Güvercin ve Güvercinci

9 Mart 2008 Pazar

Etçi Güvercinler ve Güvercin Yetiştiriciliği

ETÇİ GÜVERCİN IRKLARI

3.1. King Güvercinleri
3.2. Carneau Güvercinleri
3.3. Mondaine Güvercinleri
3.4. Renkli Teksas Güvercinleri
3.5. Homer Güvercinleri
3.6. Diğer Irklar

Mevcut çok sayıdaki farklı renkteki güvercin ırklarından oldukça az kısmı besi için kullanılabilmektedir. Besi için ele alınabilecek güvercin ırklarında ergin ağırlığın 600 – 800 g civarında ve besiye uygun bir vücut formuna sahip olması şartları aranır. Bu güvercinler iyi gelişen yavru güvercinlerden döl verim özellikleri de esas alınarak seçilmişlerdir. Renkleri ve tipleri ile diğer dış yapısal özelliklerine daha az önem verilmiştir. Bu amaçla A.B.D.’ de yüksek canlı ağırlık yönünde ıslah edilmiş entansif üretime yakın hatlar elde edilmiştir. Avrupa’ da ise daha çok hobi yetiştiriciliğine rastlanılmaktadır ve elde edilmiş ırklarda çeşitli dış özellikler öncelikle ele alınmıştır. Avrupa’ da etçi güvercin yetiştiriciliği Fransa, İtalya ve Macaristan’ da A.B.D. ırkları ile yapılmaktadır. Güvercin yetiştiriciliğinde en yüksek performansı gösteren ırkları kullanmak genellikle pazarlamaya bağlı olmaktadır. Ancak en fazla talep yüksek canlı ağırlık kazanan, beyaz deri rengine sahip olan güvercinleredir. Bu ırklardan dikkatli seleksiyon yapılan ebeveynlerde bir çift başına 10 – 14 güvercin üretilmesi, ırkların cüsse büyüklüklerine bağlı olarak 26 – 28 haftalık yaşlarda 400 – 800 g canlı ağırlığa sahip döller vermeleri esas alınmıştır. Et üretimi amacıyla sadece saf ırklar değil, bunların melezleri de kullanılmaktadır. Bugün yaygın olarak et üretiminde kullanılan güvercin ırklarına ait özellikler aşağıda verilmiştir.

3.1. King Güvercinleri
King ırkı, yüksek düzeyde döl verimine sahip, geniş göğüslü Güvercinlerden en popüler olanıdır. Ergin güvercinlerin standart canlı ağırlıkları 740 ile 850 g arasından değişmektedir. Besideki genç güvercinler ise 680 – 800 g gelmektedirler. King sıkı bir tüy yapısına sahip olup, tüyleri kısadır ve geniş göğüslüdür. Duruşu dik görünüşlü, kuyruk yatay konumdadır. Baş yuvarlak bir kafatası ile biraz büyükçe, boyun oldukça sağlam yapıdadır. King ırkından üretilmiş sürülerden bir çiften yılda ortalama 12 – 15 yavru elde edilebilmektedir. En popüler varyetesi olan Beyaz King A.B.D. ‘de Runt, Homer, Maltase ve Duchess ırklarının beyazlarının melezlenmesiyle elde edilmiştir. Tüy renginin beyazlığı nedeniyle et üretiminde başarılı olarak kullanılmaktadır. Ortalama 750 –800 g ergin canlı ağırlığa sahip bu ırk ayrıca yüksek üreme gücüne de sahiptir. Ortalama karkas verimi 550 g civarında olup geniş bir göğüs yapısına sahiptirler. A.B.D.’de Beyaz King Güvercini yanında tüy renkleri koyu gümüşi olan Gümüşi King Güvercinlerinin de ıslahı gerçekleştirilmiştir. Bu varyetenin elde edilmesinde yukarıda belirtilen melezlemede Duchess yerine Mondaine ırkı kullanılmıştır. Bu varyete açık deri rengine sahiptir. Beyaz King Güvercini ile benzer vücut formundadır. Fakat Gümüş King Güvercinleri daha sakin ve biraz daha fazla canlı ağırlığa sahiptirler. Bununla birlikte Beyaz King Güvercinleri kadar yaygın bir yetiştiriciliği yoktur.

Renkli King Güvercinleri 1940 ‘lı yıllarda A.B.D’ de ıslah edilmiş olup, bu ırkın özelliği bazı özelliklerine bakarak civciv döneminde cinsiyet tayinine imkan sağlamalarıdır. Diğer ırklarda ise tayini ancak ergin hayvanlarda yapılabilmektedir. Bu ırkta erkek civcivler açık renkte bir gagaya, dişiler ise gaga ucunda koyu renkli bir halkaya sahiptirler. Ergin erkekler yer yer lekeli renkte beyaz bir vücuda, dişiler ise gümüş mavisi bir vücut rengine sahiptirler. Bu ırkta vücut rengini determine eden genler cinsiyet kromozomu üzerinde bulunmaktadır. Civciv dönemindeki cinsiyet ayrımı gaga renklerine bakılarak yapılmaktadır. Renkli King varyeteleri olarak Mavi, Kırmızı, Sarı ve Boz ( Kül Renkli – Kula ) güvercinler yer almaktadır. Bu varyeteler genellikle sergi ve gösteri amaçlı olarak yaygınlaşmışlardır. Bunlar büyüklük ve tip bakımından birbirlerine oldukça benzer bir yapı gösterirler. Farklılaşmalarında esas itibarıyla renk ve baş şekilleri etken olmaktadır.

3.2. Carneau Güvercinleri

Carneau ırkının orijini Fransa’nın kuzey kesimleri ile Belçika’nın güneyi olup A.B.D.’ne 1990 yıllarında getirilmiştir. Kinglerden küçük yapılı popüler bir besi güvercinidir. Ergin erkekler 625 – 750 g, ergin dişiler ile genç erkekler 635 – 700 g. Genç dişiler ise 600 – 700 g arasında değişmektedir. Sıkı bir tüy yapısına sahip olup vücutları kompakt, geniş göğüslü kuyruk yere yakındır. Beyaz King güvercininden farklı geniş bir kafa yapısı, uzun kanatlar ve kısa bir kuyruk yapısıdır. Baş orta büyüklükte, gözler arası geniş, kafasının tepesinde belirgin bir yuvarlaklaşma vardır. Bu ırkın en popüler varyeteleri Kırmızı ve Beyaz olanlarıdır.Diğer varyeteleri de son yıllarda besi amacıyla kullanılmaktadır. Kırmızı Carneau’ların vücut renkleri kırmız ile vücudun bazı bölgelerinde kestane rengi arasındadır. Renk dağılımı daha açıklaşabilmektedir. Beyaz varyetenin rengi bütün kısımlarda beyaz olmalıdır. Diğer varyetelerden Siyah, Sarı, Boz gibi tipler yaygındır. Fakat bu varyeteler genelde ticari güvercin üretimi amacıyla kullanılmamaktadır.

3.3. Mondaine Güvercinleri
Bu ırkın İsviçre ve Fransa orijinli olmak üzere iki ayrı tipi bulunmaktadır. İsviçre Mondaine A.B.D.’ de Beyaz Runt ile bazı Mondaine ’lerin melezlenmesiyle elde edilmiştir. İsviçre’ de bu ırk ismiyle bilinen bir güvercin bulunmamakla birlikte, orijinini buradan aldığı belirtilmektedir. Güvercin besisi için popüler bir ırktır ve ağır güvercin üretimine elverişlidir. En düşük canlı ağırlıkları ergin erkeklerde 900 g, ergin dişilerde 800 g, genç güvercinlerde ise karışık olarak 800 g’dır. Maksimum canlı ağırlıklarına ait bir sınırlama yoktur ve bakım şartlarına göre değişmektedir. Bu ırk büyük yapılı, geniş göğüslü, King ırkından daha uzun yapılı ve daha kısa bir kuyruğa sahiptir. Tüyleri yoğun, bacaklarda tüylenme yoktur.

Fransız kökenli Mondaine’ler İsviçre Mondaine’lere göre daha geç elde edilmiş, büyük yapılı bir güvercin ırkıdır. Ağır yapılı güvercinlerden üretilmişlerdir. Ergin erkekler 800 – 900 g, ergin dişiler ise 750 – 850 g, genç erkeler 720 – 850g, genç dişiler ise 700 – 750 g arasında canlı ağırlığa sahiptirler. Bu ırk ticari güvercin besisinde sıklıkla kullanılmamaktadır. Vücudu King ırkına benzemekte, çok kısa bir omurga yapısı göstermektedir. Beyaz, Kırmızı, Sarı, Siyah, Gri, Mavi, Gümüşi, Damalı, Badem, Çamur rengi gibi varyeteleri bulunmaktadır. Beyaz varyetesi etçi güvercin üretiminde en fazla kullanılandır.

3.4. Renkli Teksas Güvercinleri
Bu ırk 1950’li yıllarda A.B.D.’de Renkli King Güvercinleri ile Mondine Güvercinlerinin melezlenmesi sonucunda elde edilmiştir. Seleksiyonda yüksek üreme, yüksek canlı ağırlıkları, geniş göğüs yapısı ve kısa tüylülük gibi performanslar dikkate alınmıştır. Civciv dönemimde cinsiyet ayrımı tam olarak mümkün olmaktadır. Erginlerde erkekler yer yer koyu lekeli beyaz renkte bir vücuda sahip iken, dişiler çok renkli bir vücuda sahiptirler. Bu ırkın hayvanları geniş göğüslü, yüksek üreme gücüne sahip ve sakin yapılıdır. Ergin güvercinler 600 – 900 g canlı ağırlığa sahiptirler.

3.5. Homer Güvercinleri
İri yapılı Homerler, ağır vücutları, hızlı gelişme özellikleri ile yüksek yemden yararlanma yeteneği ile etçi güvercinle içerisinde en popüler olanlarındandır. Ayrıca döl verimi bakımından çok iyi durumdadırlar. Vücut yapısı olarak King’ lerden daha küçük cüsseli ve daha küçük besi sonu canlı ağırlığa sahiptirler. Ancak küçük yapılı dolgun vücutlu güvercinler beside tercih edilmektedirler. Geniş ve derin göğüs yapısı, kompakt olmayan vücut yapısı gibi etçi avantajları taşımaktadır. Canlı ağırlıkları, genç ve ergin erkeklerde 680 – 780 g, genç ve ergin dişilerde 620 – 700 g arasında değişmektedir. Tüm Homer varyetelerinin sıkı bir tüylenme sistemine sahip olduğu belirtilmiştir. Bu ırk mavi ve beyaz arasında değişik renklere sahiptir. Beyaz olanları et üretiminde tercih edilmektedir. Seleksiyonda renk üzerinde durulmamaktadır. Küçük tipleri Homer güvercinleri son yıllarda besi amacıyla kullanılmaya başlanmış olup, Pazar istekleri doğrultusunda bazı üreticiler bu varyeteyi seçmektedirler. Seleksiyonda koyu deri rengine sahip Homerlerden beyaz derili olanlarının seçilmesi esas alınmaktadır. Beyaz derili küçük yapılı Homerler et üretiminde kullanılırken, diğerleri yarış, sergi ve gösteri amacıyla kullanılmaktadır.

3.6. Diğer Irklar

Besi güvercini üretiminde yeri olan diğer bazı ırklar, Runt, Macar ve Maltese ırklarıdır. Değişik ırklar arasındaki melezlenmeler de besi güvercinin üretiminde kullanılmaktadır. Macar ve Maltase ırkları uzun bacak ve boyuna sahiptirler, yüksek kuyrukları ile kısa ve sağlam vücutlu ırklardır. Bu ırklar dolgun göğüslü besi güvercinleri elde etmek için diğer güvercin ırkları ile çiftleştirilmektedirler. Runt ırkı İspanya orijinlidir ve evcil güvercinlerin en büyüğü ve en eski ırk olarak bilinmektedir. Büyük bir iskelet ile derin ve geniş vücutları ile erkek güvercinlerin bir çoğu 1300 g’a kadar ulaşabilmektedirler. Çok ağır besi güvercini elde etmek için bu ırktan yararlanılabilir. Beside bir çift güvercin 1350 – 1800 g arasında gelmektedir. Bu ırk çok yavaş hareketli bir ırktır ve ticari güvercin üretimine adapte olamamıştır.

ETÇİ GÜVERCİNLERİN YETİŞTİRİLMESİ VE ÜREMESİ


Güvercinler diğer kanatlıların aksiye yüksek oranda monogam, ( tek dişi – tek erkek ) olarak yaşarlar. Genellikle hayatları boyunca kendi orijinal eşleri ile birlikte kalırlar. Bu nedenle aynı bölmede sadece çiftleşen eşlerin bir arada bulunmasına izin verilmelidir. Aksi takdirde özellikle erkekler tek kaldıklarında bölmelerinde yapılan yuvaları bozmaktadırlar. Güvercinlerde erkek ve dişileri kolayca ayırmak mümkün değildir. Dişiler daha hafif ve narin yapılı, erkek daha saldırgan ve güçlü bir ötüşe sahiptir. Pratikte güvercinlerin çiftleştirilmesinde her birisi başarılı sonuçlar veren, doğal ve zorlamalı olmak üzere iki çiftleştirme yöntemi vardır. Çiftleşmemiş hayvanların doğal çiftleşmesinde güvercinler bir bölmeye konur ve çiftleşecekleri hayvanı kendileri seçerler. Bu erkek ve dişiler numaralanarak kendi yumurtlama bölmelerine alınırlar. Zorlamalı çiftleştirilmelerinde erkek ve dişi aynı bölmede 10 gün veya 2 hafta süreyle birlikte beslenirler. Sonra çiftleşme olduğu zaman numaralanarak aynı çiftler kendi bölmelerine konulurlar. Çiftler arasında değiştirme yapılması sakıncalıdır. Bu durumda yuvaların bozulması söz konusudur.

Güvercinler 5 – 7 ayda cinsi olgunluğa ulaşabilmektedirler, ancak bu süre ağır ırklarda daha geç olmaktadır. Üreme belirli dönemlerde olabilmektedir. Ovulasyondan 4,5 gün sonra çiftleşme gerçekleşmede ve 40 – 44 saat sonra dişi güvercin ilk yumurtasını ve bir gün sonrada ikinci yumurtasını yumurtlamaktadır. Yine diğer kanatlıların aksine elde edilen bu iki yumurta aynı genetik yapıya sahiptir ve her hangi bir varyasyon söz konusu değildir. Yumurtalar düz beyazdırlar ve 20 g kadar bir ağırlığa sahiptirler. Yumurtalar 4 cm. uzunlukta ve 2,5 cm genişliktedirler. Yumurta sarısı oranı %19 civarında olup diğer kanatlı yumurtalarına göre düşük düzeydedir. Dişi ve erkek hayvanlar birlikte yumurtlama döneminden 2 – 3 gün önce yuva yapımına başlarlar ve yuva yapımı yumurtlamadan sonrada devam eder. Kuluçka ise erkek ve dişi güvercinlerin nöbetleşerek yumurta üzerinde yatmaları ile gerçekleşir. 17 – 18. gün sonunda civcivler yumurtadan çıkarlar. İki civcivin çıkışı nadiren aynı anda olur, genelde ikinci civciv 12 – 24 saat sonra yumurtadan çıkar. Güvercinlerde kuluçka Şubat – Mayıs ayları arasında gerçekleştirilir.

Civcivler yumurtadan çıktıklarında tamamen çıplaktırlar ve bir hafta sonra yavrular tüylenmeye başlarlar. 6. hafta sonuna kadar yavrular anne ve baba tarafından yemlenirler. Civcivler gagalarının anne ve babalarının kursağına sokarak ıslatılmış haldeki yemleri alırlar. İlk 4 – 5 gün içinde kursak sütü olarak tanımlanan yarı hazmedilmiş ve doku parçalarınca zenginleştirilmiş bir gıdanın yavruya verilmesi önem arz etmektedir. Bu besin Prolactin hormonun etkisiyle kuluçkanın 8. günden itibaren salgılanmaya başlar. Civcivler 5. günden itibaren ebeveynlerin yemleri ile beslenmeye başlarlar. Civcivler 2 – 3 haftalık olunca ikinci yumurtlama periyodu başlar. İkinci kuluçka dönemi sırasında yavru güvercinler 4. haftaya kadar ilk dönemlere benzer şekilde dışarıdan yemlenmelidirler. 6. haftadan sonra yavrular kendi başlarına ebeveynlerinden ayrı olarak yemlenebilir ve yaşayabilirler.

Üretim sürüsüne alınacak güvercinler 5 yıla kadar elde tutulabilirler. Ancak üreme gücü 2 –3. yılda en yüksek daha sonraki yıllarda düşüktür. Seçilmiş olan dişilerde 5 yıl boyunca yumurta verimi iyi bir düzeydedir. Bir çift yılda 12 yavru güvercin yetiştirebilir, eğer bu sayı 16 – 20 arasında olursa iyi bir üreme gücü söz konusudur. Elde edilecek yavru sayısı yumurtların döllüğüne, kuluçkaya ve yavruların yaşama gücüne bağımlıdır. İki kuluçka arasındaki süre mevsimlere göre değişmekle birlikte 26 – 45 gün arasında olmaktadır. Sonbaharda ve tüy değişim dönemlerinde bu süre uzun sürmektedir. Güvercinlerde yılda maksimum 24 yumurta elde edilebilir, yumurtaların döllülük oranı %85 – 95 ve kuluçka randımanı %80 – 85 oranında gerçekleşir. Kuluçka arası süre yapay aydınlatma yoluyla kısaltılabilmektedir. Yumurta sayısının artırılması kuluçka ve yetiştirilmesi işlemlerinin ebeveynlerden alınması yoluyla gerçekleştirilebilmektedir. Yumurtaların yuvadan alınmasından 1 –2 hafta sonra dişi güvercin tekrar 2. yumurtlama dönemine başlamaktadır. İtalyan yetiştiricilerine göre yumurtlamadan sonra yumurtanın hemen yuvadan alınması yumurtlama sayısını da arttırmaktadır ve bu artış normale göre %60 daha fazla olabilmektedir. Yuvadan alınan yumurtalardan yavru çıkışı yapay kuluçkada gerçekleştirilir ve yavrular bir beslenme çiftinin yanına konurlar. Besleme ebeveyn çifti, maksimum 3 yavruya bakabilmektedir. Güvercin yumurtaları için yapay kuluçka tavuk yumurtasına nazaran biraz daha düşük sıcaklıkta 36.1 – 36.7° C’ de ve biraz daha yüksek nisbi nemde gerçekleşir.

Güvercinlerden başarılı olarak et üretimi gerçekleştirebilmek amacıyla ıslahta aşağıdaki verim özellikleri dikkate alınmalıdır;

* Erken cinsi olgunluğa ulaşma,
* Uzun yaşama süresi ve hastalıklara dayanıklılık,
* Tüy değiştirme esnasında da üretim,
* Yüksek yumurta verimi,
* Yüksek döllülük ve düşük embriyo ölümü,
* Sakin tabiatlılık,
* Ebeveynlerde yüksek yemleme kabiliyeti ( yavruların ilk bakımında ) ve kursak sütü üretim gücü,
* Yüksek canlı ağırlık,
* Bir örnek vücut yapısı ve özellikle göğüs eti miktarı ile kaslanma özelliği.

Sürekli kayıtlara geçirilmelidir. Yıl sonunda bu kayıtlara göre güvercin çiftlerinin elde tutulup tutulmayacağına karar verilir.

Güvercin yetiştiriciliğinde bir kümes içinde serbest sistem yem tüketim kontrolüne imkan vermemesine rağmen hayvanlara uçuş ve hareket imkanı sağlanmasından dolayı iş gücü tasarrufu ve yüksek üreme gücünü temin edebilir. Böylesine ekstansif bir üretim modelinde ekonomik olarak et güvercini yetiştirilmesi mümkün olmamaktadır. Bu tip kümeslerde sundurma şeklinde üzeri ve yanları tel örgü ile kapatılmış bölmelerde üretim yapılır.

Çiftler halinde kafeste yetiştiricilik kontrol açısından kolaylık sağlar. Böylesi bir üretimde yumurta ve civciv kaybı en aza indirgenir ve hayvanların sağlıkları kontrol altına alınabilir. Kafesin iç arka kısmında tabandan kafesin ikinci yarı seviyesine kapaklı iki adet tahta yada kafes telinden yapılmış folluk veya yapay yuva bulundurulmalıdır ve bu folluklara kafes ön tarafından ulaşabilmek mümkün olabilmelidir. Su temini iki kafes arasına yerleştirilebilecek otomatik suluklarla yapılmalıdır. Yemleme de kafes önüne takılacak yarı otomatik yemliklerin kullanılması ile mümkün olabilir. Gübre tahliyesi kafes altlarından sıyırma yada bantlarla yapılır. Genel olarak üç katlı kafeslerde her metrekareye 7 – 8 hayvan hesaplanmalıdır. Kafes yetiştiriciliği çoğunlukla A.B.D.’ de ve Macaristan’da yaygın olarak yapılmaktadır. Ayrıca A.B.D. ve İtalya’ da kısmen uçmaya imkan sağlayan 50 m uzunluğunda, 2.5 m yüksekliğinde ve 6 – 7 m genişliğinde kümesler de kullanmak mümkün olabilmektedir. Bu kümeslerde altlık olarak kum, kalın kafes teli ya da çok ince granül taş parçacıkları kullanılabilir. Kümes her 3 – 4 metrede kafes teli ile bölünmüş durumdadır ve metrekareye 2 – 3 hayvan hesaplanır. Bölmelerin bir tarafı kafes telinden yapılırken ikinci tarafı tahtadan yapılır ve bu tarafa folluklar yerleştirilir. Her çift için iki adet folluk yada yuva gerekmektedir. Söz konusu folluk yada yapay yuvalar 28 x 28 x 28 cm ebatlarında olmalıdır. Folluklarda altlık olarak genelde tahıl sapı kullanılır. Genç güvercinlerin bulunduğu bölmelerde ayrıca tüneklerin de bulunması önemlidir. Tünekler yan yana olabildiği gibi üst üste de olabilirler ve her bir güvercin için 8 – 10 cm tünek hesaplanmalıdır. Yemleme yarı otomatik yemliklere grup yemlemesi halinde yapılabilir. Yemlemenin yanında hayvanların grit ve mineral ihtiyaçları için ayrıca bir yemlik içinde grit mineral karışımı bulundurulmalıdır. Su ihtiyacı hayvanların suya girmelerine imkan vermeyecek suluklarla yapılmalıdır.

Güvercinler için yapay ısıtma ender olarak kullanılır. Kış aylarınsa optimum bir üretim için kümes içi sıcaklığın 10 – 15 ° C’ den aşağı olmaması gereklidir. Barınağın sürekli kuru olarak kalması için çok iyi bir havalandırma yapılması gerekmektedir. Yapay aydınlatma kümeslerde başarılı olarak kullanılabilir. Bu sayede yavru üretimi artar. Aydınlatma 16 saat – gün olacak şekilde düzenlenebilir. Güvercinlerin barındırıldığı kümes içerisinde her bir çift için eğer kafes yetiştiriciliği yapılmıyorsa folluk, yumurtlama veya yuva yapmada kullanılacak ekipman, yem kutusu ve uygun suluklar bulunmalıdır. Folluklar 4 – 5 katlı olarak yapılabilir ve her bir çift için en az bir bölme olmalıdır. Folluk bölmeleri 35 x 35 x 35 cm boyutlarında yapılmalıdır. Gerekli olursa genişlik arttırılabilir. Follukların önünde bir uçuş tahtası bulundurulmalıdır. Folluklar ikiye ayrılır tipte yapılırsa yumurtlama esnasında çiftleşme kolaylığı olacaktır. Folluklar içerisinde hayvanların yuva yapmalarına imkan sağlayan ekipmanların tahıl sapları ile kaplanması sağlanmalıdır. Yemlikler uzun veya yuvarlak tipte olabilir. Yemlikler üzerine ızgara konulmak suretiyle yem kayıpları önlenebilir.
Kaynak:http://www.volkanderinbay.net

12 Şubat 2008 Salı

Çorum Irkı Güvercinler

Çorum güvercinleri Anadolu’nun yerli ırklarından biridir. “Çorumlu” ya da daha yaygın adı ile “Çorum çıplağı” olarak bilinirler. Bu güvercinlerin “çıplak” olarak adlandırılmalarının nedeni ayaklarının paçasız olmasından kaynaklanmaktadır. Ülke genelinde fazla yaygın olmadıklarından iyi tanınan ve bilinen bir ırkımız değildir. Daha çok Çorum ilimiz ve bu ile bağlı ilçelerde ve özellikle de Alaca ilçesinde yetiştirildiği bilinmektedir. Çorum dışında Yozgat ilimizde yetiştiricileri bulunmaktadır. Bu bölgelerde değer verilen bir güvercin çeşididir. Bu güvercinler taklacı güvercinlerimizin bir kırması olarak ortaya çıkmışlardır. Ülkemizde çok yaygın olan Mardin tipi taklacılarla, muhtemelen makaracı ırkların kırılması sonucu üretilmiş olan bu ırk, melez bir ırk olduğu için ülke genelinde fazla kabul görmemiştir. Oysa eski ve kendine özgü özellikleri bulunan bu ırkımızın doğru bir tanıtımla hak ettiği değeri bulacağı kesindir. Çorum çıplakları ilgi azlığından gün geçtikçe azalan ve bazı renk tipleri neredeyse tükenme noktasına gelmiş bir ırkımızdır. Bu durum yetiştiriciliğimiz açısından ve yerli ırklarımızı korunabilmesi açısından kaygı verici bir durumdur. Çorum ırkı güvercinlerin köken olarak ne kadar eskiye gittiği konusunda elimizde net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu ırkımızın Hititler döneminden bu yana Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Çorum ilimizden kaynaklandığı konusunda bir kuşku yoktur. Çorum ırkının eski yetiştiricilerinden alınan bilgilere göre bu ırkın Osmanlı devleti döneminde de Çorum’da yetiştirildiği bilinmektedir. Yetiştirildikleri yuvalarına çabuk adapte olmasıyla tanınan bu güvercinler, yetiştirildiği evi kolay unutmama eğilimindedirler. Bu nedenle 4-5 yıl aradan sonra bile ilk evine dönen kuşlar olduğu bilinmektedir. Özellikle sağlam damarlı kuşlarda bu özellik daha da belirgindir. Çorum ili içinde eke kuşları alıştırmak bu nedenle biraz sorun olmaktadır. Hastalıklara karşı dayanıklı bir ırkımızdır. Yavru verimlilikleri oldukça iyidir. İyi bir yavru bakıcısıdırlar. Diğer ırklara göre daha az yem tüketiyor olmaları ise ekonomik bir özellikleridir.


FİZİKİ ÖZELLİKLERİ

Çorum çıplaklarının en belirgin fiziki özellikleri ayaklarında paça bulunmamasıdır. Bu güvercinlerin ayaklarında dirsekten aşağıda tüy bulunmamalıdır. Dirsekten aşağısı tüylü olan güvercinler değer kaybına uğrarlar. Bu tür kuşlar paçalı ırklarla ve özellikle de Mardin tipi taklacılarla yapılan kırılmalar sonucu ortaya çıkarlar.

Çorum çıplaklarında beyaz renk olanlar haricinde dikkati çeken ikinci özellik ise, kanat teleklerinin beyaz, kuyruk teleklerinin ise kuşun kendi renginde olmasıdır. Kanat teleklerindeki beyazlık baştan itibaren 7-10 telek arasında değişir. Her iki taraftan eşit sayıda teleğin beyaz olması bir tercih nedenidir. Karın altı bölgesi ise kesme şekilde beyazdır.

Çorum çıplaklarının ayakları biraz ince yapılı olur. Ayakların çıplak kısımları kırmızı renklidir. Orta boy kuşlardır. Taklacı güvercinlere göre biraz daha minyon bir yapıları vardır. Kafaları yuvarlak biçimli olur. Gaga orta uzunlukta ve biraz ince yapılıdır. Gaga rengi, koyu renk kuşlarda siyah olurken beyaz renk olanlarda kemik rengi olur. Göz çevresi halkası biraz belirgin ve beyaz renklidir.

Çorum çıplaklarında eski dönemlerde tepelilik özelliğinin bulunmadığı bilinmektedir. Son yıllarda bazı renklerin arka tepeli (takkalı) tipleri geliştirilmiştir. Arka tepeli tipleri çok yaygın değildir. Çift tepeli ya da sadece ön tepeli (perçemli) tipleri olmaz. Kanat sesleri yok denebilecek kadar azdır. Eğer bir Çorum çıplağında kanat sesi varsa bu Mardin tipi taklacılarla bir kırılma belirtisidir. Hareketli ve enerjik yapıda kuşlardır.

PERFORMANS ÖZELLİKLERİ

Bu güvercinler uçuş özellikleri için yetiştirilen performans kuşlarıdır. Uçarken takla atarlar ve oyun yaparlar. Çorum çıplakları arasında damcı ya da havacı şekilde olanları bulunur. İçlerinden çok iyi oyunlu ve uzun uçan kuşlar çıkabilmektedir. Oyunsuz olanları tercih edilmez ve değersiz olarak görülürler. Uçuş özellikleri bakımından Mardin tipi taklacılara benzerler. Konya civarında Çorum güvercinlerine bu nedenle, “Çorumlu Mardin” denilmektedir. Yüksek uçarlar, özellikle ilk uçurulduklarında iyice yükselirler bazıları havada oyun yapar. Oyun sırasında 5-8 adet takla atarlar. Bazıları ise ilk yükselişten sonra bir süre yüksekte uçar ve yorulunca alçalmaya başlarlar. Alçalmasıyla birlikte yuvasının üzerinde oyun gösterirler. Kanatlarına oldukça hakim bir ırk olduğundan Mardin tipi taklacılar gibi iniş sorunları yaşamazlar. Kuş uçurmak için uygun yeri olmayanlar, balkonda güvercin yetiştirmek durumunda olanlar için gayet uygun bir ırktırlar.

RENK ÇEŞİTLERİ

Çorum çıplakları bilinenin aksine fazla renk çeşitliliğine sahip değildirler. Çorum çıplaklarında görülen renk tipleri 4 tanedir. Bunlar sütbeyaz, gökala, siyahala ve çillidir. Bunların haricinde renk tipi bulunmaz. Çorum dışındaki illerimizde ve özellikle de Ankara’da her görülen paçasız güvercininin Çorum çıplağı olarak nitelenmesi gibi bir eğilim vardır. Bu doğru değildir.

1) Sütbeyaz : Kuşun bütün vücut tüyleri beyazdır. Göz renkleri alacalıdır. Bu renk güneşte daha belirgin olarak fark edilir. Diğer renk çeşitlerine göre daha çok rastlanan bu güvercinlerin değeri biraz daha düşüktür. Süt beyazlarda diğer renk çeşitleri gibi fazla bir özellik aranmamakla birlikte fazla iri yapılı olmamasına ve göz kenarlarının beyaz kısmının belirgin olmasına dikkat edilir. Sütbeyazların “düz kafa” (takka ve perçemi bulunmayan) ve “sütbeyaz arka tepe” (takkalı) olmak üzere iki çeşidi bulunmaktadır. Arka tepeli olan bu renk çeşidine bölgede “sütbeyaz kekili” adı verilmektedir. Bu iki çeşidin haricinde sütbeyaz bulunmaz. Yani takka perçem olanı ya da sadece perçem olanları yoktur.

2) Gökala: Yöresel olarak “govala” ya da “morgovala” adı ile bilinirler. Çorum çıplakları içinde yetiştiricilerin aradığı ayrıntılar açısından en fazla özelliğe sahip olan renk çeşitlerinden biridir. Bu nedenle yetiştirmesi zor ve zahmetlidir. Ancak bir o kadar da değerlidirler. Koyu mavi renkli bu güvercinlerin göz renkleri sarı ya da kırmızı olur. Bu güvercinlerde göz çevresi halkası beyaz ve biraz belirgin, gaga uzun ve çene küçük olmalıdır. Gökalaların ayaklarının dirsekten aşağı kısmı tüysüz olmak durumundadır. Ayaklar kırmızı ve ince yapılıdır. Dirsekten aşağısında tüy bulunan güvercinlere Çorum’da “inik” adı verilir. İnik tabir edilen kuşların paçalı olan Mardin tipi taklacılarla kırılmalar sonucu gelişmiş olduğu bilinmektedir. Mardin tipi taklacılarla yapılan eşlemeler ile bu ırka daha fazla takla atma özelliği kazandırılmaya çalışılmaktadır. Ancak bu tür eşlemeler ırkın orijinal özelliklerinde bozulmalara neden olduğundan Çorumlu yetiştiriciler tarafından uygun karşılanmamaktadır. Kanat telekleri beyazdır. Kuyruk kuşun kendi rengindendir. Kanat teleklerinin her iki tarafta eşit sayıda beyaz olması önem verilen bir ayrıntıdır. Kanat teleklerindeki beyaz telekler 7’den az ise gökalalığı az olarak nitelendirilir, 11’den fazla ise kuşun beyazlık damarı fazladır ve kanat dirseklerinde de beyazlıklar verir. Beyazlığı fazla olan gökalalara bölgede “alaşar” denilmektedir. Bazı gökalalarda ise çene altında şerit biçiminde beyazlıklar bulunur. Bu tür kuşlar “gümüş gerdanlı” olarak adlandırılırlar. Gökalaların boyun bölümleri koyu mavi-mor bir tonda olur. Mor tonun bittiği yerde karına doğru normal gri ton başlar, gri tonun bitiminde ise karın altı beyaz olmak durumundadır. Buna “kesme” adı verilir. Karın altının kesme olması gökalaların önemli ve aranılan bir özelliğidir. Kanat üzerlerinde iki sıra şeridi olan bu kuşlarda şeritlerin renginin kestane renginde olması dikkat çekici bir özelliktir. Çorum’da güvercinin kanatları üzerinde bulunan şeritlere “elif” adı verilir. Kuşun eliflerinin kestane rengi olması bu güvercinin orijinal gökala olduğu anlamına gelir. Elifleri siyah olan gökalalara da rastlanmaktadır. Bu tür kuşlar gökalaların beyaz ile eşleştirilmeleri sonucu elde edilmektedirler. Gökalaların arka tepeli olan çeşitleri de bulunmaktadır. Bunlar Çorum’da “kekili govala” alarak adlandırılırlar.

3) Siyahala: Çorum’da “siyah govala” adı ile bilinen bu güvercinlerde hakim olan renk siyahtır. Siyahalaların kanatları üzerinde şerit (elif) bulunmaz. Kanat telekleri gene iki taraftan beyaz olur. Aynı gökaladaki gibi karın altıda kesme şekilde beyazdır. Bu beyazlıklar haricinde kuşun herhangi bir yerinde beyazlık bulunmaması gerekmektedir. Çorum çıplaklarının siyahala renk çeşidi neredeyse kaybolmak üzeredir. Çorumda bu renk kuşlara sahip olanların sayısı yok denecek kadar azalmıştır.

4) Çilli: Alacalı bir renge sahip olan bu güvercinler genel olarak siyahala ile sütbeyazın ya da gökala ile sütbeyazın eşleştirilmeleri sonucu ortaya çıkmaktadırlar. Kafa ve sırt bölgesi ile vücudunun değişik yerlerinde siyahlıklar ya da grilikler bulunan bu güvercinlerin kuyrukları siyah olmaktadır. Bu güvercinlerin nadir olarak sadece takma kuyruk olanları da oluyor. Vücutları beyaz kuyrukları siyah olan bu çeşitleri “karakuyruk” ya da “karakuyruk çilli” gibi adlarla tanımlanıyor. Çilli renk tipinin “düz kafa” (takka ve perçemsiz) olanları ile sadece “çilli arka tepe” denilen çeşitleri olabiliyor.

Kaynak: Anadolu Güvercin Kültürü Derneği

TAKLACI (OYUNLU) GUVERCIN

Yoğun emek, maksimum dikkatle beslediğimiz, üzerine titrediğimiz taklacı güvercinler hakkında otoritelerin aradığı özellikleri aşağıda özetlemeye çalıştım. Sahip olduğumuz kuşları bu kriterlere göre değerlendirmeiz gerekiyor.

Mardin Taklacı Güvercinlerini değerlendirirken göz önüne alınan hususlar:

Kuş bildiği, yetiştiği yerde yani yuvasında uçuşu ile değerlendirir. Alışkın olmadığı veya yeni getirildiği bir adreste taklacı güvercinin uçuş ve oyun performansı değelendirilemez.

Taklacı, yani oyunlu kuşlarda önemli olan oyunudur. Bu kuşlarda renk, paça, kanat ve kuyruk güzelliğine bakılmaz. Bu tür estetik güzellikler kuş sahibinin zevkini ve görselliği ilgilendirir.

Taklacı güvercinleri karşılaştırılırken eke veya yavru tartışması yapılmaz ancak, aynı özelliklerde iki kuş karşılaştırılırsa, teke kuş daha çok tercih edilir.

Taklacı güvercin uçurulurken yere uçmayan on civarında başka kuş bırakılır. Bu kuşların kalkmaması gerekir, uçan kuşun yanına başka kuş çıkarsa, oynayan kuşun performansı tam olarak değerlendirilemez.

Normalde uzun uçan bir taklacı güvercin havalandıktan kısa süre sonra yere inerse, kanatlarını henüz ısıtmamış demektir. Bir sakıncası yoktur, kuş tekrar havalandırılarak uçması sağlanabilir. Bu durum sık sık tekrarlanıyor ise kuşun performansından şüphe etmek gerekir.

Taklacı güvercinin "iyi oyunlu" klasmanına girebilmesi için kendi hedefine 3 metre civarı mesafeden en az on metrelik sefer yapması gerekir.

Taklacı güvercin eğer 40 dakikadan daha az uçuyorsa makbul değildir. İyi oyunlu taklacı güvercinler uzun süre uçarlar ve ilk yarım saat içerisinde mutlaka oyuna gelirler.

İyi bir taklacı merkezinden uzağa inmez. İneceği uzaklık merkezinden en fazla 25 metre uzaklıkta olmalıdır.

Kuşun uçacağı hava koşulları çok önemlidir. Uygun olmayan hava koşullarında uçurulan taklacı güvercinler sahip oldukları gerçek performansı gösteremezler. Çok rüzgarlı ve fırtınalı havalar kuşlar düzgün uçamazlar.

Taklacı Güvercinler - 2

Taklacı güvercin soylarının çoğunun atalarımız tarafından Orta Asyadan getirilip Anadolu, Avrupa ve Rusya'ya kadar yayıldıklarından önceki yazımızda bahsetmiştik. Ülkemizde yetiştirilen taklacı güvercin cinslerini tanıtmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Diyarbakır Taklacı Güvercinleri
Yurdumuzda yetiştirilen güvercinler arasında en şişko olanları Diyarbakır güvercinleridir. Boyları ve bacakları diğer cinslere göre daha kısadır. Diğer türlere göre daha uzun paçalara sahiptirler. Renkleri ve gülleri çok güzeldir. Öntepe dediğimiz tabak güllü, Diyarbakır güvercinlerinin bir özelliğidir. Kuşların önden görünüşleri tam yuvarlak değil, basık elipse benzer bir görüntüdür. Kiremit kırmızı ve sarı Diyarbakır 'dan çıkmış renklerdir. Bu sarı bildiğimiz portakal gibi değil, kuşun tüm vücudunu saran bir sarıdır. Aynı şekilde bazı kuşlarımızda görülen ense ve göğüs gülü Diyarbakır güvercinlerinden yayılmıştır.
Uçuş performansları çok iyi değildir.
Diyarbakır güvercin yetiştiriciği açısından Türkiye 'nin en gelişmiş ilidir. Uzun yıllar boyu süregelen güvercin kültürü bu ilimizde çok ilerlemiş ve diğer bölgelerimize büyük katkı sağlamıştır. Güvercin ırkı çeşitliliği de bu nedenle Diyarbakır'da çok fazladır. Türkiye 'nin diğer bölgelerinde beslenen ırklar toplamından daha fazla sayıda güvercin ırkı Diyarbakır' da beslenmektedir.

Malatya Taklacı Güvercinleri
Malatya güvercinlerinin en büyük özelliği çok uzun paçalarıdır. Bu kuşlar onbeş yirmi santim uzunluğa varan paçalara sahiptirler. Renkleri çift renktir.

Malatya güvercinleri genellikle çok oyunlu kuşlardır. Bol takla atarlar, yüksek ve uzun uçmayı severler. Sekmeleyen tabir edilen tür ayaklarını merdiven çıkar gibi kullanır, yukarı doğru çıkarlar. Masa üzerinden bile inmekte zorlanırlar. Sallanık: türü ise inerken beşik gibi sallanır, direk olarak inmezler. Sallanık diye adlandırılan bu kuşlarda ayak hareketi görünmez.

Konya Güvercinleri
Konya güvercinleri şekil ve görüntü olarak Mardin güvercinlerine çok benzerlik gösterirler. Farklardan bir tanesi Mardinlere göre nispeten daha kısa olan gagalarıdır. Diğer bir genel özellikleri ise genellikle renklerinin mavi renk ağırlıklı olmasıdır.
Konya güvercinleri Antalya güvercinleri gibi havada takla özelliğine sahiptirler. Yüksek oynarlar. Bu nedenle Konya 'da güvercin besleyicileri bu kuşları Ankara ve Sivas güvercin ırklarından kuşlarla eşleştirerek daha aşağıda oyun oynayan kuşlar elde ederler. Bu sayede elde edilen ırklar müthiş oynayan kuşlardır.

7 Şubat 2008 Perşembe

Taklacı Güvercinler

Günümüzde Dünya üzerinde beslenen çoğu güvercin ırkının soyu Anadolu 'da yetiştirilen güvercinlere dayanmaktadır. Taklacı güvercin ırklarımızın kökleri göç edip geldiğimiz Orta Asya topraklarına kadar gitmektedir.
Rus tarihçileri , Rus güvercin ırklarının Türk güvercinlerinden geldiğini defalarca açıklamışlardır. Avrupa 'ya yapılan seferler esnasında at koşturan atalarımız taklacı güvercinlerini de yanlarında götürüp oynatırlardı. Günümüzde Avrupada da bizim güvercin ırklarımıza rastlamak çok mümkündür.
Mardin Taklacı Güvercin:

Mardin taklacı güvercininin en büyük özelliği diğer evcil güvercin cinslerine göre biraz daha iri olmasıdır. Mardin taklacı güvercininin hakiki damarında tepe ve gül yoktur. Ancak günümüzde birçok güvercin ırkı ile karıştığı için birçoğu tepeli ve güllü olarak karşımıza çıkmaktadır. Tepe genetik olarak baskın bir özellik değildir ve ırsi olarak ancak anne ve baba ikiside tepeli ise yavru tepeli çıkabilir. Taklacı Mardin güvercinin göğüs kafesi diğer güvercinlerden ayıran önemli bir özelliğidir. Mardin güvercinleri çok uzun ve güzel uçarlar. Saatlerde havada kalan bu kuşların çoğu tek başına ve alçaktan uçmayı sever. Orjinal damarlarında sadece siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renkleri mevcuttur.

Urfa Taklacı Güvercin:

Urfa taklacı güvercinlerinin en büyük özellikleri düşük kanatlı olmalarıdır, yani kanatlarını kuyruklarının altında taşırlar. Kanat uçları zaman zaman yere değecekmiş gibi görünebilir. Uçma kabiliyetleri ve renkleri Mardin güvercinlerine benzer. Kafaları biraz köşeli görünümlü, alınları dolgundur. Arap olanlarında göz çevresinde tüysüz bir bölüm vardır ve bu halka belirgindir. Urfa taklacı güvercinlerinde göğüste koyu kahverengi, mora benzeyen bir renk belirir. Mardin taklacı güvercinlerinden farkı genellikle bu renktir. Mardinlerde açık renklilik durumuna ülkemizin çoğu yerinde "sabuni" tabir edilmektedir. Günümüzde Urfa güvercinlerinin damarını saf, karışmamış halde bulmak oldukça zordur. Nesilleri zaman içinde diğer ırklarla karışmışlardır. Saf Urfa Taklacı Güvercini eğer bulunabilirse çok değerli, maddi değeri yüksek kuşlardır.

Sivas Taklacı Güvercinleri:

Sivas ırkı güvercinler başlarının küçük ve gagalarının ince olmasıyla bilinirler. Ön tepe yani gülde Sivas kuşlarında vardır. Sivas güvercinlerinde renkler bildiğimiz siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renklerinin üzerine kınalı tabir edilen renkler gelmiştir. Kınalı çilli olanlarına Miski, gümüş çilli olanlarına çakmaklı ve rengi açık olanlarına Sabuni tabirleri Türkiye' nin birçok yerinde güvercin besleyenler tarafından kullanılmaktadır. Çakmaklı dediğimiz renk türü mavi, sabuni ve miski dediğimiz renkler de kahverengi neslinden gelmektedir. Sivas ırkından hariç diğer güvercin türlerinde görülen sabuni ve miski renkleri farklıdır ve maviden gelmektedir.
Sivas cinsi taklacı güvercinler Mardin ve Urfa kuşlarından daha az uçmayı severler, ancak oyunları daha sıktır. Çok alçak dalarlar, hatta daldıklarında ayakları yere değmeden kuyruklarını yere sürterler ve takla atarak yükselirler. Yükseldikleri mesafe Mardin ve Urfaya göre daha kısadır, ancak daha sık takla atarlar.Güvercin ne kadar iyi ise kuyruğunu yere sürme mesafesi o kadar uzun olur.

Ankara Taklacı Güvercinleri

Ankara güvercinleri ülkemizde beslenen en küçük evcil güvercin türüdür. Vücut, kafa ve kanatları fiziksel olarak diğerlerinden daha minyondur. Renkleri kirlidir, birçok renk çeşidi kirli ancak canlı renkler olarak görünebilir ancak kahverengi ve gümüş olanlarına rastlanmaz. Mavisi koyu tonlarda ve sislidir. Araplarında renk açıktır çoğu zaman koyu tonlarda değildir. Arap rengindeki Ankara cinsi taklacı güvercin kanatlarında yer alan şerit, siyah tüylerin üzerindeki renge rağmen belirgin olarak görünebilir. Bunun nedeni damarlarının aslında arap olmaması, bu siyahlığın koyu maviden gelmesidir.
Kırmızı, portakal, şeker ve limonların üzeri her zaman gri, küle benzeyen bir ton ile örtülüdür. Bu renkleri taşıyan kuşların iyisinde kanat uçları ve kuyruklar saf beyaz olmamalı, gıri tonlarda bir beyaz olmalıdır. Bu damarlarının gerçek Ankara kuşlarından geldiğinin göstergesidir.
Boz rengi Ankara ilimize ait bir renktir ve mavinin bir tonudur. Ancak, çoğu güvercin besleyen boz rengini sabuninin kirli hali olarak bilirler.
Kahverengi de aynı şekildedir, açık kahverenginin aslında bildiğimiz kahverengi ile alakası yoktur, güvercinlerde kahverengi mavilikten gelmektedir.
Ankara kahverengilerinde tüylerdeki ve kanatlardaki renk güneş ışığı altında biraz kayba uğrar.
Ankara taklacı güvercinleri diğer taklacı türlerine göre daha sık takla atarlar. Yükselme mesefaleri kısa, fakat takla sayıları çoktur. Favori kuşlardır. Damarları Ankara 'da çok iyi korunmuştur. Günümüzde Ankara ilimizde bu taklacı güvercinlerin saf ırkından kuş bulmak mümkündür.

Antalya Taklacı Güvercinleri

Antalya güvercinleri zamanla diğer ırktan kuşlarla eşleştirilerek ortadan kalkmışlardır. Fiziksel özellik olarak; göğüsleri dar, bacak ve boyun uzunlukları diğer cinslerden fazladır.
Bu ırk ötekilerine göre daha dar bir göğüse sahip olup bacak ve boyun uzunlukları fazladır. Gagaları kısa boydadır. Renkleri çok canlı ve çeşitlidir. Hemen hemen her renkte Antalya cinci taklacı güvercin görülebilir. Ön, arka ve çift tepe bu kuşlarda önemli özelliktir.
Uçuşları Urfa güvercinlerine benzer, fazla çekmezler. Çok yükselmeyi ve tek uçmayı severler. Oyunlarını havada, yüksekte yaparlar. Bu güvercinlerden günümüzde Antalya'da bulmak mümkün değildir. Sınır komşularımız Suriye ve Irak'ta bu nesilden güvercinler olduğu söylenmektedir.

29 Ocak 2008 Salı

Güvercinlerde Kalıtımla Geçen Renkler ve İşaretler Üzerine Örnekler

Soru: Çakmaklı (tekir) dişi bir güvercin hangi temel rengi, ne durumda taşır?

Yanıt: Temel renk cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlediği için babasından aldığı bir tek siyah genini (Z+W) taşır. Ancak bunun karşılığı olmadığı için, yani anasından Z kromozomunu almadığından dolayı bu gen bakımından homozigottur.

Soru: Aynı kuşun işaret geni nedir?

Yanıt: Bu kuş ebeveynlerinden birinden pul işaretini (C) almıştır. Ancak diğer ebeveyninden ne aldığı, kuşun dış görünüşünden (fenotip) anlaşılamaz. Diğer gen şerit (+) veya işaretsizlik (c) olabilir. Ülkemizde yetiştirilen güvercin ırkları içerisinde işaretsiz kuşlara pek rastlanmamaktadır.

Soru: Bu hayvan renk yayma geni bakımından ne durumdadır?

Yanıt: Çakmaklı olduğuna göre, yani renginde pul işareti belli olduğu için bu kuş renk yayma genini taşımaz (+ +).

Soru: Siyah erkek bir güvercin hangi temel rengi, ne durumda taşır?

Yanıt: Siyah olduğu için mutlak surette ebeveynlerinin birisinden siyah temel renk genini almıştır. Diğerinden ise siyah genini de almış olabilir, kahverengi genini de almış olabilir. Yani bu gen bakımından homozigot mu yoksa heterozigot mu olduğu anlaşılamaz.

Soru: Kuşun işaret geni nedir?

Yanıt: Kuş düz siyah renkli olduğu için hangi işaret genini taşıdığını bilemeyiz. İşaret genleri bakımından bütün olasılıklar geçerlidir.

Soru: Renk yayma geni bakımından bu güvercin ne durumdadır?


Yanıt: Kuşun renginin düz siyah olmasından, bu kuşta renk yayma geninin varlığını anlarız. Ancak renk yayma geninin dominant bir gen olması nedeniyle homozigot halde mi yoksa heterozigot halde mi olduğu anlaşılmaz.

Buraya kadar anlatılanlara dayanılarak anaları ve babaları bilinmeyen mavi erkek bir güvercin ile baskın kırmızı (kanat ve kuyruk telekleri gri) dişi bir güvercinin çiftleşmesinden meydana gelecek yavruların olası renklerini tahmin etmeye çalışalım:

Mavi erkek, temel renk olarak en azından birinden siyah renk genini almıştır. Tabiki, her iki ebeveynden de siyah renk genlerini almış olabilir. Bu erkek temel renk olarak yavrularına ya siyah rengini geçirecektir veya eğer diğer gen kahverengiyse bu rengi aktaracaktır (siyah temel rengi kahverengi temel rengine göre baskın olduğu için bu erkek kuş siyah temel rengi ile birlikte yalnızca kahverengi temel rengini taşıyabilir). Temel renkler cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlediği için baskın kırmızı dişi kuş yalnızca babasından aldığı baskın kırmızı renk genini taşır. Zira anasından cinsiyet kromozomu almaz. Bir kuşun erkek olması için hem anasından hemde babasından cinsiyet kromozomunu alması gerekir. O halde baskın kırmızı dişi kuş erkek yavrularına baskın kırmızı renk genini geçirir. Bu renk geni diğer temel renklerin ortaya çıkışını engellediği için erkekler baskın kırmızı olur. Dişi yavrular babalarından ya siyah temel renk genini yada diğer bilinmeyen temel renk genini alacaklardır.

Mavi erkeğin işaret özelliğini belirleyen genlerden birisi şerittir. Diğeri ya şerit genidir yada işaretsizlik genidir. Bu nedenle yavrularına ya şerit genini yada eğer diğeri işaretsizlik geni ise bunu geçirecektir. Dişi kuşun ise düz baskın kırmızı olması nedeniyle işaretleri bilinmez. Bu nedenle yavrularına hangi işareti aktaracağı da bilinimez. Bu nedenle yavruların işaret bakımından yarısının ne olacağı bilinemezken diğer yarısı şeritli olacaktır.

Mavi erkek bir güvercin ile baskın kırmızı dişi bir güvercinin renk genlerinin sembollerle gösterimi.

EG: Erkek Güvercin DG:
Dişi Güvercin EY: Erkek Yavru
DY: Dişi Yavru TRG: Temel Renk Geni
İG: İşaret Geni RYG: Renk Yayma Geni
B: Baskın Kırmızı Geni S: Renk Yayma Geni
+: Yabani Formu ?: Bilinmiyor anlamında


Erkek kuşta renk yayma geni bulunmaz. Zira eğer bir tane dahi bulunsaydı bu kuşun rengi siyah olmalıydı. Dişi kuş ise düz baskın kırmızı renkte olduğu için en azından bir tane renk yayma geni taşımaktadır. Yavrularına ise ya renk yayma genini geçirebilir yada, eğer diğer gen renk yayma geninin yabanisi ise bunu geçirebilir.

Bu anlatılanlara dayanılarak ve yukarıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı gibi erkek yavruların, baskın kırmızı şeritli (şekeri) veya düz baskın kırmızı, dişi yavruların ise mavi, kahverengi şeritli, düz kahverengi veya siyah olabileceklerini tahmin edebiliriz.

Hazırlayan: Doç. Dr. Türker Savaş

Güvercinlerde Kalıtımla Renkler, İşaretler ve Renk Yayma Geni

TEMEL RENKLER

Bir güvercinin rengi sahip olduğu şu genlere göre belirlenir:
a) Temel renk geninin ne olduğu,
b) Taşıdığı işaret geni,
c) Bunların dışında renge etkili olan genler.

Temel renklerden, diğerleri üzerinde baskın olanı posta güvercini kırmızısı olarak da isimlendirilir. İşaret bulunan kuşlarda (çakmak yada erit), bu işaretlerin kırmızı, diğer kısımların gri olmasına yolaçar. İleride göreceğimiz renk yayma geni ile birlikte bulunması halinde güvercinin kuyruk ve el kanat teleklerinin rengi gri, diğer yerleri koyu bir kırmızı olur. Kırmızı şeritli kuşlar birçok yörede şekeri adıyla anılırlar. Bundan sonra bu renkten, diğer kırmızı ile karışmaması bakımından, baskın kırmızı (BA ile sembolize edilir) olarak bahsedilecektir.

İkinci temel rengimiz ise siyahtır (+ ile sembolize edilir). Siyah, güvercinlerde en fazla karşılaşılan temel renktir. Mavi, çakmaklı, miske, sabuni, küllü, siyah galaça, siyah baska vb. güvercinlerin hepsi siyah temel rengini taşırlar.

Üçüncü ve diğerlerinin her ikisine göre çekinik olan temel renk ise kahverengidir (b ile sembolize edilir). Birçok yerde bu renk çikolata olarak bilinir. Bu renge güvercinlerde nadiren rastlanır.

Temel renkler cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlerler.

İŞARETLER
İşaret sözcüğü ile mavi, sabuni ve baskın kırmızı renkli kuşların kanat zerinde bulunan ve kuşcular arasında şerit, çubuk, kolon olarak isimlendirilen koyu renkli çizgiler ile çakmaklı ve miske kuşlarda yine kanat üzerinde bulunan pul şeklindeki koyu renkli tüyler anlaşılmaktadır. Bu iki işaret geninden pullar şerite baskındır.
Her iki işarete göre ressesiv olan allelleri ise işaretsizlik genidir.

Pulların yoğunluğu da farklı işaret olarak algılanır. Öyleki, bu pulların çok sık ve renklerinin çok koyu olması durumunda kuş siyah olarak algılanabilir. Bunlar gerçek siyah kuşlardan ancak kuyruğunun, özellikle yan teleklerinde maviliğin bulunması ile ayırt edilirler.

Yukarıda belirtildiği gibi yoğun pul (yoğun çakmaklı, yoğun tekir; CT ile sembolize edilir) işareti diğerlerine göre dominanttır. Bu işareti taşıyan kuşlar hemen hemen siyah olurlar, Kanat ve telek tüyleri biraz daha açık renktedir. Bundan sonra normal pul (çakmaklı, tekir; C ile sembolize edilir) işareti, daha sonra şerit (+ ile sembolize edilir) ve bunların hepsine göre ressesiv olan allel, işaretlerin bulunmaması durumudur (c ile sembolize edilir).


Bu lokusta bulunan işaret genleri dölden döle geçerken cinsiyete bağlı olmayan bir yol izlerler.

RENK YAYMA GENİ
Dominant olan renk yayma geni S harfiyle sembolize edilir. İşaret genlerinden farklı bir lokusta olmasına rağmen bu genin varlığı işaretlerin etkisinin örtülmesini sağlar. Bir kuş renk yayma genini yalnızca anasından veya babasından dahi almış olsa, yani bu gen yeri bakımından heterozigot halde bulunması durumunda bile işaret ne olursa olsun (çakmak, şerit gibi) eğer temel renk siyahsa güvercin siyah olur; temel renk baskın kırmızı ise kuş kuyruk ve el kanat telekleri hariç kırmızı olur. Bu şekilde, bir özelliğin allel olmayan genlerce etkilenmesi yada allel olmayan genlerin birbirlerini etkilemesi genetikte epistasi olarak isimlendirilir.

Ebeveynlerin yalnızca birisinden renk yayma genini almış, yani bu gen bakımından heterozigot durumda olan bir kuşun işaretleri belli belirsiz görülebilir. Birçok kuşun rengindeki matlık buradan kaynaklanmaktadır.

Güvercinlerde Kalıtım ve Genetik

Mendel'in düz ve buruşuk tohumlu bezelyeleri çaprazlayarak yalnızca düz tohumlu bezelyeler elde ettiğini burada uzun uzun anlatılmıştı. Daha sonra bu yavru dölleri birbirleriyle çaprazladı. Bunlardan elde ettiği bezelyelerden ise 4'te birinin buruşuk tohumlu olduğunu gördü. Buradan ilk ebeveynlerde (düz ve buruşuk tohumlu bezelyeler) görülen özelliklerin ikinci generasyonda ortaya çıkabileceğini ortaya koydu.

Yukarıda anlatıldığı gibi bir canlıda herhangi bir özelliği belirleyen genin alleli ile birlikte bulunması, o canlının ele alınan özellik bakımından heterozigot olduğunu gösterir. Bunun tersine yine bir özelliği belirleyen bir çift genin o özelliği aynı yönde etkileyen genler olması durumu ise homozigot olarak tanımlanır. Yani eğer bir özellik için ana ve babadan aynı yönde etkili genler gelirse, o yavru o özellik bakımından homozigottur denir. Aksi takdirde, yani anadan ve babadan bir özelliği farklı yönlerde etkileyen genler gelirse, o yavru o özellik bakımından heterozigottur.

Güvercinlerde tepesizlik tepeliliğe dominanttır (baskın). Buna göre tepeli bir kuş ile tepesiz bir kuştan olma yavrular tepesiz olurlar ancak tepelilik özelliğini de taşırlar. Yani bu yavrular tepe özelliği bakımından heterozigotturlar. Bu yavruların aralarında çiftleştirilmeleri sonucu yavrular 1/4 ihtimalle tepeli olur. Bu anlatılanlara dayanılarak herhangi bir özellik bakımından homozigot olan ebeveynlerden, o özellik bakımından farklı yavrular alınamaz. Yani tepesizlik özelliği bakımından homozigot olan kuşlardan tepeli yavru alınamaz.


Tepeli bir güvercin (cr cr ile gösterilir) ile tepesiz (+ + ile gösterilir) bir güvercinin çiftleştirilmesi sonucu tüm yavrular tepesiz olurlar ancak tepelilik genini taşırlar (cr +).

Sarı bir erkek ile kırmızı bir dişiden alınabilecek yavruların dağılımı (renk açma geni d ile, alleli ise + ile gösterilmektedir).

Mendel genetiği

Mendel genetiği, Mendelizm ya da Mendel kanunları, Avusturyalı bir papaz olan Gregor Mendel'in genetik bilimiyle ilgili olarak bulduğu klasik genetik kanunlarıdır.

Mendel, manastırın bahçesinde bezelyeleri birbirleriyle çaprazlayarak (eşleştirerek) kalıtım için ilgi çekici sonuçlar buldu. Çalışmalarını yaptığı dönemde kromozom ve genlerin varlığı bilinmemesine rağmen, özelliklerin "faktör" adını verdiği birimlerle nesilden nesile aktarıldığını söyledi. Bahçe bezelyeleriyle yıllarca yapmış olduğu çalışmalarının sonuçlarını 1865'te yayınladığı Bitki Melezleri Üstüne Denemeler isimli eseriyle genetiğin kurucusu olarak kabul edildi.

Mendel'in en önemli deneylerinin konusu bezelye idi. Adi bezelye tanelerinin bazıları düz yuvarlak, bazıları buruşuktur, bazı taneler sarıyken, diğerleri yeşildir, bazı bezelye bitkileri uzun, bazıları kısadır. Bu bitkileri düzenli tozlaşmalara tabi tutan Mendel, yukarıdaki özelliklerin dölden döle nasıl aktarıldığını göstermiştir. İki özelliğin bir araya gelmesi sonucunun bir karakteristik ortalaması olabileceği düşünülebilir. Bazı saf karakterlerin birleşmesinden, gerçekte de bu sonuçlar alınabilir; ama Mendel'in deneylerine göre, iki saf karakterin çaprazından, mesela uzunluk ve kısalıktan melez uzunlar çıkmaktaydı. Uzunluk karakteri, kısalık karakterine baskın olduğundan sonuçta melez bireyler uzun görünümdeydi. Bu tip iki uzun melezin çaprazı sonucunda ise, % 25 oranında saf uzun, % 25 saf kısa, % 50 melez uzun çıkmaktaydı. İki eş saf özellik çaprazlandığında, sadece bu saf özellik ortaya çıkmaktaydı. Mendel kanunlarının esası buna dayanmaktaydı.


Mendel bahçe bezelyeleriyle yaptığı çaprazlamalarda bazı belirli özelliklerin değişmediğini tesbit etti. Bezelyelerin bir kısmı kısa ve çalı tipli (bodur) olduğu halde, bazıları uzun ve tırmanıcı idiler. Yine, bazıları sarı tohum ürettiği halde, bir kısmı yeşil tohum üretirdi. Bazıları renkli çiçeklere sahip olduğu halde, bazıları da beyaz çiçek ihtiva ederdi.

Mendel bahçe bezelyelerinin topu topu yedi özelliğinin değişmediğini keşfetti. Ayrıca bezelye çeşitlerinde özelliklerin nesilden nesile kendi kendilerine sürdürdükleri tozlaşma sayesinde korunduğunu gördü.

Melezleme tozlaşmasında ise çiçeğin erkek organlarından diğer bitkinin dişi organına çiçek tozu (polen) aktarılarak kolaylıkla üretilmekteydi.

Farklı yedi özellik (uzunluk, kısalık, sarı tohum, yeşil tohum vs.) görüldüğünden ve melezleme tozlaşması kolaylıkla icra edildiğinden Mendel'in seçtiği konu idealdi. Onun ilk işi, kendisinin takip ettiği ve anne babadan evlatlara devamlı aktarılan yedi özelliği, olsa da olmasa da keşfetmekti. Mendel farklı bitki çeşitlerinin her birinden tohumlar toplayarak onları bahçesinde fidan olarak dikti. Deneylerle ortaya çıkan yedi özelliğin zürriyet meydana getirmede ebeveynlerden (anne babadan) evlatlara aktarıldığını göz önüne almıştı. Bezelye çiçekleri, ancak kendini dölleyebilecek bir yapıya sahip olduğundan saf soylarını devam ettirmeye müsaittir. Mendel ilk deneylerinde bezelyelerin arı döl olup olmadığını araştırmaya başladı. Bunun için aynı bitkiyi birkaç defa arka arkaya tozlaştırarak birçok döl elde etti. Her dölde elde ettiği bireyleri birbirine ve ebeveynlerine benzeyip benzemediklerine göre ayırdı. Böylece özellikleri farklı yedi saf döl elde etti. Bu özelliklerin herbirine saf karakter adını verdi.Mendelin deneyinde bezelye kullanılmasının sebebi bezelye çiçeklerinin uzun ve geniş taç yapraklarının çiçegin erkek ve dişi organı tamamen dış dünyaya kapatmasıdır.Böylece dogal ortamda yabancı tozlaşma yapılaz. mendel bir adamdır fasulyeleri birbirine çaprazlayarak kalıtımı ortaya koymusdur en onemli deneyi fasulyedir.bir çok fasulye sarı iken içlerinden bazıları yesildi işte mendel bunu arastırarak fasulyelerin melez oldugunu ve kalıtım ve genetıkle ılgılı oldugunu bulmustur daha sonra bunu insanlar içinde olabılecegini dusunup arastırmıstır.


Mendel'in Dominantlık (baskınlık) Kanunu'nu keşfetmesi

Mendel'in bundan sonraki işi, iki farklı karakterli bitkiyi tozlaştırdığında ne olacağını görmekti. Buna uygun olarak bir uzun ve bir kısa ebeveyn bitki seçti. Uzunundan çiçek tozu alarak kısanın dişicik borusunun üzerine serpti. Kısa bitkide tohumlar olgunlaştığında çaprazlamanın sonucunu keşfetmek için tohumları ekti. Acaba yeni bitki kısa ebeveyne mi, uzun ebeveyne mi benzeyecekti? Yoksa her iki ebeveynin karakterinin tesiriyle orta uzunlukta mı olacaktı? Üreyen fidanların hepsinin, çaprazlamayı yapmak için çiçek tozu aldığı bitkiler gibi uzun olduğunu gördü.

Mendel'in ikinci adımı, hangi bitkinin farklılığa sebep olduğunu bulmaktı. Çiçek tozunu kullandığı mı, yoksa üretimde tohumlarını kullandığı bitki mi?

Buna uygun olarak tozlaşma işlemini ters tatbik ederek polen için kısa bitkileri, tohum üretimi için de uzun bitkileri kullandı. Sonuçlar önceki gibi olup bütün yavru bitkiler uzun meydana gelmişti.

Mendel sonra diğer karakterleri çaprazlayarak deneyler yaptı. Sarı tohumlu bitkilerle yeşil tohumlu bitkileri çaprazladı. Çaprazlamanın birinci dölünde (F1 dölünde) hepsinin sarı tohumlu olarak ürediğini gördü. Bunun gibi yuvarlak tohumlu türlerle buruşuk tohumluların çaprazlamasından yuvarlak tohumlular üretti. Mendel yedi farklı karakteri tahlil edene kadar çaprazlama deneylerini tekrar etti ve şaşırtıcı sonuçlar elde etti. Çaprazlama döllerini dikkatle takip ederek birinci çaprazlamada kullandığı ebeveyn bitkileri "P" olarak adlandırdı. Adı geçen dölün çaprazlama sonucuna (ürününe) F1 olarak ad verdi. F1 ilk evladı temsil ediyordu. İki uzun bezelyenin F1 döllerinin çaprazlamasıyla, F2 dölünü (torunları) üretti. Üretimde önceki yolu takip etti. Her ikisi de uzun olan iki F1 bitkisi seçti. Onları çaprazlayarak tozlaştırdı ve F2 dölünü vermesi için tohumları dikti. Bu çaprazlamanın sonuçları gayet dikkat çekiciydi. Bitkilerin bazıları uzun olmasına rağmen diğerleri ise kısaydı. İkisi arası uzunlukta (orta boy) hiçbir bitki meydana gelmemişti. Üretilen bitkilerin 3/4'ü uzun, 1/4'ü ise kısa idi. F2 dölünde kısa bitkilerin tekrar ortaya çıkışı Mendel için büyük bir anlam taşımaktaydı. Demek ki F1 bitkileri görünmeyen kısalık karakterine sahipti. Diğer karakterlere sahip olan F1 neslinin çaprazlamalarıyla da aynı sonuçlar elde edildi. Sarı tohumlu ile yeşil tohumlu ebeveyn bitkileri (P) birbirleriyle çaprazlandığında F2 dölünde 3/4 oranında sarı ve 1/4 oranında yeşil bezelyeler üredi. Mendel bu sonuçlardan "Dominantlık Kanunu"nu kurdu.

Mendel'in ikinci kanunu olarak bilinen Dominantlık (Baskınlık) Kanunu açık bir ifade ile şöyle tanımlanabilir: "Aynı genetik yapıya sahip iki benzer melez çaprazlandığında meydana gelen dölde, ana-babadan gelen karakterler belirli oranlarda (baskın karakter % 75, çekinik % 25) ortaya çıkar."

Mendel'in ilk kalıtım kanunu: Uzun bezelyelerin kısalarla melezlenmesinden (çaprazlanmasından) uzun F1 nesli üredi ve kısa bezelyeler F2 dölünde tekrar ortaya çıktılar. Mendel, karakterlerin meçhul faktörler tarafından kontrol edildiğini ileri sürdü. Bugün bu faktörlere "gen" denilmektedir. Mendel bu temel üzerine kalıtımın birinci kanununu yani Eştiplilik = İzotipi Kanunu'nu kurdu.

Eştiplilik (izotipi) Kanunu

Bu kanun, çeşitli kalıtsal karakterlerin faktörleri (genler) tarafından kontrol edildiğini ve bu faktörlerin çiftler halinde bulunduğunu ifade etmektedir. Mendel'in yaşadığı zamanda gen ve kromozomlar bilinmediği halde onun "Eştiplilik Kanunu" bugün genetiğin temel kurallarını meydana getirmektedir. Eştiplilik (İzotipi) Kanunu açık bir ifade ile şöyle tarif edilebilir: "Bir karakter bakımından farklı iki saf (homozigot) birey çaprazlandığı zaman meydana gelen F1 dölünün bireylerinin hepsi melez ve birbirine benzer olur." Uzun saf bezelye ile kısa saf bezelyelerin çaprazlanmasından % 100 uzun melezler meydana gelir.

Mendel uzun F1 dölü bitkilerinin saf uzun ebeveyn bitkileri gibi olmadıklarını ortaya çıkardı. Bu bezelyeler görünmediği halde kısalık faktörünü taşımaktaydılar. Bu faktör bir sonraki dölde tekrar ortaya çıkacaktı. Bu muhakeme, onun kalıtımın ikinci kanununu, yani Baskınlık (dominantlık) Kanunu'nu keşfetmesine öncülük etti. Bu kanuna göre, çiftler halinde bulunan faktörlerden (genlerden) biri diğerini maskeleyebilir veya varlığını göstermesine mani olabilir.

Baskınlık (Dominantlık) Kanunu

Bahçe bezelyelerinde olduğu gibi, uzunluk bir çift gen tarafından kontrol edilir. Uzunluk geni kısalık genine baskındır (dominanttır). Kısalık genine çekinik (resesif) denir. Mendel'in çaprazlamalarında ebeveynin biri saf uzun olup, her iki uzunluk genine de sahipti. Diğeri de saf kısa olup, her iki kısalık genine sahipti. Bunların çaprazlama ürünü olan F1 dölünün bireylerinin hepsi uzun, fakat melezdiler. Bunlar bir uzunluk ve bir kısalık geni taşımalarına rağmen, uzunluk geni kısalık genine baskın olduğundan uzun olarak ortaya çıktılar. Mendel, çalışma sonuçlarını tablolar halinde göstermeyi başardı. Günümüzde her karakter en az iki genle ifade edilir. Genetikte her gen bir harf ile temsil edilir. Dominant (baskın) genler büyük harfle, resesif (çekinik) genler aynı harflerin küçükleri ile ifade edilir. Eğer uzunluğu T harfiyle gösterirsek, saf uzun bitki TT olarak yazılacaktı ve uzunluk karakterinin her iki geni böyle gösterilecekti. Büyük T, uzunluğun zıt karakter olan kısalığa baskın olduğunu ifade etmektedir. Aynı usulle, küçük t, kısalığı temsil etmektedir ve yalnız başına saf kısa, tt olarak gösterilecekti. Bu özelliği heterozigot olarak taşıyan birey ise Tt olarak gösterilir ve fenotipte T özelliğindedir (uzun boyludur).

Bütün vücut hücreleri diploit sayıda (2N) kromozom ve gen ihtiva etmelerine rağmen, gametler (cinsiyet hücreleri) mayoza uğrayarak kromozom ve gen sayılarını yarıya indirgediklerinden haploit sayıda (N) kromozom ve gen taşırlar. İnsanın vücut hücrelerinde 23 çift (46 adet), gametlerinde ise 23 adet kromozom bulunur.

Sonuç olarak bezelyenin tohum taslağındaki yumurta hücresi ve polen tanesinden meydana gelen sperm çekirdekçiği her karakter için yalnız birer gen taşırlar. Saf uzun bezelye bitkisinde, yumurta ve sperm çekirdekleri olgunlaştığında biri T'nin birini, diğeri de diğer T'yi alır. Aynı şekilde bütün vücut hücrelerinde tt genlerini taşıyan saf kısa bitkinin genleri mayoz sonucu t ve t'ye bölünerek şekillenen yumurta veya spermlere geçerler.


Ayrılma (Segrasyon) Kanunu

Tablo 1
t t
T Tt Tt
T Tt Tt

Mendel Ayrılma Kanunu adı ile kalıtımın üçüncü kanununu kurdu. Bu kanuna göre, bir melezde bulunan gen çiftleri birbirinden bağımsız ayrılarak gametlere gider. Bu demektir ki, gen çiftinin bir tanesini bir gamet, diğerini ise başka bir gamet taşır. Ayrıca bir melezde, dominant genle beraber bulunan resesif gen değişmez. Eğer melezin sonraki döllerinde, iki resesif bir araya gelirse resesif karakter tekrar ortaya çıkar.

Mendel çaprazlamalarının çizim metodları: Mendel'in bezelyelerle olan melezleme çalışmaları, dama tahtasına benzeyen tablolarla daha açık olarak gösterilebilir. Gametler, üst ve dikey karelere yerleştirilir. Gametlerin birbiriyle eşlenmesi, diğer karelerde işaretlenir. Saf uzun TT ve saf kısa tt bitkinin çaprazlamasını tablo 1´de görülür.

Tablo 2
T t
T TT Tt
t Tt tt

Tt meydana gelen uzun melez bitkileri ifade eder. T (uzunluk) geni, kısalık (t) genine dominant olduğundan, bireyler uzun olarak gözükür.

Eğer Tt melezleri birbiriyle çaprazlanırsa gen birleşimlerinin dört ihtimali rahatlıkla tabloda işaretlenebilir. Durum tablo 2´de gösterildiği gibi olur.

Melez ebeveynlerden T ve t genlerinin birleşme ihtimallerinin sonucunda, F2 dölünde: 1/4'ü saf uzun TT, 1/2 melez uzun Tt ve 1/4'ü saf kısa tt yavru meydana gelir.

Kobaylarda dominant ve resesif genler

Tablo 3
B b
B BB Bb
b Bb bb

Mendel'in uzun ve kısa bezelyeleri çaprazlayarak elde ettiği aynı sonuçlar kobayların renk verasetinde de ispatlandı. Bu durumda siyah renk, beyaz renge dominanttır. Saf bir siyah kobay BB ile, saf bir beyaz kobayı bb çaprazladığımızda ne olacağını görelim. F1 dölünde bütün bireyler (yavrular) siyahtır. Genetik yapılarında ebeveynlerden farklılık arz ederler. Çünkü onlar melez siyahlar Bb'dir. İki melez çaprazlandığında F2 dölü 1/4 oranında saf siyah BB, 1/2 oranında melez siyah Bb ve 1/4 oranı saf beyaz bb olarak gözükebilir. F1 dölünün iki melezi Bb arasındaki çaprazlamadan ortaya çıkan F2 dölü, tablo 3´ün içindeki gibi dağılım gösterir.


Mendel’in, çaprazlama deneyleri için özellikle bezelye bitkisini tercih etmesinin, nedenleri vardı. Tozlaşmanın kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesi ve de kendi kendine tozlaşmanın engellenebilmesi, basit yöntemler uygulanarak sağlanabiliyordu. Kalıtımın, biraz karmaşık ilkelerini çözebilmek için fenotipik karakterleri zengin olan bitkiler seçilir. Özellikle bezelye bitkisinin 7 farklı fenotipik karakteri olması çalışmalara kolaylık getirmiştir. Tohumun biçimi (düzgün-buruşuk), tohumun rengi (sarı-yeşil), meyve kabuğu biçimi (şişkin-dar), meyve kabuğu rengi (sarı-yeşil), gövde boyu (uzun-kısa) gibi özellikler fenotipik karakterlere örnek gösterilebilir.

Çaprazlama; genetikte, hayvanlarda çiftleştirme, bitkilerde tozlaştırma şeklinde organizmalar arasında yapılan kontrollü döllenme çalışmalarıdır. Asırlar boyunca, kalıtımın, çocuklarda, anne ve babanın karakterlerinin bir karışımı olarak ortaya çıktığına inanılmış, Mendel bu fikri reddederek kendi adıyla belirlenen yasaları belirlemişti. Mendel bir karaktere ait fenotiplerden birinin diğerinden daha baskın olduğunu, çeşitli varyetedeki bezelye tohumları arasında, karşılıklı çaprazlamalar yaparak göstermiştir. Sarı ve yeşil bezelye bitkilerini dişi ve erkek olarak ayrı ayrı kullandı. Çaprazlama sonucundaki ilk dölün (F1 dölü) ana ve babadan sadece birine benzediği görüldü. Bu keşif karakterlerin karışım esasına göre dağılım görüşünü yıkmıştır.

Notlar

Vücut hücrelerimizin kromozom sayısı 2n dir. Gametlerde (eşey hücreleri) ise bu sayı mayoz bölünme gereği yarıya düşer ve n olur. Anne ve babadan sperm (n) ve yumurta (n) hücreleri (eşey hücreleri) ile taşınan kromozomlar birleşerek 2n sayıdaki zigot hücresini oluşturur. Böylece kromozom sayısı mayoz ile korunmuş olur. Zigotun ergin bireyi oluşturmasına dek sürdürdüğü hücre bölünme programı artık mitozdur. Bu bölünme tipinde kromozom sayısı hep sabittir. Bitkilerde de aynı kural geçerlidir. Eşey hücreleri, polen ve embriyo kesesindeki yumurtadır.

Kalıtsal molekülde (DNA) bulunan ve canlının karakterlerinin belirlenmesinde rol oynayan kalıtsal birimlere gen adı verilir. Bir genin DNA molekülünde kapladığı fiziksel alan için lokus deyimi kullanılır. Örneğin bezelyedeki tohumun, rengini belirleyen genin kapladığı alan bir lokustur. Bir lokusta mevcut renk bilgilerinin her birine de allel adı verilir. Sarı renk bir allel, yeşil renk bir allel. Daha genel bir tarifleme ile bir genin değişik biçimlerine allel adı verilir.

Mendel, fenotipik karakterlerin çaprazlanması sırasında alleleri, alfabenin bir harfi ile simgelemiştir. Dominant (baskın) karakterleri büyük harf, resesif (çekinik) karakterleri de küçük harfle göstermiştir. Çaprazlamadaki saf soylara ait bitkiler için, ana-baba (parental) kuşağı anlamında P simgesi, bunların çaprazlanmasından meydana gelen birinci kuşak için F1 simgesi kullanılmıştır. Çaprazlamanın devamında meydana gelen döller F2, F3 vb. simgeler kullanılmıştır.

Saf soylara (arı ırk) ait sarı bezelye tohumları SS, yeşil bezelye tohumları ise ss olarak gösterilir. Çift harf kullanılmasının nedeni bir lokusta iki karakterin (allel) mevcut olmasıdır. Bu allellerden birisi anneden diğeri babadan gelmiştir. Sarı allel yeşil allele dominanttır bu nedenle Ss allel durumunda gözlenecek fenotipik karakter sarı olacaktır.

* Mendel’in 1. yasası:

Allellerin ayrışım prensibi = Bağımsız ayrışım prensibi

P: SS (anne) X ss (baba) kromozom sayısı:2n

Bu karakterler çaprazlanır

Muhtemel aleller:

G: S (anneden) ve s (babadan) kromozom sayısı: n

F1: Ss

Çaprazlama sonucu oluşan karakter sarı renk tohumdur.

Birbirlerinden belli bir karakterin farklı iki çeşidiyle ayırt edilen (iki allel) iki saf soyun aralarında çaprazlanması sonucu F1 dölünde, ana ve babadan yalnız birine benzeyen homojen bireyler ortaya çıkar.

Mendel bu bulgulara göre şu açıklamaları yapmıştır:

1. Belli bir karakteri belirleyen kalıtsal belirleyiciler vardır (günümüzde gen adı verilen birimler).
2. Her ergin bireyin hücrelerinde bir karaktere ait 2 belirleyici (2 allel) bulunmaktadır. F1 de bunlardan biri dominant diğeri resesiftir.
3. Kalıtsal belirleyiciler gamet hücreleri aracılığı ile dölden döle nakledilir. Eşey hücreleri oluşumu sırasında, ayrılan allellerin taksimi tamamen bağımsız ve eşit şekilde gerçekleşir. Örneğin Ss allel çifti taşıyan bir annenin allelleri S ve s ‘dir. Oluşacak eşey hücresine, bu karakter belirliyicisinin S alleli iletilir, diğer hücreye de s alleli iletir. Her eşey hücresi her bir karaktere ait sadece bir allel taşıyabilir. İşte bu Mendel’in birinci yasasının temelidir.

* Mendel’in 2. yasası:

Bireylerin ilk hücresini (zigotu) oluşturmak üzere eşey hücrelerinin birleşmesi tamamen rastlantıya bağlıdır. F1 döllerin kendi aralarında çaprazlanmasıyla elde edilen döl F2 dölüdür. Belli bir karakterin her iki çeşidini gösteren bireyler her zaman belirli ve sabit oranda çıkarlar.

P: Ss X Ss
F1 döller kendi aralarında çaprazlanır .
G: S s S s

Eşey hücrelerine taksim edilen muhtemel alleler.

F2: G S s

S SS Ss
s Ss ss

%25 SS
%50 Ss
%25 ss

Oranları hiçbir zaman değişmez --> 3:1

Sarı renkli tohumların yeşil renklilere oranıdır.

Mendel genetiği
Vikipedi, özgür ansiklopedi


DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)

Mendel, düz ve buruşuk tohum yapılarına sahip iki bezelye varyetesini melezleyerek bunlardan meydana gelen yeni bitkilerin tohumlarının düz olduğunu görmüştür. Halbuki bundan önce bu tür çaprazlamalardan her iki özelliğin karışımı özellikler taşıyan canlılar elde edileceğine inanılıyordu.

Burada görüldüğü gibi aynı özelliğin farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan genlere birbirinin alleli (eşgeni) denir.

Mendel'in yaptığı deneyde görüldüğü gibi düz tohumluluk geni buruşuk tohumluluk geninin etkisini göstermesini engellemiştir. Bunun gibi herhangi bir özelliği etkileyen genin, o özelliği farklı yönde etkileyen allelinin etkisini göstermesini engelliyorsa, bu gen alleli üzerine dominanttır (baskındır). Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.
Bir genin birden fazla alleli olabilir. Aynı gen bu allellerinden bazılarına göre dominantken diğerlerine göre resesiv özellik gösterebilir.

Genler genelde harflerle sembolize edilirler. Ancak bütün özelliklerin yabani formlarda görülen biçimini determine eden genler (+) ile gösterilirler.

İNTERMEDİYER KALITIM
Mendel'den sonra bazı araştırmacılar bazı özelliklerin bu kurallara uymadığını belirlediler. Bu araştırmacılar yaptıkları çalışmalarda, ana ve babada farklı olan bir özelliğin yavrularda her ikisinin de çıkmadığını saptamışlardır. Bu şekilde yavrular bir özellik bakımından ebeveynlerin her ikisine de benzemiyor, ana ve babanın özelliklerinin karışımı bir durum gösteriyorlarsa buna intermediyer kalıtım adı verilir. Bu kalıtım şeklinde bir özelliği farklı yönde etkileyen allel genlerin etkisi eşittir.

Bu tür bir kalıtıma İspanyol kökenli Andaluz ırkı tavuğun renk kalıtımında görmek mümkündür. Bu tavuklarda beyaz ve siyah tüy rengine sahip ebeveynlerden mavi tüy rengine sahip yavrular elde edilir. Yine güvercinlerden örnek verilmek istenirse, paçalı ve paçasız ana babadan tozluk yada yarım paça olarak adlandırılan ve parmakları tüysüz, ayağın diğer yerleri tüylü yavrular elde edilir. Aynı şekilde kafa ve kuyruğu renkli (siyah, mavi veya kırmızı olabilir) diğer yanları beyaz olan kelebek ırkı güvercinlerde de renk kalıtımı intermediyerdir. Zira ebeveynlerden biri siyah diğeri beyaz olan kuşların yavruları kafa-kuyruk tabir edilen renkte olurlar. Kafası ve kuyruğu renkli kuşlar birbirileriyle çiftleştirilirlerse yavrular 1/4 ihtimalle siyah, 1/4 ihtimalle beyaz ve 2/4 ihtimalle kafa-kuyruk renkli yavrular elde edilir.

HOMOZİGOT ve HETEROZİGOT
Mendel'in düz ve buruşuk tohumlu bezelyeleri çaprazlayarak yalnızca düz tohumlu bezelyeler elde ettiğini daha önce anlatılmıştı. Daha sonra bu yavru dölleri birbirleriyle çaprazladı. Bunlardan elde ettiği bezelyelerden ise 4'te birinin buruşuk tohumlu olduğunu gördü. Buradan ilk ebeveynlerde (düz ve buruşuk tohumlu bezelyeler) görülen özelliklerin ikinci generasyonda ortaya çıkabileceğini ortaya koydu.

Gregor Mendel

Johann Gregor Mendel 22 Temmuz 1822 Heinzendorf'ta doğdu (bugünkü Çek Cumhuriyeti), 6 Ocak 1884 Brünn'de öldü (bugünkü Çek Cumhuriyeti); genetik biliminin kurucusu, Avusturyalı botanik bilgini ve rahiptir.

Kalıtım biliminin öncüsü botanikçi, bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara aktarıldığını bulmuştur. Mendel'in öne sürdüğü ilkeler, 20. yüzyılın başlarında yapılan deneylerle doğrulandıktan sonra, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptanarak, biyolojinin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir.

Gregor Mendel 'in Yaşamı


Küçük yaşlarda bahçe işleriyle uğraşmaya başlayan Mendel, üniversite öğreniminden sonra bir din adamı olarak Moravya'da yaşamını sürdürdü. Bu arada bitkiler üzerinde pek başarıya ulaşamayan bazı incelemelerde bulundu.

1854'te Brünn'e dönerek bir teknik lisede öğretmenlik yapmaya başladı. Daha öncede öğretmenlik sınavlarına girmiş ancak başarılı olamamıştı. 19. yy. ortalarında Darwin'in doğal ayıklanma kuramının yayıldığı sıralarda canlı bir türün özelliklerinin kendisini izleyen döllere nasıl aktarabildiği sorunu yeni bir yoğunlukla ortaya çıkmıştı.

Biyoloji bilginleri özellikle bitkibilimciler harcadıkları çabalara karşın bu sorunu aydınlatamıyorlardı. Daha sonraları genetiğin babası olarak kabul edilecek Mendel, aynı sorunla ilgili deneylere 1858’de başladı ve araştırmalarının ancak 8 yıl sonra sonuca ulaştırabildi. Başarısı, incelediği konuya elverişli olan yönteminden kaynaklandı. Mendel bir yandan farkların az ve son derece belirgin olduğu bitki çeşitlerini (dev ya da cüce, düz ya da kırışık bezelyeler) ayırmayı öte yandan aktarılan özelliklere göre sayısal ilişkileri araştırmada istatistiğin henüz yerleşmiş bir bilim dalı olmadığı bir dönemde istatistik yöntemini benimsemeyi bildi.

Bezelyelerle yaptığı deneylerde bitkinin uzun boylu ya da cüce, çiçeklerin ve yaprak koltuklarının renkli ya da renksiz, tohumlarının sarı ya da yeşil, düzgün ya da buruşuk olması gibi karşıt özelliklerden birini kuşaklar boyu taşıyan saf soylar elde etmeyi başardı. Ardından bunları kendi aralarında çaprazladı. Sonuçta gözle görülür ölçüde belirgin olan bu iki seçenekli özelliklerin saf soylar ile melez döllerde temel kalıtım birimleri aracılığıyla ortaya çıktığını ve her özellik için bir çift genin bulunduğunu öne sürdü.

Mendel tüm bunları basit istatistiklerle değerlendirdi. Bu Mendel yasaların temel ilkesi melez döllerin üreme hücrelerinde yarısı anadan yarısı babadan alınmış kalıtım birimlerinin bulunmasıdır.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Gregor Mendel

28 Ocak 2008 Pazartesi

Güvercinlerde Eşleşme ve Kalıtım

Aşağıdaki gönderiler Masa Kuşu ile Taklacı Eşleşmesi başlığı altında forum.anadoluguvercin.com
adresindeki güvercin forumunda okuduğum arkadaşların görüşleridir. Devamında da güvercinlerde damardan geldiğini tabir ettiğimiz kalıtım özelliklerinin anlatıldığı bilimsel bir yazı ekledim. Faydalı ve tüm güvercin sever arkadaşlarımın yararına olduğunu düşündüğüm için burada yayınlıyorum.
----

Arkadaşlar, bu soracağım soruyu daha önceden başka bir forumda sormuştum ama gerçekten soruma cevap alamamıştım.

Türünün bütün özelliklerini yansıtan bir Masa kuşu (şebap) ile Türünün en güzel özelliklerini yansıtan bir taklacı kuşun eşleşmesinden yavru elde eden ve bunu deneysel olarak inceleyen bir arkadaş varmı?

Ben bu soruyu sorduğumda, gelen cevaplardan birisi bu kuşların hakiki urfa kuşu olduğu ve kendine has özellikleri olduğu, onun için bu kuşlara başka kuşlarla eşleştirilmemesi gerektiği yönündeydi. Ozamanda bu cevaba gülmüştüm, halada gülüyorum :) İsmini vermeyeceğim bu arkadaş hala sitesinde bu kuşların urfa kuşu olduğunu söylemekte ve ticaretini yapmakta. Neyse haklılk payı olabilir ama 3 sene hakiki urfa kuşu beslemiş ve uçurmuş biri olarak, urfa kuşlarına çekişli Irak, Musul, Kuveyt kuşlarını vurarak elde edildiğini düşündüğüm bu kuşların, türünün tam özelliklerini yansıtan bir taklacı ile eşleştirilmesinin neden sakıncalı olduğunu anlamamıştım. Urfaları kırdınız, bir ırk oldu, ama o ırkı güzelleştirmiyorsunuz? ilginç vallahi!

----

ben üzerinde çalışmadım ama size şunu söyleyim bu sene ikinci kez başıma geldi benim ortak süs kuşu meraklısı benim oyun kuşlarından biri gider süs kuşuyla çiftleşir (süs kuşu kemerleri olmayan basma gül sabuni,aynı kuş daha öncede miski çille aynı işi yapmıştı çapkındır kerata) neyse çıkan yavrular okadar enteresan ki hem süslü hemde benim oyun kuşlarından daha iyi oynuyor bu sene çıkan yavru hayatının ilk uçuşunu yaptığında 45 dakka 2.gün 1 saat ve giderek uçuş süresini artırdı şimdi çekime girdi çok güzel fişek yapıyor alt vuruyor yani ne diyiim oyun kuşunda olan vasıfların hepsi çıkmış ben şöyle düşünüyorum sanırım bu süs kuşlarında oyun genleri o kadar silinmiş ki(rengi gibi) oyun kuşu girince direk olarak oyun özellikleri yavrulara geçiyor bakalım daha uçmaya devam ediyorlar sonunda ne yapacaklar diyelimki oynadı sonuda çok iyi oldu bu kuşlar damızlık olurmu onu bilemiyorum sonuçta bu kuşlar kırma deneyip bakmak lazım 3/4 ay sonra bu kuşlardan yavru alırım yavrularıda oynarsa oluyor demektir daha öncekilerden kırma oldukları için yavru almamıştım...
birde şebbab dediğiniz çakmaklı miski külrenk vs gibi kuşlarında oyun özellikli olanları var şuanda elimde denediğim kuşlardan biri çakmaklı gören süs diyor bu sene o süslerden bir çift oynadı oynadığı hafta çalındı 20/25 sefer 15/20m civarı oynuyordu sonu ne olacaktı bilemiyorum göremeden çaldılar babaları çakmaklı yavrular açık boz çıktı,aynı babanın başka dişiyle çıkan yavrularının torunlarından şimdi başlattım oda mükemmel uçuyor 10/12 taklayı öyle bir vuruyorki sayamazsınız yüksekten alıyor şuanda 10/20m arası dama düşeli 1 hafta oldu ilerleyen zamanda oyunun sonunu göreceğiz 3/4 saat civarı kanat sallıyor diyeceğim süs demeden önce iyi düşünmek lazım rengi süs olabilir ama oyunu farklı olabilir...

---

Teşşekkür ederim, zaman ayırdığınız ve yazınız için. Ama konuyu biraz daha derinleştirelim. Şimdi ön tepe (güllü) şebap (masa kuşu) sınıfında iyi değerlendirilmez. Kısaca Ön Tepeler şebap sınıfına sokulmuyor, cünkü ön tepe kuşun boyunu düşürür. Yani bacak boyunu kısar. Makbül degildir. Kepezli (Arka Tepe) kuşun boyunu açar bacak boyunu yükseltir. İstenen bir özellik olabilir kişiye göre. Benim bahsettiğim kuşlar asker gibi yürüyen büyük ve geniş endamlı olanlar. Aşağıdaki linkte resimleri inceleyebilirsiniz. http://guvercinlerim23.8m.com/photo_1.html

Her kuş bu sınıfa girmiyor, sizin kuşların uzun uçması urfa ve mardin geninin onlarda bulunmasından kaynaklanıyor olabilir. Urfa ve Mardinler kuvvetli kuşlardır ve genelde uzun uçarlar. Benim uçurduğum zamanda yakalşık 10 saat uçan kuşlarım vardı. Eğer bu sebapların urfa kuşu olduğu söyleniyorsa, uçtumu bastırmanın cok zor olması ve belki 4-6 direk çıkması ama oyunun çok tok ve düzenli olması. Fışkırmada takla sayısının cok olmaması, takla aralarının fazla olması gibi sebepler gösterilebilir.

Tam bu masa kuşlarının özelliklerini bilmiyorum açıkcası, bilinen arkadaşlarda bilgilendirirse bizi sevinirim.

-------


Şebab kuşunun içine takla ırkının varyeteleri dışında başka ırk bir kuş girdiğini hiç duymadım.Duyduğum şebab hikayelerin hepsi urfa beşiksiz sabunileriyle, yine takla ırkının farklı özellikte kuşları arasında yapılan eşleştirmelerle ortaya çıkan bir kuş olduğu yönünde.Amaç sadece kuşlara şekil ve renk vermek olduğu için uçuş ve oyun özellikleri hiç dikkate alınmamış.Nesiller boyu oyun performansı yönünden bir seleksiyon yapılmamış.
...Masa kuşu bakmak isteyen bu kuşlara pekala bakabilir.Uçurmak isteyen yavrudan uçurup neticeye bakabilir.Muhakkak içlerinde oynayan, hatta güzel de oynayan kuş çıkacaktır.Ne kadar kan kırılsa da içlerinde Urfa kuşları var. Ancak kuş oynamış kıymeti yok.Önemli olan nasıl oynadığı,neslinden gelecek kuşakların nasıl oynadığı.Bu sebebten dolayı, şebab-şebab veya şebab-oyun kuşu eşleştirmeleriyle yavru alıp eleyerek soy oturtmanın ne kadar zorlu bir uğraş olacağını tahmin edersiniz.Size bu konuda fikir vermesi açısından başka bir detay daha vereyim; Bugün isim yapmış şebabçıların çoğunun, şebab kuşlarından ayrıca baktığı oyun kuşları vardır.

---
Bu kuşlar, yani şebablar, urfa ve arap(suriye, ırak) kuşlarının kırmalarıdır.
Oğuz beyin verdiği linkteki kuşların çoğunu ben şebab diye kümese koymam. (sebeblerini yazarsak besleyenler darılabilir) O yüzden sizin verdiğiniz linkteki kuşlar oynamayabilir.
Ama hakiki şebablar emin olun çok güzel oynar. 2 metreden alıp 20 metreyi 4-6 taklayla çıkan, 3-4 saat uçan, 13-15 sefer yapan göğ şebablara bizzat şahit oldum ve nicelerine...
Şebab ne kadar iyi oynasa da, , türkiye birincisi bi şebab, türkiye birincisi bi oyun kuşu gibi oynayamaz tabi.
Tokat'ta bi abimiz, yanılmıyorsam şebab miskiyle oyun kuşu bi sabuniyi kırdı, 15 sene içinde bi nesil oluşturdu. Kuşlar şebabdan biraz ufak, çok güzel yapıda ve nerdeyse şebab kadar harika renkliler. Oyun kuşu yarışmasına girecek kadar harika oynuyorlar ve hatta Tokat'ta bu kuşlardan daha iyi oynayacak çok az oyun kuşu var. Bu kuşların yavruları da aynı performansı gösteriyor.
Bu adam şebaba oyun katmadı :!: , sadece çok iyi oynayan, yarışmaya girecek kadar iyi olan, oyunlu şebablar elde etti.

---

kuşçuluk herkezin anlayışına göredeğişir.
1.kimi takla oyun kuşu besler oynasın yeter
2.kimilerine göre önce ırk vasıfları akabinde oyun ıslahı


ben şahsen kendimi 2. kısma şartladım artık kırıla kırıla bizim diyebileceğimiz oyunkuşu ırklarımız tükenmeye yüz tuttu.
ben bunun sorumluluğunu takla sever yetiştiricilere veriyorum
onlar bunla nasıl yüzleşirler? buna onların kafayorması gerek

her ırk kendi içinde güzeldir.

---
Güvercinlerde Kalıtım

Kalıtım bilimi (genetik) basitce, ana ve babanın özelliklerinin yavrulara nasıl aktarıldığını araştıran bilim dalıdır diye tanımlanır. Bu konunun iyi bilinmesi yanıt aradığımız bazı soruların acıklanmasını sağlayacaktır. Kalıtım konusunda bilinenler henüz sınırlıdır. Yinede, özellikle son yüzyılda bu konuda dev adımlar atılmıştır.

Canlılarla uğraşan bütün dallarda olduğu güvercin yetiştiriciliği için de kalıtım ve ıslahı çok önemli bir konudur. Zira istenen özellikte kuşlar elde etmek için kalıtım kurallarını bilmek gerekir. Genellikle kuşcularımız arasında özelliklerin ana ve babadan yavrulara rastgele aktarıldığı fikri yaygındır. Bir yavrunun yedi göbek uzaklıktaki dede veya ninesine benzeyebileceği söylentisi bunun kanıtıdır. Halbuki her bir özelliğin ana ve babadan yavruya geçme yolu farklılık gösterir. Öyleki, biz bu konuları iyi kavrarsak bazı özellikler için yavruların göstereceği karakterleri tahmin edebiliriz. Konuların daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle tüm canlılar için geçerli olan kalıtım kurallarına kısaca göz atılmasında ve bazı terimlerin acıklanmasında yarar vardır.

Bütün canlıların vücutları bilindiği gibi ancak mikroskopla görülebilen hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücrelerin her birinde, çekirdek adı verilen yapıların içerisinde o canlının planı bulunur. Her bir özelliği belirleyen ve kromozom adı verilen iplikcikler üzerinde bulunan bölümlere gen denir. Yani genler bir araya gelip kromozomları oluşturur. Kromozomlar hücre çekirdeğinde çiftler halinde bulunurlar. Bunların biri babadan, diğeri ise anadan gelir. Genlerin kromozom üzerinde bulunduğu yere lokus adı verilir. Her canlı türünün kromozom sayısı farklıdır. Örneğin insanlarda 23 çift, sığırda 30 çift, köpekte 39 çift, arıda 16 çift ve güvercinde 21 çift kromozom bulunur.

Güvercinleri Eşe Atma

Güvercinlerin eşe atımı ülemizin farklı şehirlerinde farklı yöntemlerle yapılmaktadaır. Ancek genel olarak erkek ve dişi kuşlar kışları ayrı geçirmek üzere ayrılırlar. Kış ayları boyunca biribirini görmeyen güvercinler şubat ayı ortalarına doğru eşlerinin yanına koyulurlar. Eğer güvercinler ilk kez eş tutacaklarsa eşe atılma işleminden bir iki hafta önce birbirlerine ısınmaları için uygun ayrı bir bölümde tutulmaları, birbirlerine alışmaları çiftleşmelerini ve eş olmalarına katkıda bulunacak ve hızlandıracaktır.

Çiftleşme ve güvercinleri eşleştirme günleri gelmeden önce yani eşe atma işleminden birkaç hafta önce hangi kuşun hangi kuşa eş olarak verileceği hesaplanmalı, yanlız kalacak güvercine eş bulunmalıdır.Kümesteki bütün güvercinlerin aynı zamanda eş tutmaları sonraki günlerde kolaylık sağlayacaktır.Eşe atma ve güvercin çiftleşme tarihlerinden 8 - 12 gün geçtiğinde bütün güvercin çiftleri yumurtlamış olur. Yavru istenmeyen güvercinlere yatmaları için yumurta verilmesi gerektiğinde, bütün güvercinler hemen hemen aynı zamanda yumurta üzerinde olacaklarından sorun çıkmayacaktır. Yavruların yumurtadan çıkması da, yumurtlamadan 17 gün sonra birbirlerine yakın günlerde olacağından, anaç güvercinlerin yavruların büyüme dönemlerine uygun olarak yemleme ve beslenme işlemleri de kolaylaşacaktır.

Yavru güvercin erişkinliğe ulaşmış olup, eşleşmeye hazır olduklarına ses ve hareketleri ile bunu belli ederler.Çiftler birbirlerini benimsediklerinde çiftleşmek için uygun zamanı beklerler. Kuşlarda seksüel istek güneş ışığıyla uyarıldığından doğru zaman baharın gelmesiyle başlar. Kuslarinin mantar hastalığı dahil birçok hastalık olabilir. Güvercinlerin hastalıkları iyileşmeden yanına yeni kuş koyarsanız diğer güvercinin de hastalanmasına neden olabilirsiniz. Güvercinler hasta olmasa bile yeni gelenleri mutlaka karantina veya gözlem sürecinden geçirmeden ayni bölmeye koymayınız. Sağlıklı bile görünse taşıdığı mikrop henüz belirtilerini göstermemiş olabilir. Kendini uzun süre göstermeyen birçok bulaşıcı hastalık vardır. Bu nedenle özellikle değerli ve sizin için önemli güvercinleri kümesinize yeni aldığınız kuşlarla çiftleştirmesine izin vermeyin.