eşini kaybettikten sonra başka bir erkekle eş aldı ve bu sefer yumurtladı ancak 2. eşin üzerinden baya geçmişti onunla alakası olabilecek bir durum değildi 3. eşinden olan yumurtalardı. Bu yumurtalarda diğer yumurtalar gibi oldukça zayıf kabukluydu ancak yumurtalar çıktı ve yavruları büyüttük . Acaba erkekle alakalı bir sorunmuydu şimdi çözüldümü diye düşünürken bu seferde tek yumurtladı ve çıkmadı .

8. Nihayetinde öyle böyle 4. kere başka bir kuşla eş aldı ve bu sefer uzunca bekledim kuluçkaya da 2 kere yattı ancak hiç yumurtlamadı .

9. Şu anda başka bir eşi var ve yine yatıyor bayadır ancak yine yumurtlamıcak gibi .

Anlıyacağınız kime sorduysam bana vitamein eksikliğinden oldugunu söledi öle bişe yok dediysemde öle demeye devam eden çok . Bir kaç vet. ark sordum aynı şekilde vitamin eksikliği yada kuşun genetik bir bozuklugu oldugunu yumrutlama yollarında bir sorun oldugunu dile getirdi . Bu daha mantıklıydı tabi ancak sorunu çözebilecek bir ilaç v.s bu tür birşey bulamadım . Avisol damla die bir damla önerildi ancak denemedim .

Tek tek kuştaki rahatsızlığı ve evrelerini açıkladım. Bu sorunu bir şekilde çözen ve fayda sağlıyacak bir yol bilen varmı _?
_________________
hakkı senin dedigin gibi aynı yanardoner bir dişide bende var tıpkı senin kuş gibi aynı sorunları yaşıyorum veterinerden vitaform diye bir ilaç aldım hem yumurtlatma hemde vitamin kuş yumurtladı ancak yavruları büyütemedik şimdi bidaha yumurtladı ama busefer yumurtalara baktım boş .birde kuş aşırı dozda antibiyotik aldıysa yumurtayı kesiyo
-------------------------------------------------
Kardeş Arkadaşda bir kuş vardı yumurtluyordu. Yeğenindeydi o zaman o kuşu kendi kümesine aldı bir dahada yumurtalamadı kendisi kümes değişikliğinden diyip duruyordu. Belkide doğrudur. Bana çok saçma geldi (kümes değişikliğinden dolayı yumurtlamaması) ama yeğeni kümesi yıktığı için deneyemedi. Olabilirmi bilmem genede bu işi bilen bir abimiz cevaplasın.
--------------------------------------------
birde yemcilerde tavuklar için satılan yumurta yemleri var onunla yumurtlamayan kuşları bir hafta beslemeni tavsiye ederim .normal verdigin yemin 1/2 sikadar versen yeter .
----------------------------------------
Veteriner arkadaşın söylediği gibi yumurtlama yolunda sorun olmuş olabilir genetik bir bozukluktur. Anladığım kadarı ile kuşunuz kabuk oluşturmada sorun yaşadığı için yumurtlayamıyor kalsiyum tabletler ile takviye yaparak bu sorunu ortadan kaldırmanız mümkün, fazla vermemeye dikkat ediniz..


Saygılar..

------------------------------------------------------
Merhaba değerli güvercinsever dostlarım, kısır olmadığı halde yumurtlayamama sorunu dikkatimi çekti ve okudum benzer bir durumda bende var ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir arkadaşımda bir çift çakmaklı posta kuşu vardı, erkeğini şahin kaptı diye dişisini bana verdi ve dişi kuş arkadaşımda iken yavru büyütmüştü. Bendede azgın bir erkek çakmaklı posta vardı; hem kendi eşinden yavru büyütüyor hemde diğer dişilerle eşleşip onlarıda yumurtlatıyordu. Arkadaştan aldığım bu dişi postayı benim azgın erkek postama eş yapmama rağmen neredeyse 3-4 yıl oldu ama bir defa bile yumurtlamadılar. Altlarına yumurta koymaya başladım gördüm ki büyütüyorlar, bende kendilerinin yumurtlamamasını sorun etmedim, böylelikle bir sürü kuş büyüttürdüm onlara. Dişi posta sürekli altında yumurta varmış gibi boş boş follukta yatıyor. Normalde kısır olmayan kuşun altına yumurta sürülürse bu kuş çıkacak yavruya kusmaz denir yani ancak kısır olan kuşlar çıkan yavruya kusar diye duyarım hep; doğruluğundan emin değilim. Bugünlerde merakım ve ilgim sadece posta kuşlarına yoğunlaştı bu nedenle bu dişiyi boştaki erkek ve azgın beyaz erkek posta kuşuma vurup yumurtlayacakmı diye gözlemleyeceğim ama yumurtlayan halde aldığım dişinin bendeki garantili yumurtlatan erkekle eşleşip niçin bir defa bile yumurtlamadığını inanın çok merak ediyorum. Kuşlarıma vitamin veriyorum, buğday, mısır, ekmek, çekirdek, palet yem veriyorum (karışık yem kullanmıyorum çünkü kuşlar sevdikleri taneleri seçip gerisini ziyan ediyorlar) acaba gerçekten kümes değişikliğinden mi yumurtlamıyor dersiniz? Değerli görüşlerinizi bekliyorum, hepinize selamlar.
-----------------------------------------------------------
Problemli kuş sahibi arkadaşlar benim bahsettiğim kuş yumurtladı. 4-5 ay önce arkadaş o dişiyi başka birine vermişti. Onda yumurtlar diye ondada yumurtlamayınca kuşu geri aldı. Ve Şimdi kuş yumurtlamış. Bilgilerinize isterseniz birde bunu deneyin kuşu başka bir kümeste 1-2 ay tutun sonra bir daha deneyin belkide kümesine kavuşmanın sevinci ile yumurtladı. Wink Bilgilerinize.
--------------------------------------------------------------------
Slm arkadaşlar kuşlar belli bir zaman 8-10-12 ay yumurtladıktan sonra yumurtlama işlemine ara verebiliyor bazı kuşlar bu şekilde yumurtayı keserek dinleniyor özelliklede kışın eşleri ayırmazsanız.Bu arada altına yumurta koyarak daha çabuk kendine gelmesini sağlıyorum ama merak etmeyin bir sene sonrada alsa tekrar yumurtaya geliyor sabırlı olmak lazım...
-----------------------------------------

19 Ağustos 2007 Pazar

Güvercin Bakımı

Güvercin besleyen insanlar büyük paralar harcayarak aldıkları Güvercinleri alırken gösterdikleri titizliği maalesef bakımı ve hastalıkları sırasında göstermiyorlar. Bu yüzden çok iyi damızlık Güvercinlerimız yok olup gidiyor.

Öncelikle Güvercin bakmak için sağlıklı bir kümese ihtiyaç vardır. Bu kümesin ahşap olması veya toprak üzerinde olması Güvercinlerimızı aşırı rutubetten koruyacaktır. Teras gibi yerde tuğla kümes yapan arkadaşlarımızın rutubet ortamından kurtulmaları için kümes içini strafor dediğimiz köpükle döşememiz gereklidir. Kümeslerimize bol oksijen girmesi için ufak dahi olsa bir pencere açılması ve sinek teli ile kapatılıp içeriye mikrop taşıyan sineklerin girmesini engellemeliyiz. Kapı ve pencere üzerindeki camlar kümes içine güneşin girmesine yardımcı olacağından tercih nedenidir. Kümesleri güneş alacak şekilde yapmamız sadece güneşte olan D vitamininin Güvercinler üzerine gelmesine yardımcı olmamız gerekir

Kümes içine yaptığımız yuvaların da kuru tahtadan yapılıp Güvercinlerin yumurtlaması için kuru çam yaprakları, kuru ot, kuru saman koymamız, yumurtanın hava almasını sağlayacağından yavrunun sağlıklı çıkmasını sağlayacaktır.

Beslemeyi düşündüğümüz Güvercinlerimızı kümesimize koyduğumuzda bunların bakımı gündeme geliyor. Günümüzde buğdayla beslediğimiz Güvercinleri maalesef iki saatten fazla uçuramıyoruz. Veya Güvercinler eskisi kadar zinde olmuyor. Bunların sebebi tek buğday veya mısırla beslenen hayvanlar, vücutlarına gerekli olan vitamin ve mineralleri yeteri kadar alamamaktadırlar. Oysa vitamin ve mineraller doğurganlık, parlak tüy yapısı, sağlam kas ve kemik yapısı, hastalıklara karşı direnç yönünden çok önemlidir. Bu yüzden Güvercinlerimıza buğday, mısır, fiğ, pirinç, kırmızı mercimek, kendir tohumu, kuru bezelye gibi karışımlar hayvanların bir nebze olsun ihtiyaçlarını karşılarlar. Bu yemlerin tozsuz ve temiz olması gerekir. Hayvanlar yedikleri bu yemleri taşlıkları vasıtasıyla öğütürler. Bu yüzden taşlıklarına öğütücü kum parçaları gerekir. Bizler genellikle deniz veya dere kumu ile bu ihtiyacı gidermeye uğraşırız. Ancak bu tür kumlar yuvarlak olduğundan kesici görevi yapmaz. Güvercinlerin kursağında boşuna şişlik yapar ve bu kumları yiyen Güvercinler bir köşeye çekilir ve kabarık dururlar. Bu kum ihtiyaçları Avrupa'da istiridye kabuğu kırıklar, kırmızı kil, kömür, çakıl, kurutulmuş deniz yosunu ile giderilir. Ayrıca bu karışımlar 220 derecede fırınlanarak mikrop ve zararlı bakterilerden arındırılırlar.

Güvercinlerimıza genelde hastalıklar sudan bulaşır. Suluklarımız çok temiz ve temizlenebilir şekilde olmalıdır. Genelde bu suluklarımıza Güvercinlerin tüyleri , vücuttan çıkan tozları, yem parçaları ve pislikler toplanır. Suda mikroorganizmalar (mikroplar, bakteriler- mantar , koli basili) çok çabuk ürerler. Böyle bir su çeşitli hastalıklar ve ishal ile Güvercinun sağlığını tehdit eder. Bu sebepten haftada en az bir kere dezenfektan ilaçları ile temizlenmeli, hatta su içine birkaç damla damlatılarak suyun dezenfekte olmasını sağlarız. Bunlar; Witte Molen Wime-San, su koruyucu Dezen, Mefarol, Vanodin gibi ilaçlardır.

Dezenfektan ilaçlarına sıra gelmişken bizler bu konuyu da maalesef göz ardı ediyoruz. Halbuki kümeslerimizi en az ayda bir kere dezenfektanlamamız gereklidir. Dezenfektan yapmadan önce kümes ve yuvalardaki pislikleri kazıyıp temizlememiz gerekir. Daha sonra içerideki tozlar temizlenir. Dezenfektan Güvercinlerin üzeri dahil kümesin her yerine sıkılır. Bu bir fitil pompa yardımıyla yapılabilir.

Güvercinlerimız her gün banyo yapmalıdırlar. Banyo suları temiz olmalıdır. 5-6 Güvercin yıkandıktan sonra yeni su koyup diğerlerinin yıkanmasını sağlamalıyız. Kesinlikle yağmur veya birikinti sularında Güvercinlerin banyo yapmasına müsaade etmeyiniz.

Bazılarımız toprak dökerek Güvercinlerin buralarda eşinmesini, toprak üzerinde bir şeyler yemesini düşünürüz. Oysa bu toprak üzerine yağan yağmur ve uçuşan tozlar hastalık taşır. Bu yüzden haftada en az bir kere dezenfektanla toprak temizlenmelidir.

Güvercinlerimıza ne kadar bakım yaparsak yapalım mineral ve vitamin yönünden gerekli ihtiyacını sağlayamayız. Oysa mineral ve vitaminler sağlık, doğurganlık, parlak tüy yapısı, sağlam kemik ve kas yapısı ve hastalıklara direnç yönünden çok önemlidir.

Wimoraal mineral karışımı, VM-Forte vitamin ve Muta-Vit gibi mineral veya vitaminler kullanılır. Güvercinlerimızın yedikleri içtikleri her şeyden bağırsakları bozulabilir. Bunun için COXİ PULUS, solunum yolu hastalıkları için BAYTRİL, kabarma ve kurumaya giren Güvercinler için OROPHARMA FORLAYT kullanırız. Bağırsak solucanları için bir litre suya 5 diş sarımsak koyulur bir gün sonra Güvercinlera verilir. Bit, pire içinse Ardap, Ecto Spray kullanılır.

Samsun Serinofil Derneği Başkanı
Sedat Genç

18 Ağustos 2007 Cumartesi

Güvercinler Öldüğünde

Güvercinler Öldüğünde

Genellikle hayvanlar kendilerini ölüme yakın hissettiklerinde ölümü beklemek için bir yerlere gizlenirler. Bu, bir ağaç kovuğu, kayaların arası veya saklanabilecekleri herhangi bir yer olabilir. Buradaki içgüdü, hayvanın kendisini güçsüz hissetmesi nedeniyle bir düşmanla karşılaştığında karşı koyamamak ve kaçamamak korkusudur.

Şehir hayatının bir parçası haline gelen serçe, güvercin, karga gibi kuşlar da etrafta çok miktarda bulunmasına rağmen bunların ölülerine aynı nedenle hiç rastlayamazsınız. Saklandıkları yerlerde öldükten sonra da vücutları bir şekilde ya bir başka hayvan ya da böcekler tarafından yenilerek yok edilir veya kendi kendilerine çürüyerek toprağa karışırlar.

Sokaklarda, meydanlarda insanlardan hiç çekinmeden dolaşan güvercinler bazen balkonlarımıza bile konarlar. Hiç dikkat ettiniz mi? Bütün bu güvercinlerin boyutları üç aşağı beş yukarı aynıdır. Öbür hayvanlar gibi yanlarında yavruları, minik güvercinler yoktur.

Bunun nedeni güvercinlerin yuva kurdukları yerlerdir. Onlar yeterince emniyetli görmedikleri ağaçlara yuva yapmazlar. Güvercinlerin ana yurdu Kuzey Afrika'dır. Buralarda yuvalarını kayalıkların üst noktalarına kuruyorlardı. Bu sayede aşağıdan gelecek düşmanlarını görebiliyorlardı.

Sonradan başka bölgelere göç eden güvercinler bu içgüdüsel alışkanlıklarını buralarda da sürdürdüler. Yuvalarını yüksek binaların pencere, çatı gibi yüksek yerlerine kurdular. Yavrularını gelişene kadar buralarda büyüttüler.

Zaten güvercin yavruları çok hızlı büyürler. Kısa bir süre içinde vücutları tüy ve teleklerle örtülür, birinci ay sonunda uçarak anne ve babalarını izlerler. Yani yavrular uçabilecek hale gelince boyut olarak büyüklerinden farkları kalmaz.

DİYARBAKIR ve GÜVERCİN


DİYARBAKIR FOLKLORUNDA GÜVERCİNLER: Diyarbakır folklorunda güvercinin müstesna bir yeri vardır. Diyarbakır’da güvercine “gögerçin” denir. Bunun Moğolca “kügercin” den gelme olduğu anlaşılmaktadır. ( 1 ) ( * )
Kale içindeki eski yapıların dış kapı tokmaklarının bir kısmı güvercini çeşitli görünümleri ile simgeler şekilde yapılmıştır. Halkın “şakşak” dediği bu tür kapı tokmaklarının sekiz çeşidini tespit ettik.
Şehri baştan başa kuşatan surlarda güvercin kabartmaları, çorap, cicim, heybe ve kilimlerdeki nakışlarda güvercin figürleri görülür.
Güvercin halkın sevgilisidir. Manilerde sevgili güvercine benzetilmiştir. ;

Sarı çitin çinçini
Öptüm ağzın içini
Dün gece nerde idin
Göynümün gögercini

Acaba güvercine olan bu tutku nereden kaynaklanmaktadır. Araştırmalarımız bizi şu sonuca götürdü ;
Güvercinin kutsal bir kuş olarak bilinmesi. Haberleşme aracı olarak kullanıldığı dönemlerde gördüğü hizmetlerin, kuşaktan kuşağa günümüze dek gelen efsanevi anlatımlarının bir kale- kent olan Diyarbakır’da yaşayan halk üzerinde bıraktığı etki. Ve nihayet sağlamakta olduğu yarar.
Eski çağlardan beri güvercin kutsal bir kuş olarak bilinir. Asur ve Babil kraliçesi Semiramis’in güvercin yumurtasından oluştuğuna ve ölürken güvercin şekline dönüştüğüne dair efsaneler mevcuttur. ( 2 ) Eski Ege uygarlıklarında da güvercin, Afrodit’in kuşu, yani zürriyetin simgesi sayılmış, “ dini bir inançla bolluk ve bereket tanrıçaları kültürüne bağlanmış ( İştar, Afrodit ), çoğu zaman ona, ruhun kuş şeklinde temessülü gözü ile bakılmıştır. ( 3 )
Tevrat’a göre güvercin barış sembolüdür. Hazreti Nuh, tufan sırasında. Suların çekilip çekilmediğini öğrenmek amacı ile gemisinden bir güvercin uçurur. Güvercin bir süre dolaşır ve ayak basacak bir bulamadığı için geri döner. Yedi gün sonra güvercini yeniden uçurur. Güvercin bu seferinde ağzında bir zeytin dalı ile gemiye gelir. Suların çekilmeye başladığı anlaşılır. Nuh’un gemisi Cudi ( Ağrı, Ararat ) dağında karaya ulaşır. “ Böylece tanrı insanlarla barışmış, bu haberi getiren güvercin ise barış sembolü sayılmıştır. Bu sembol bu gün de kullanılmaktadır.” ( 4 ) Nuh gemisinin güvercini Sümer efsanelerinde de mevcuttur.
Hıristiyanlıkta, güvercin “insanlara kardeşçe yaşama duygusunu, barışı, gönül sevincini götüren ve cennette mutluluğu, sevgiyi taşıyan kutsal bir kuş olarak bilinir ve sevilir. Büyük sportif yarışmalarda havaya uçurulan güvercinler bu inanışın en güzel örneklerindendir.” ( 5) Müslümanlıkta da güvercin kutsal bir kuştur. Hazreti Muhammet’in arkadaşı Ebu Bekir ile beraber Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında, onları öldürmek kastı ile peşlerine takılanlardan korunmak için Sevr dağındaki Hira mağarasına saklanmaları üzerine beliren mucize ilginçtir: Mağaranın çıplak kayaları arasından ince bir fidan süratle yükselir, dalları kayaları sarar, yaprakları her tarafı kaplar. Bir örümcek ince ağları ile mağaranın ağzını örüverir ve bir güvercin hemen burada yuvasını yapar, yumurtlar, kuluçkaya yatar. Böylece düşmanları onları bulamaz.
Bir başka inanışa göre güvercin Hazreti Muhammet’e duyduğu saygıdan ötürü Kabe’nin üzerine konmaz ve üzerinden uçmazmış.
Tasavvufta güvercin “gönül ve sır ulağıdır. Makamdan makama sır, gönülden gönüle haber taşır. Her dervişin ruhu uyku sırasında güvercin kılığına girer. Bütün manevi makamları, gök katlarını, cennet ülkelerini dolaşır. Ruhlara gerekli mana ışığını getirir”. ( 6 )Yine bir inanışa göre güvercin her türlü günahtan uzak, suçsuz, saf bir kuştur. Ölen günahsız insanların ruhu bir güvercin şekline girerek yer yüzünde uçar.

Diyarbakır’da derlediğimiz “Kral kızı efsanesi” bu inancı yansıtır :
Diyarbakır’ın Dicle kasabası yolu üzerinde, Maden suyunun aktığı derin bir vadinin doğu yamacında, çok yükseklere uzayan bir kaya parçası vardır. Bakıldığında, bu kayaya az aralıklarla ve bir hizada düzgünce oyulmuş iki pencere görülür. Cephe bir ev manzarası vermektedir. Bu pencerelere ne yukardan ne aşağıdan varabilmenin imkanı yoktur. Çok yüksektedir. Halk buraya kral kızının taşı demektedir. Burada define bulunduğu, leyleklerin bu pencereden girip içeriden halı ve kilim parçaları çıkardıkları söylenir.
Efsaneye göre bu bölgenin kralının güzelliği dillere destan bir kızı varmış. Koyunlarını bu vadide otlatan bir çobana aşık olmuş. Çoban da kızı sevmiş. Birbirlerini saf ve temiz bir aşkla seviyorlarmış. Bunu duyan kral kızını bu sevdadan vazgeçirmek için bir çok çarelere baş vurmuş, çeşitli denemeler yapmış, fakat kızını bu sevdadan bir türlü vazgeçiremeyince, kızı buraya hapsetmiş. Ertesi günü seher zamanı nöbetçiler bir beyaz güvercinin gelerek pencerelerden birine konduğunu, içerden de bir başka güvercinin diğer pencereye uçtuğunu, sonra her iki güvercinin birlikte havalanarak kaybolduklarını görmüşler. Aramalara rağmen ne kız ne de çoban bulunabilmiş.
Güvercin M.Ö 3000 yıllarından I. Dünya savaşı sonlarına dek haberleşme aracı olarak kullanılmıştır. Bu tür güvercinlere “posta güvercini” denilir. Güvercinlerin yön bulma ve çok uzak mesafelerden yuvaya dönme yetenekleri şaşırtıcı derecede gelişmiştir. Süratleri ortalama 60 km.dir. Kötü hava şartlarında bile 100, 150 metre yüksekten uçarlar. İyi yetiştirilmiş bir güvercinin 100 km. hızla durmadan 15 saat uçtuğu ve 1500 km.lik yolu aldığı görülmüştür. ( 7 ) Bazı kaynaklarda açıklandığına göre saatte 200 km. sürat yapan güvercinler de vardır ( 8 )
Posta güvercinleri henüz bir aylık palaz halindeyken özel bir eğitime alınarak yetiştirilirdi. Çift olarak uçurulur. Ulaştırılacak haber küçücük bir tüp içinde hayvanın ayağına ya da sırtına bağlanırdı.
Diyarbakın folklorunu derleme çalışmalarım 1938 – 1942 yılları arasında olmuştur. O tarihlerde şehrin en ünlü kuşçusu, 83 yaşlarında bulunan Kuşbaz Mehmet Ağa ( Kuşbaz Kör Müho ) idi. Ondan aldığım bilgilere göre, Diyarbakır’da Mendel prensiplerine dayanılarak ıslah edilip üretilen kendine özgü güvercin türleri – ki bunlara biraz sonra değineceğiz – içinde posta güvercinlerinin özel bir yeri ve değeri varmış. Ünlü kuşbazlar arasında yapılan güvercin yarışmalarının başında, güvercinleri Palo, Harput, Eğil, Atak, Meyyafarıkin ( Silvan ) , Mardin kalelerinden uçurmak gelirmiş. Kimin güvercini daha önce yuvasına dönerse ona para armağanı verilirmiş. 1910 yılı sonbaharında yapılan bir yarışmada Meyyafafıkin kalesinde uçurulan 10 kuşbaza ait 20 çift güvercin arasında kendi güvercinleri 35 dakikada yuvalarına dönmek sureti ile birinciliği almışlar. Kendisine ödül olarak 5 altın verilmiş.

Vecdi Arpacıoğlu, Diyarbakır

Burada tarihi bir gerçeğe değinmek istiyorum :
Diyarbakır’ın, bölgenin ilk uygar ahalisi sayılan ve M.Ö 3000 yıllarında bölgeye egemen olan Hurriler ve Mitanniler zamanından beri bir kent - kale olduğu bilinmektedir. Roma imparatoru II. Costantius’un buyruğu ile 349 yılında, kentin kale dışında kalan bölümleri de surlarla çevrilerek kale genişletilmiştir. 367 – 375 yılları arasında bu surların batı kesimi yıktırılarak daha geniş bir alanı kapsayan bugünkü surlar inşa olunmuştur. Zamanla kente egemen olan uluslarca surlar onarılarak sağlamlığı günümüze dek korunmuştur. Diyarbakır bölgenin en büyük ve en güçlü kale – kenti idi. ( 9 ) Sözü geçen bütün kaleler idari yönden buraya bağlı bulunuyorlardı. Savaş zamanında diğer kalelerden yardım istemek başta olmak üzere bütün haberleşmeler bu posta güvercinleri aracılığı ile yürütülüyordu. En sıkışık en kritik dönemlerde bu güvercinlerin getirdiği haberler, kenti savunanlara büyük bir cesaret ve dayanma gücü vermiştir.

Kuşaktan kuşağa intikal ederek günümüze kadar gelen ve tarihi gerçeklerle dolu bulunan efsaneleşmiş bir olayı örnek olarak arz etmek istiyorum :
Akkoyunlu devletinin çökmesi üzerine Diyarbakır ve çevresi 1507 tarihinden itibaren Şah İsmail idaresine geçmişti. Halk bu idareden memnun değildi. Sünni olan halkın kızılbaş İranlıların yönetiminde yaşaması olanaksızdı. Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında yapılan Çaldıran savaşına Diyarbakır valisi Ustaclu Mehmet Han’da ordusuyla katılmıştı. Bu savaşta Şah İsmail ve orduları büyük bir yenilgiye uğratıldılar. Ustaclu Mehmet Han’da ölenler arasında idi. Bunu fırsat bilen Diyarbakır halkı ayaklandı. Şah’a bağlı olanlar kale dışına atıldı, bir kısmı da yok edildi. Diyarbakır ve çevresinin Osmanlı birliğine katılması ve bunun gerçekleştirilmesi için de büyük bilim ve devlet adamı Bitlisli İdris’in aracılığı ile kararlaştırıldı. Bu ayaklanmayı haber alan Şah İsmail, Yavuz’un orduları ile Çaldıran’dan ayrılmasından sonra Diyarbakır’ın yeniden fethi için matul Mehmet Han’ın kardeşi Karahan komutasında büyük bir ordu gönderdi. İran ordusu şehri kuşattı. Kuşatma ve savaş bir yıldan fazla sürdü. Halk büyük bir cesaret ve kahramanlıkla kenti savunuyordu. Ancak kuşatmanın uzun sürmesi, kıtlık ve hastalıkların başlaması, zayiatın çokluğu, güvercinler aracılığı ile yapılan muhaberelerden müspet bir sonuç alınamaması, halkın moralini bozmuş, teslim olma düşüncesinde olanlar gittikçe çoğalmaya başlamışlardı. Bu tartışmaların yapılmakta olduğu bir gün okla yaralanmış bir güvercinin muhabere kulesine düştüğü görüldü. Bitlisli İdris’ten gelen haberde, Bıyıklı Mehmet Paşa komutasında büyük bir Osmanlı ordusunun hareket eylediği, Diyarbakırlı Yiğit Ahmet idaresinde bir kuvvetin iki gün sonra kale önünde olacağı, Urfa Kapısı’ndan şehre girmek için kuşatmayı yarmaya çalışacağı, kendisine yardımcı olunması bildiriliyordu. Bu haber halka yeni bir güç verdi. Gerekli tertibat alındı. İki gün sonra Yiğit Ahmet kuvvetleri kuşatmayı yarıp Urfa Kapısı’ndan şehre girmeyi başardılar. Bir süre sonra Bıyıklı Mehmet Paşa ordularının yaklaşmakta olduğunu öğrenen Karahan kuşatmayı bırakarak Sincar dağlarına çekilmek zorunda kaldı. 10 Eylül 1515’te Osmanlı ordusu şehre girdi. Kale burçları bayraklarla süslenmiş, kale kapıları açılmış, halk büyük bir sevinç ve gösteri ile orduyu karşılamış, böylece Diyarbakır ve çevresi kendi arzusu ve isteği ile Osmanlı – Türk birliğine katılmış oldu. Bir güvercin canı pahasına şehrin Kızılbaş İranlılara teslimini önlemiş, bu mutlu sonucu sağlamada etken olmuştu. Bu katılış her yılın 10 Eylülünde başlayan ve günlerce süren çeşitli şenlik ve gösterilerle kutlanıyordu. Bu kutlama şenlikleri 20. Yüzyılın başlarına değin süregelmiştir. I. Dünya savaşının bütün yurdu saran perişanlığı arasında bu güzel gelenek de unutuldu. Bu şenliklerde çeşitli güvercin yarışmalarının yapıldığı, en iyi cins güvercin üretenlere armağanlar verildiği bilinmektedir. ( 10 )

Vecdi Arpacıoğlu, Diyarbakır

Diyarbakır’ın kendine özgü güvercin türleri :
Diyarbakır’da güvercin meraklıları – ki bunlara “kuşbaz” denilir – çok eski tarihlerden beri Mendel prensiplerine dayanarak yaptıkları deneyler sonunda Diyarbakır’a özgü ve dört ana grupta toplanan 23 tür güvercin üretimini başarmışlardır.

Birinci gruba giren güvercinlere “göksüağ” ( göksüak ) ismi verilmiştir. Bunlar da renklerine göre altı çeşittir. Siyahına Atlas, sarısına Narinci, kırmızısına Ciğeri, gök rengi olanına Gökela, kül rengi olanına Kürenk, zeytin renginde olanına Zeytuni denilmiştir. Bunlardan Atlas ve Zeytuninin ayakları tüysüz, boğazlarının altından göğüslerine kadar uzanan bir dizi püskül vardır. Diğerlerinin ayakları kendi renginden tüylü, boyun ve göğüsleri muntazam bir kolye gibi beyaz, başları kenküllü ( kaküllü ) dür. Yanaklarında “benk” tabir edilen zülüfler görülür. Gökela ile Kürenk’in kanatlarının üstünde kendi renginin koyusundan ( V ) şeklinde bir atkı bulunur. Buna “şeftali” derler. Tırnak ve gagaların beyaz oluşu bu gruba giren güvercinlerin ortak yanlarıdır.
Saydığımız bu özelliklerin birinden yoksun olan, gerdanı dar, kanatlarında beyazlık bulunan, kakülleri veya göğüslerindeki püskülleri düzenli olmayan güvercinler soylu sayılmazlar. Bunlar değersizdir. Bunlara “Habeş” derler.

İkinci grubun adı Ketme’dir. Bunlar da renklerine göre altı çeşide ayrılmıştır. Siyahına Ketmeatlas, sarısına Bozak, kırmızısına Ketmeciğeri, gök rengi olanına Ketmegökela, kül rengi olanına Ketmekürenk, zeytin rengi olanına da ketmeyusufi denilmiştir. Hepsinin kuyrukları ve kanatlarında telek tabir edilen baştaki en uzun tüyleri beyazdır. Hepsinin kakülü ( kenkülü ) vardır ve kendi renginden olmalıdır. Gaga ile göz arasında bulunan ve “küpe” adı verilen kısmın beyaz olması, yine kendi renginden küçük bir üçgenin gaga ile göz arasını süslemesi gereklidir. Bunlardan Ketmekürenk ile Ketmegökela’nın ayakları tüylü başları püskülsüzdür. Diğerlerinin ayakları tüysüz, başları püsküllüdür. Püsküllerin boğaz altından itibaren iki helezon biçiminde aşağıda birleşerek göğüs kemiği üstüne gelmeleri lazımdır.

Üçüncü grubun adı İçağlı’dır. Siyahına Zengi, sarısına Tahini, kırmızısına Gümüşkuyruk, gökrengi olanına Kara, kül rengi olanına Miski, zeytin renginde olanına da Yusufi denilmiştir. Hepsinin rengi parlak, kanatlarındaki şeftali ( şivtelli ) kendi renginin koyusundan oluşmuştur. Hepsi kepezli yani kaküllüdür. Tahini ile Gümüşkuyruk hariç, diğerlerinin göğüsleri püsküllüdür. Tümünün kuyrukları beyazdır.

Dördüncü grubun adı Kızılbaş’dır. Siyahına Karabaş, sarısına Sarıbaş, kırmızısına Kızılbaş, gök renginde olanına Mavibaş, zeytin rengi olanına Zeytunibaş adı verilmiştir. Bu grubun kül rengini elde edememişlerdir. Hepsi kaküllü, zülüfleri, ve kanatlarından 4, 5 tanesinin ucu, kuyruk kısmı kırmızıdır. Başları kakülle beraber boğazına kadar miğferlidir. Gövde beyaz, diğer kısımlar kendi rengindendir.
Daha önce de değindiğimiz gibi kendisinde bulunması gereken özelliklerden birinden yoksun olan güvercin değersiz sayılır.

Bu dört gruba giren güvercinlere Urfa ve diğer civar illerde Diyarbakırlı adı verilmiştir. Gazi Orman Çiftliğindeki Hayvanat bahçesinde Diyarbakır cinsi diye kayıtları yapılmıştır. ( ** ) Bunların dışında çeşitli renklerde ayakları paçalı taklacı güvercinler de vardır. Ayrıca Nemsavi adı verilen bir tür güvercin vardır ki çok renkli olup tavus kuşunun kuyruk açması ve duruşu gibi hareket eder.

Vecdi Arpacıoğlu, Diyarbakır

Güvercinlerin çok ilginç bir yaşantısı vardır. Güvercinler tek eşlilik düzeni içersinde yaşarlar ve birbirlerine sadık çiftlerdir. Hayatları boyunca erkek ve dişi birbirinden ayrılmazlar. Eşlerinden biri ölürse ötekinin yeni bir eş kabul etmesi için aradan uzun bir sürenin geçmesi gerekir. Dişi genellikle iki yumurta yumurtlar yumurtaları lekesiz beyaz ve koyu sarı renktedir. Kuluçka zamanı erkek ve dişi kuluçkaya nöbetleşe oturur. Sabahtan öğleye kadar kuluçka nöbeti ananın, öğleden sonra da babanındır. Kuluçka süresi 17 – 18 gündür. Yavrular tüysüz ve gözleri kapalı doğar. Güvercin sütü ile beslenir. Bu eşsiz madde ebeveynlerin kursağının zarı tarafından salgılanır ve yavruların ağzına püskürtülür. Yavrular 3 – 4 haftadan sonra, ana ve babalarının yardımı olmadan besinini sağlamaya koyulur. 3 – 4 ay içinde palazlanarak çiftleşme yeteneği kazanır. Erkek çiftleşmek için dişiyi kovalamaya başladığında buna “tride düşmüştür” denir. Trid zamanında şatır kuşların dişisi nereye konarsa erkeği de peşinden gider, başka zamanlarda katiyen gitmez.

Güvercinlerin bir özelliği de su içerken diğer kuşlar gibi başlarını kaldırmazlar, suyu bir çekişte içerler.

Kendilerine yem olarak buğday, darı, mısır darısı verilir. En çok mercimeği severler. Güvercinler yemlenmek ve sulanmak için avluya çıkarılır. Avluya Diyarbakır’da Havuş derler.

Güvercinler günde iki kez uçurulur. İlki kuşluk vakti, ikincisi ikindi zamanı yapılır. Sıcakta ve karanlıkta güvercin uçurulmaz. Güvercinler küme halinde uçarlar. Bu kümeler, diğer kuşçulara ait kümelerle havada birleşerek tek küme olurlar. İniş zamanı her kuşçu kendi kuşlarını kümesine indirebilmek için ıslık çalar ve onlara elindeki güvercini göstererek dama atar. Bu suretle güvercinler kümelere ayrılarak her küme kendi damına iner. Kümeye katılarak gelen yabancı güvercin varsa, damdan avluya inmesini temin için, avluya yem atar, kendi güvercinleri yem için inerken yabancı güvercin de onlara katılırsa “baltama” ile tutmaya çalışır. Güvercin inmeyip uçarsa, kuşçu ucu bezli (çaputlu) sırıkla güvercinleri yeniden uçurur. Yabancı güvercinin yeniden kümeye katılarak birlikte inmesini sağlamaya çalışır. Kümeye katılmayan kuşlara “şatırkuş” derler. Kuşçular yakaladıkları yabancı kuşları sahibine iade etmezler. Güvercinin kanatları çekilir veya kesilir, yahut bağlanır. Uzun süre uçurulmaz, böylece eve alışması sağlanmış olur. Hangi kuşçu başkasının güvercinlerinden indirip yakalarsa başarılı ve kazançlı sayılır.

Kuşçular arasında çeşitli güvercin yarışmaları yapılmaktadır. Bunlardan birkaç örnek verelim :
Bir tek şatır güvercin yabancı kuşlarla birlikte bir sepete konularak uzak bir mesafeden salıverilir. Küme halindeki güvercinler toplu halde kendi kümeslerine dönerken bu tek yabancı güvercin onlardan ayrılarak evine giderse yarışı kazanmış olur. Katıldığı küme ile birlikte giderse sahibi yarışı kaybetmiş olur ve koşulan şeyi öder.
Kararlaştırılan uzak bir mesafeye gidilir. Her yarışçı kendi güvercinini orada salıverir. Kimin güvercini daha çabuk evine dönerse yarışı o güvercinin sahibi kazanmış olur.
Kuşçulardan biri bir sepet içersine kararlaştırılan miktarda güvercin koyarak diğer kuşçunun evine gider. Ev sahibi kuşçu da güvercinlerinin bir kısmını avluya çıkarır, bir kısmını dama uçurur, bir tanesini de eline alır. Sepetteki güvercinler salıverilir. Eğer bunlar ev sahibinin avluda, damda bulunan güvercinlerine karışmadan uçup kendi evlerine dönerlerse ev sahibi kuşçu yarışı kaybetmiş olur. ( 11 )

Bir de yabani güvercinler vardır ki bunlara “boran” denilir. Bunlar “koğa” adı verilen gübrelerinden ve çok lezzetli olan etlerinden yararlanmak için Dicle vadisi üzerindeki köylerde yapılan boranhanelerde beslenir. ( 12 )
Boranhaneler genellikle üç bölümden oluşur. Her bölümde sıra sıra ufak ancak güvercinlerin rahatlıkla girip çıkabilecekleri büyüklükte pencereler vardır. İç bölümlere lüle denilir. Lüleler belli aralıklarla üst üste yapılır. Her lülenin içinde güvercinlerin tünemesi için basamaklar yapılmıştır. Üç bölümlü bir boranhanede üç lüle ve üç basamak var demektir. Boranhanelerin bütün iç duvarlarına kazıklar çakılır ve bunlara söğüt dalından özel olarak yaptırılmış kulplu sepetler asılır. Üç bölümlü bir boranhanede yaklaşık olarak 1500 sepet bulunur. Güvercinlere yalnız kışın, ortalığın karlarla örtülü olduğu günlerde yem verilir. Yem olarak da pirinç zivanı denilen darijan otunun ufak ve parlak olan tohumu, ak ve kızıl darı ile karıştırılarak verilir. Gübreleri yılda bir defa nisan ayında toplanır. Üç bölümlü bir boranhaneden yılda 8 –10 ton gübre alınır. Dicle kıyılarının iriliği ile dünyaya ün salmış karpuzları bu güvercin gübresiyle büyür, olgunlaşır.
Boranların eti de çok lezzetlidir. Bu nedenle güvercin dünyanın bir çok yerinde en çok avlanan kuşlardan olmuştur. Bazı ülkelerde güvercin sırf eti için üretilir. Güvercin hakkında en eski kayıt, İsa’dan üç bin yıl önceki bir Mısır firavununun yiyecek listesinde adının geçmesidir. Diyarbakır boranhanelerinde yetişen güvercinlerin etlerinin lezzeti dünyaya ün salmıştır.

1612’de şehrimize gelen Polanyalı Simeon seyahatnamesinde Diyarbakırlılar için şöyle der: “... yemek hususunda da cömert olan bu insanlar, Lehistan hariç, İstanbul ve Halep’te dahi görmediğim bir surette mükellef sofralar kurarlar ve çok lezzetli yemekler ikram ederler. Çeşitli kebaplar, börekler ve diğer pahalı yemeklerle beraber ikram edilen koyu ve tatlı Ergani şarabından bir bardaktan fazla içemezsiniz. Tokat’ın paçası, Halep’in mıklası ve Harput’un çakıl ekmeği gibi Amid’in de ( Diyarbakır ) güvercin kebabı meşhurdur.” ( 13 )

1680’de Diyarbakır’a gelen Tavernier ise 1682’de yayınladığı kitabında şunları yazar: “ ... Diyarbakır toprağı çok verimli olup ekmeği ve şarabı nefistir. Burada yenilen et başka bir yerde bulunmaz. Bilhassa burada yenilen güvercin, büyüklük ve tat olarak Avrupa’dakileri çok geride bırakır.” ( 14 )

Güvercinlerle ilgili değimler :
Aşıktora : Dişisine sevdalı güvercin.
Ayaktökme : Ayakları çıplak olan güvercin türünde dirsekten parmağa doğru uzanan kısa tüyler.
Baltama : Saplı bir kasnağa geçirilmiş file.
Çoloğ : Güvercinin kanatlarından birinin yarım felç olması.
Dimdik : Gaga.
Dökmek : Yarışa katılan güvercinleri müştereken salıvermek.
Emişmek : Dişi güvercinin gagasını erkek güvercinin gagasının içine geçirerek başını sallaması durumu.
Ferah : Fazla öten güvercin.
Fülfül : Uçamayan idmansız güvercin.
Halta : Gaga altının beyaz olması.
Haşhaş : Çok öten güvercine denilir.
Hıre : Yaşıtından daha ufak yapıda olan güvercin.
İçağ : Güvercindeki kuyruk sayılarının miktarı.
Kenkül : Kakül.
Kevrane : Çok yaşlı güvercin.
Kızma : Bir yaşında olup henüz çiftleşmemiş güvercin.
Kösnemek : Dişi güvercinin çiftleşmek arzusu ile erkek güvercine sürtünmesi.
Kuboy : Karmakarışık renkli güvercin.
Kudoş : Kaküllü güvercinlerde bir taraftaki burmanın eksik olması hali.
Kuyruk kapağı : Vücut renginden ayrı bir rengin sırttan itibaren kuyruğa doğru uzanan kısmı.
Kulupoto güvercin : Kanat ve kuyruğu yolunmuş güvercin.
Lepir : Kanadı yeni çıkan güvercin.
Onluk : Havadaki güvercinlere gösterilen güvercinin çırpınması hali.
Pampalı : Ayağı tüylü güvercin.
Pin : Kümes.
Sakat : Yumurtlamayan güvercin.
Serpme : Vücut rengindeki tüylerin göğüs kısmı tüylerine karışmış olması hali. Daha çok göğsüağ türündeki güvercinler için kullanılır.
Şatır : Evini, kümesini çok iyi bilen tanıyan güvercin.
Tek suvama : Güvercinin bir tarafının diğer tarafından daha benekli olması.
Trid : Erkek güvercinin dişisini yumurtlama esnasında gagalayarak etrafında dolaşması hali.
Tor : Ağ, file.
Tülek : Tüy değişimi.
Yava : Evini, yuvasını tanımayan acemi güvercin.
Yeke : Birkaç defa yumurtlamış güvercin.
Yuvakızdırmak : Erkek ve dişi güvercinin yuvada sevişmesi.

YAZAN : Şevket Beysanoğlu

DERLEYEN : Yavuz İşçen / Ankara / Şubat 2003

NOTLAR :
1 ) Meydan Larousse c.5, s.463
2 ) Hayat Ansiklopedisi, c.4, s.1813 İstanbul 1933 ; Meydan Larousse c.11, s.170
3 ) Türk Ansiklopedisi c.18, s.236 ; Hayat Ansiklopedisi c.4, s.1813
4 ) Türk Ansiklopedisi, c.18, s.236
5 ) Ali Esat Bozyiğit “Halk şiirimizde güvercin” TFA c.17, s.8033
6 ) Meydan Larousse c.5, s.464
7 ) Hayvanlar Ansiklopedisi, Hayat yayınları, İstanbul 1966, s.367 ; Türk Ansiklopedisi c.18, s.236
8 ) Meydan Larousse c.5, s.464
9 ) Geniş bilgi için bakınız : Şevket Beysanoğlu, “Kısaltılmış Diyarbakır Tarihi ve Abideleri” İstanbul 1962 s.3, s.23 vd.
10 ) Bu bilgilerin bir bölümü 1945’te 85 yaşında ölen rahmetli Kuşbaz Mehmet Ağa’dan almıştım. Sonra uzun yıllar belediye reisliği yapmış ve 102 yaşında ölen rahmetli Hüseyin Uluğ ile, I. Dönem Diyarbakır milletvekillerinden rahmetli Mustafa Akif Tütenk’in ( 1875 – 1952 ) verdiği bilgilerle son şeklini aldı.
11 ) Bu bilgiler 1943’de Kuşbaz Mehmet Ağa’dan derlenmiş, Ziraat Y. Müh. Esat Cemiloğlu’nun “Diyarbakır Kuşları ( Güvercin )” isimli araştırması ile karşılaştırılmış, Ziraat Y. Müh. Orhan Ortaç’ın kontrolünden geçerek bu son şeklini almıştır.
12 ) Boranhaneler merkeze bağlı Kadıköy, Sımmaki, Şarabi, Tilalo, Tılgaz, Çarıklı, Hacıis, Daraklı, Patrik, Sirimi, Akımı, Gavuriğik, Derimte, Havar, Ayngevr, Kabi, Karabaş, köylerinde vardır. Toplam 283 boranhane bulunduğu saptanmıştır.
13 ) Hrand D. Andreasyon “Polanyalı Simeon’un Seyahatnamesi” İst. 1964 s.99
14 ) Tavernier, Les Six voyages en Turquie, Paris 1682, s.245

DERLEYENİN NOTU :
Yukarıdaki yazı Türk Folklor Araştırmaları Dergisinde 1979 yılında sayı 359 ve 360’da iki bölüm halinde yayınlanmıştır. Yazının yayınlanma tarihi 1979 olmakla birlikte araştırmanın yapıldığı dönem 1938 ve 1942 yılları arasıdır. Bu yıllarda dönemin en eski kuşçuları ile yapılan söyleşilerden elde edilen bilgiler, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yıllarında bölgedeki kuşçuluk hakkında önemli bir belge niteliğindedir. Yazı, aslına tamamen sadık kalınarak aktarılmıştır. Sadece yazıda parantez içinde yıldız işareti ile belirtilen iki konu derleyenin ilavesi olarak aşağıya verilmiştir.
(*) Güvercin kelimesinin Moğolca’dan gelme olduğu bilgisine, Meydan Larousse ve Pars Tuğracı’nın Okyanus adlı sözlüğünde de rastlanmaktadır. Kanımca bu bilgi doğru değildir. Güvercin kelimesi, Türkçe gök kelimesinin bir türevi olarak günümüze kadar gelmiştir. Eski Uygur metinlerinde rastladığımız Kökürçkün ve köğürçün kelimeleri, gök kelimesi üzerine Türkçe’de başka örneklerini de gördüğümüz şekilde ek yığılması sonucu oluşmuş kelimelerdir. Bu durum kelimenin aslının Türkçe kökenli olduğunu göstermektedir.
( ** ) Ankara Atatürk Orman Çiftliği’nde bulunan hayvanat bahçesinde bugün bu kuşlardan bir tane dahi bulunmamaktadır.

14 Ağustos 2007 Salı

Güvercin Pazarı Ve Mezat Yerleri

Türkiye genelinde toplu ve tüm güvercin sevenlerin katılabildiği güvercin satıcı ve alıcılarının buluştuğu Güvercin Pazarı Ve Mezat Yerleri aşağıda sıralanmıştır. Bu adreslerden güvenle güvercin satın alabilir veya satmak için güvercin arayanları bulabilirsiniz. Size de bildiğiniz ve referans gösterebileceğiniz güvercin ilgilisi merkezleri listeye eklerseniz seviniriz.
Tavşanli Kanatli Kafes Hayvanlarini Koruma Ve Yetİştİrİcİlerİ Derneğİ
Durak Mah. Aralık Sok. No:1 Tavşanlı/Kütahya
Yetkili: Mehmet Oğuz Diker
Mezat Günleri: Çrş. - Cumartesi 20:30

Osmanli Kuş Evİ

Eğitim Mah. Muratpaşa Cad. Patika Yol Sok. No:3 Fikirtepe - Kadıköy/İstanbul
Yetkili: Murat Albayrak 0537-886 74 11
Mezat Günleri: Salı - Cumartesi 20:30

Tuzla Kanatli Hayvanlari Sevenler Ve Koruyanlar Derneğİ
Her Çeşit Güvercin Çıkartılıyor. Bunun Yanında Güvercin Malzemeleri,Ilaçları Ve Yemleri Satılmaktadır.
Yetkili: Kadir Özçelik Tel: 0532-7058893
Aydıntepe Mah.Dr.Sadık Ahmet Cad. Yıldırım Sok. No:20 Aydıntepe/Tuzla İstanbul
Mezat Günleri: Çarşamba - Cumartesi 20:30

Kartal Cevİzlİ Kanatli Hayvanlari Sevenler Ve Koruyanlar Derneğİ
Mezat Günleri: Çrş.- Cuma - Pazar 20:30 Her Çeşit Kuş Çıkartlıyor. Ayrıca Lokal Olarak Kullanılıyor.
Yetkili: Ahmet Şen 0216-3716796
Hacılar Cad. No:44 Cevizli/İstanbul

Yenİdoğan Güvercİn Severler Ve Yetİştİrenler Derneğİ
Baraj Yolu Üzeri Yenidoğan (Üçler Market Yanı) Ümraniye/ İstanbul
Yetkili: Orhan Erikçi 0535-8165355
Mezat Günleri: Cuma - Pazar 20:30

Kaynarca Güvercİn Ve Kanatli Hayvanlar Sevenler Derneğİ
Aydınlı Yolu Cad.1.Işık Sok.No: 8 Kaynarca/Pendik
Yetkili: Kadir Özçelik 0532-7058893 0216-3904128
Mezat Günleri : Perşembe - Pazar 20:30

Yildiz Tabya
Bango Baska Kelebek Dönek Bursa Tip Posta Mardin Kuşları Çoğunlukta.
Ulaşım: Aksaraydan Gelen Yıldız Tabya Minibüsleri Ile Ulaşılabilir, Tabya Son Durağa Gelmeden Plaspen'In Yan Tarafı. İstanbul.
Mezat Günü: Pazar 20:30

Bursa Güvercİn Yetİşİrİcİlerİ Derneğİ
Ulu Mah. Ulubatlı Hasan Bulvarı No:66 K:2/A Bursa 251 00 03
Mezat Günü: Cumartesi 20:00 Normal Mezat, Her Ayın 3.Pazarı Da Kaliteli Kuş Mezatı Yapılmaktadır.

Ankara Kuş Pazari
Ulus Semti, Bentderesi Mevkii
Mezat Günü: Pazar 8:00–16:00

Ankara Hamamönü Kuşçular Kahvesİ
Talat Paşa Bulvarı Karacabey Hamamının Karşısından Giren Sarıkadın Sokak No:9
Mezat Günü: Salı - Cuma 19:30 Güvercin Ihalesi Yapılmaktadır.
Yetkili: Aydın Ataman 0 312 324 28 62

Elaziğ Kanatli Hayvanlari Koruma Ve Yetİştİrme Derneğİ
İzzetpaşa Mahallesi. Beritan Oteli Karşısı. Özel Elazığ Sürücü Kursu Üst Katı. (0424) - 238 5701
Mezat Günü: Pazar 13:00

Denİzlİ Eskİ Zahİre Pazari
Mezat Günü: Pazartesi Ve Perşembe 9:00 Ayrıca Pazar Günleri Sevindik'Te Güvercin Pazarı Kurulmaktadır.

Bolu Hayvan Pazari
Karaçayır Mahallesi
Mezat Günü: Pazar 10:00

Mersİn Kuş Pazari
Üniversite Hastahanesinin Önünde Eski Hal. Ayrıca Pazarın Karşısında Güvercin Satan Dükkanlar Vardır.
Mezat Günü: Pazar 9:00

Samsun Serİnofİl Derneğİ
Yenidoğan Mah. Dr.Kamil Cad. No:87 Samsun 0362-2310706
Samsunlu güvercin sevenleri Güvercin Mesatı için bekleriz.
Mezat Günleri: Cumartesi 18:00

Kütahya Kuşlari Koruma Derneğİ
Adnan Menders Cad. Hatipağa Apt. No: 35/C Kütahya 0274-2246642
Mezat Günleri: Çarşamba - Cumartesi 21:00

Ihlamurkuyu Kuş Sevenler Ve Koruma Derneğİ
Alemdağ Cad. Kemalettin Sok. No: 4/1 Ümraniye / İstanbul
Mezat Günleri: Salı - Cumartesi 20:30
Yetkili : Hayrettin Çınar 0546 - 242 36 27

Küçükçekmece Güvercİn Derneğİ
Güvercin Yetişticiliğinde Kullanılan Hertürlü Sarf Malzeme İlaç Ve Çeşitli Yemleri Temin Edebilirsiniz. Hacıoğlu Caddesi No:71/A Küçükçekmece / İstanbul
Mezat Günleri: Cumartesi 20:00
Yetkili : Erol Caba 0212 424 01 35


Yeşilpınar Kanatlı Hayvanları Koruma Derneği
Hacı Hüseyin Sok No:13 Yeşipınar-Alibeyköy
Yetkili :Yüksel Günaydın
Pazar Günleri Güvercin Mezatı var.
0212 535 17 47

12 Ağustos 2007 Pazar

Güvercin o anda ne hisseder?


Güvercin o anda ne hisseder? / Hayvanlar Alemi / Milliyet Blog:
Gagası kırık olmasaydı, yem yemek için tavuk kümesine girmek zorunda kalmaz ve yakalanmazdı bu güvercin. Güvercin öylesine korkar ki yakalandığında minik kalbinin pıt pıt nasıl attığını duyarsınız ellerinizde. Bilse tutsaklığının yalnızca bir fotoğraf çekimi süreceğini ve uçup gideceğini, atar mıydı kalbi öyle.

Güvercinler insanlara yakındırlar ama hep korkarak yaşarlar. Bir insanın eline düştüğünde anlayamaz ki sevilmek için yakalandığını. Yaşamak için yakalanmamaları gerekir, yakalanmamak için de korkmak.

Yetmişlerin başında İnebolu’da üç katlı ahşap evimizde otururken, evin bahçesinde bir varilin içinde tavukların yemi dururdu, kuşlar yemesinler diye üzerinde kapağı kapalı olurdu. O gün kapağı açık kalmıştı. Çatıdan bir güvercin iniyor, varilin içinden buğday yiyor, yukarıya uçuyor ve bir başka güvercin iniyordu. Yukarıdan pencereden bakıyordum. O güvercinlerden birini yakalayıp, sevsem diye bir hevesle aşağıya indim. Varil yüksek olduğun için güvercinin içeriden beni görmesi olanaksızdı. Çıplak ayaklarla sessiz bir şekilde yanaştım, tam o sırada çatıdan bir başka güvercin indi, varilin içine kadar girdi ve iki güvercin birlikte uçtular yukarıya. Güvercin arkadaşına tehlikeyi haber vermişti.

Doksanların ilk yıllarında Ankara’daki evimizde bir kedimiz vardı, adı Susam. Evde doğup büyümesine karşın kuşlara yönelik avlanma içgüdüsü bir sokak kedisinden farklı değildi. Balkonda pusuya yatar güvercinleri, saksağanları avlamaya çalışırdı. Saksağanlar kediyi pek ciddiye almazlardı, bir keresinde kedi pusuya yatmış beklerken kedinin kuyruğunu gagalayıp kaçan saksağan bile görmüştüm. Bir başka gün diğer odadayken salonda bir kıyamet kopmuştu, Susam sonunda bir güvercini şaşırtıp içeriye sokmayı başarmış. Ben sesleri duyduğumda içeride güvercini yakalamaya çalışıyordu. Yirmi yıl önce güvercini yakalamaya çalışan ben bu sefer taraf değiştirmiş, güvercini kedinin elinden kurtarmaya çalışıyordum. Sonunda başarmış ve güvercinin kaçmasını sağlamıştım.

Son yıllarda İnebolu’da annemin bir güvercini var. Balkonda sürekli yem verdiği için anneme güveniyor, zaman zaman evin içine kadar geliyor, yemek masasının altında dökülen kırıntıları yiyor ve gidiyor. Ev kalabalık olduğunda tedirgin oluyor, yalnızca kapının önünden birkaç adım ileriye geliyor. Geçen yıl kuş gribi nedeniyle biraz tedirgin olduk ve uzak durduk bu güvercinden. Şimdi biz yokken yine geliyormuş içeriye.

Güvercinler bahçelerde tavuklarla beraber beslenirlerdi, grip korkusu yüzünden artık eskisi gibi çok tavuk beslenmiyor bahçelerde ve güvercinler yem bulamıyorlar. Bir gün güvercinlerin bizi terketmelerinden korkuyorum.

kanadı kırık bir güvercin ve serçe

Caminin avlusunda yem yiyen güvercinleri seyrediyorum. Gözüme, kanadı kırık bir güvercin takılıyor.Bu zavallı güvercin, bir yandan dengesini bulmaya çalışıyor, öte yandan karnını doyurmaya. Insan, bu görüntü karşısında ister istemez üzülüyor, ağlamaklı oluyor.Derken, onlarca güvercinin arasına bir serçe konuyor, o da buğdayları birer ikişer toplamaya başlıyor.Sonra şu oluyor: Bu minik serçeye sağlıklı güvercinlerin hiçbiri dokunmazken, sadece kanadı kırık güvercin onu kovalamaya başlıyor, buğday yemesini engellemeye çalışıyor. Üzüntüm, bu kez şaşkınlığa, kızgınlığa dönüşüyor.Kanadı kırık güvercinin davranışlarına bir anlam vermeye çalışıyor, fakat veremiyorum