Güvercin ve Güvercinci

29 Ocak 2008 Salı

Güvercinlerde Kalıtımla Geçen Renkler ve İşaretler Üzerine Örnekler

Soru: Çakmaklı (tekir) dişi bir güvercin hangi temel rengi, ne durumda taşır?

Yanıt: Temel renk cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlediği için babasından aldığı bir tek siyah genini (Z+W) taşır. Ancak bunun karşılığı olmadığı için, yani anasından Z kromozomunu almadığından dolayı bu gen bakımından homozigottur.

Soru: Aynı kuşun işaret geni nedir?

Yanıt: Bu kuş ebeveynlerinden birinden pul işaretini (C) almıştır. Ancak diğer ebeveyninden ne aldığı, kuşun dış görünüşünden (fenotip) anlaşılamaz. Diğer gen şerit (+) veya işaretsizlik (c) olabilir. Ülkemizde yetiştirilen güvercin ırkları içerisinde işaretsiz kuşlara pek rastlanmamaktadır.

Soru: Bu hayvan renk yayma geni bakımından ne durumdadır?

Yanıt: Çakmaklı olduğuna göre, yani renginde pul işareti belli olduğu için bu kuş renk yayma genini taşımaz (+ +).

Soru: Siyah erkek bir güvercin hangi temel rengi, ne durumda taşır?

Yanıt: Siyah olduğu için mutlak surette ebeveynlerinin birisinden siyah temel renk genini almıştır. Diğerinden ise siyah genini de almış olabilir, kahverengi genini de almış olabilir. Yani bu gen bakımından homozigot mu yoksa heterozigot mu olduğu anlaşılamaz.

Soru: Kuşun işaret geni nedir?

Yanıt: Kuş düz siyah renkli olduğu için hangi işaret genini taşıdığını bilemeyiz. İşaret genleri bakımından bütün olasılıklar geçerlidir.

Soru: Renk yayma geni bakımından bu güvercin ne durumdadır?


Yanıt: Kuşun renginin düz siyah olmasından, bu kuşta renk yayma geninin varlığını anlarız. Ancak renk yayma geninin dominant bir gen olması nedeniyle homozigot halde mi yoksa heterozigot halde mi olduğu anlaşılmaz.

Buraya kadar anlatılanlara dayanılarak anaları ve babaları bilinmeyen mavi erkek bir güvercin ile baskın kırmızı (kanat ve kuyruk telekleri gri) dişi bir güvercinin çiftleşmesinden meydana gelecek yavruların olası renklerini tahmin etmeye çalışalım:

Mavi erkek, temel renk olarak en azından birinden siyah renk genini almıştır. Tabiki, her iki ebeveynden de siyah renk genlerini almış olabilir. Bu erkek temel renk olarak yavrularına ya siyah rengini geçirecektir veya eğer diğer gen kahverengiyse bu rengi aktaracaktır (siyah temel rengi kahverengi temel rengine göre baskın olduğu için bu erkek kuş siyah temel rengi ile birlikte yalnızca kahverengi temel rengini taşıyabilir). Temel renkler cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlediği için baskın kırmızı dişi kuş yalnızca babasından aldığı baskın kırmızı renk genini taşır. Zira anasından cinsiyet kromozomu almaz. Bir kuşun erkek olması için hem anasından hemde babasından cinsiyet kromozomunu alması gerekir. O halde baskın kırmızı dişi kuş erkek yavrularına baskın kırmızı renk genini geçirir. Bu renk geni diğer temel renklerin ortaya çıkışını engellediği için erkekler baskın kırmızı olur. Dişi yavrular babalarından ya siyah temel renk genini yada diğer bilinmeyen temel renk genini alacaklardır.

Mavi erkeğin işaret özelliğini belirleyen genlerden birisi şerittir. Diğeri ya şerit genidir yada işaretsizlik genidir. Bu nedenle yavrularına ya şerit genini yada eğer diğeri işaretsizlik geni ise bunu geçirecektir. Dişi kuşun ise düz baskın kırmızı olması nedeniyle işaretleri bilinmez. Bu nedenle yavrularına hangi işareti aktaracağı da bilinimez. Bu nedenle yavruların işaret bakımından yarısının ne olacağı bilinemezken diğer yarısı şeritli olacaktır.

Mavi erkek bir güvercin ile baskın kırmızı dişi bir güvercinin renk genlerinin sembollerle gösterimi.

EG: Erkek Güvercin DG:
Dişi Güvercin EY: Erkek Yavru
DY: Dişi Yavru TRG: Temel Renk Geni
İG: İşaret Geni RYG: Renk Yayma Geni
B: Baskın Kırmızı Geni S: Renk Yayma Geni
+: Yabani Formu ?: Bilinmiyor anlamında


Erkek kuşta renk yayma geni bulunmaz. Zira eğer bir tane dahi bulunsaydı bu kuşun rengi siyah olmalıydı. Dişi kuş ise düz baskın kırmızı renkte olduğu için en azından bir tane renk yayma geni taşımaktadır. Yavrularına ise ya renk yayma genini geçirebilir yada, eğer diğer gen renk yayma geninin yabanisi ise bunu geçirebilir.

Bu anlatılanlara dayanılarak ve yukarıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı gibi erkek yavruların, baskın kırmızı şeritli (şekeri) veya düz baskın kırmızı, dişi yavruların ise mavi, kahverengi şeritli, düz kahverengi veya siyah olabileceklerini tahmin edebiliriz.

Hazırlayan: Doç. Dr. Türker Savaş

Güvercinlerde Kalıtımla Renkler, İşaretler ve Renk Yayma Geni

TEMEL RENKLER

Bir güvercinin rengi sahip olduğu şu genlere göre belirlenir:
a) Temel renk geninin ne olduğu,
b) Taşıdığı işaret geni,
c) Bunların dışında renge etkili olan genler.

Temel renklerden, diğerleri üzerinde baskın olanı posta güvercini kırmızısı olarak da isimlendirilir. İşaret bulunan kuşlarda (çakmak yada erit), bu işaretlerin kırmızı, diğer kısımların gri olmasına yolaçar. İleride göreceğimiz renk yayma geni ile birlikte bulunması halinde güvercinin kuyruk ve el kanat teleklerinin rengi gri, diğer yerleri koyu bir kırmızı olur. Kırmızı şeritli kuşlar birçok yörede şekeri adıyla anılırlar. Bundan sonra bu renkten, diğer kırmızı ile karışmaması bakımından, baskın kırmızı (BA ile sembolize edilir) olarak bahsedilecektir.

İkinci temel rengimiz ise siyahtır (+ ile sembolize edilir). Siyah, güvercinlerde en fazla karşılaşılan temel renktir. Mavi, çakmaklı, miske, sabuni, küllü, siyah galaça, siyah baska vb. güvercinlerin hepsi siyah temel rengini taşırlar.

Üçüncü ve diğerlerinin her ikisine göre çekinik olan temel renk ise kahverengidir (b ile sembolize edilir). Birçok yerde bu renk çikolata olarak bilinir. Bu renge güvercinlerde nadiren rastlanır.

Temel renkler cinsiyete bağlı bir kalıtım yolu izlerler.

İŞARETLER
İşaret sözcüğü ile mavi, sabuni ve baskın kırmızı renkli kuşların kanat zerinde bulunan ve kuşcular arasında şerit, çubuk, kolon olarak isimlendirilen koyu renkli çizgiler ile çakmaklı ve miske kuşlarda yine kanat üzerinde bulunan pul şeklindeki koyu renkli tüyler anlaşılmaktadır. Bu iki işaret geninden pullar şerite baskındır.
Her iki işarete göre ressesiv olan allelleri ise işaretsizlik genidir.

Pulların yoğunluğu da farklı işaret olarak algılanır. Öyleki, bu pulların çok sık ve renklerinin çok koyu olması durumunda kuş siyah olarak algılanabilir. Bunlar gerçek siyah kuşlardan ancak kuyruğunun, özellikle yan teleklerinde maviliğin bulunması ile ayırt edilirler.

Yukarıda belirtildiği gibi yoğun pul (yoğun çakmaklı, yoğun tekir; CT ile sembolize edilir) işareti diğerlerine göre dominanttır. Bu işareti taşıyan kuşlar hemen hemen siyah olurlar, Kanat ve telek tüyleri biraz daha açık renktedir. Bundan sonra normal pul (çakmaklı, tekir; C ile sembolize edilir) işareti, daha sonra şerit (+ ile sembolize edilir) ve bunların hepsine göre ressesiv olan allel, işaretlerin bulunmaması durumudur (c ile sembolize edilir).


Bu lokusta bulunan işaret genleri dölden döle geçerken cinsiyete bağlı olmayan bir yol izlerler.

RENK YAYMA GENİ
Dominant olan renk yayma geni S harfiyle sembolize edilir. İşaret genlerinden farklı bir lokusta olmasına rağmen bu genin varlığı işaretlerin etkisinin örtülmesini sağlar. Bir kuş renk yayma genini yalnızca anasından veya babasından dahi almış olsa, yani bu gen yeri bakımından heterozigot halde bulunması durumunda bile işaret ne olursa olsun (çakmak, şerit gibi) eğer temel renk siyahsa güvercin siyah olur; temel renk baskın kırmızı ise kuş kuyruk ve el kanat telekleri hariç kırmızı olur. Bu şekilde, bir özelliğin allel olmayan genlerce etkilenmesi yada allel olmayan genlerin birbirlerini etkilemesi genetikte epistasi olarak isimlendirilir.

Ebeveynlerin yalnızca birisinden renk yayma genini almış, yani bu gen bakımından heterozigot durumda olan bir kuşun işaretleri belli belirsiz görülebilir. Birçok kuşun rengindeki matlık buradan kaynaklanmaktadır.

Güvercinlerde Kalıtım ve Genetik

Mendel'in düz ve buruşuk tohumlu bezelyeleri çaprazlayarak yalnızca düz tohumlu bezelyeler elde ettiğini burada uzun uzun anlatılmıştı. Daha sonra bu yavru dölleri birbirleriyle çaprazladı. Bunlardan elde ettiği bezelyelerden ise 4'te birinin buruşuk tohumlu olduğunu gördü. Buradan ilk ebeveynlerde (düz ve buruşuk tohumlu bezelyeler) görülen özelliklerin ikinci generasyonda ortaya çıkabileceğini ortaya koydu.

Yukarıda anlatıldığı gibi bir canlıda herhangi bir özelliği belirleyen genin alleli ile birlikte bulunması, o canlının ele alınan özellik bakımından heterozigot olduğunu gösterir. Bunun tersine yine bir özelliği belirleyen bir çift genin o özelliği aynı yönde etkileyen genler olması durumu ise homozigot olarak tanımlanır. Yani eğer bir özellik için ana ve babadan aynı yönde etkili genler gelirse, o yavru o özellik bakımından homozigottur denir. Aksi takdirde, yani anadan ve babadan bir özelliği farklı yönlerde etkileyen genler gelirse, o yavru o özellik bakımından heterozigottur.

Güvercinlerde tepesizlik tepeliliğe dominanttır (baskın). Buna göre tepeli bir kuş ile tepesiz bir kuştan olma yavrular tepesiz olurlar ancak tepelilik özelliğini de taşırlar. Yani bu yavrular tepe özelliği bakımından heterozigotturlar. Bu yavruların aralarında çiftleştirilmeleri sonucu yavrular 1/4 ihtimalle tepeli olur. Bu anlatılanlara dayanılarak herhangi bir özellik bakımından homozigot olan ebeveynlerden, o özellik bakımından farklı yavrular alınamaz. Yani tepesizlik özelliği bakımından homozigot olan kuşlardan tepeli yavru alınamaz.


Tepeli bir güvercin (cr cr ile gösterilir) ile tepesiz (+ + ile gösterilir) bir güvercinin çiftleştirilmesi sonucu tüm yavrular tepesiz olurlar ancak tepelilik genini taşırlar (cr +).

Sarı bir erkek ile kırmızı bir dişiden alınabilecek yavruların dağılımı (renk açma geni d ile, alleli ise + ile gösterilmektedir).

Mendel genetiği

Mendel genetiği, Mendelizm ya da Mendel kanunları, Avusturyalı bir papaz olan Gregor Mendel'in genetik bilimiyle ilgili olarak bulduğu klasik genetik kanunlarıdır.

Mendel, manastırın bahçesinde bezelyeleri birbirleriyle çaprazlayarak (eşleştirerek) kalıtım için ilgi çekici sonuçlar buldu. Çalışmalarını yaptığı dönemde kromozom ve genlerin varlığı bilinmemesine rağmen, özelliklerin "faktör" adını verdiği birimlerle nesilden nesile aktarıldığını söyledi. Bahçe bezelyeleriyle yıllarca yapmış olduğu çalışmalarının sonuçlarını 1865'te yayınladığı Bitki Melezleri Üstüne Denemeler isimli eseriyle genetiğin kurucusu olarak kabul edildi.

Mendel'in en önemli deneylerinin konusu bezelye idi. Adi bezelye tanelerinin bazıları düz yuvarlak, bazıları buruşuktur, bazı taneler sarıyken, diğerleri yeşildir, bazı bezelye bitkileri uzun, bazıları kısadır. Bu bitkileri düzenli tozlaşmalara tabi tutan Mendel, yukarıdaki özelliklerin dölden döle nasıl aktarıldığını göstermiştir. İki özelliğin bir araya gelmesi sonucunun bir karakteristik ortalaması olabileceği düşünülebilir. Bazı saf karakterlerin birleşmesinden, gerçekte de bu sonuçlar alınabilir; ama Mendel'in deneylerine göre, iki saf karakterin çaprazından, mesela uzunluk ve kısalıktan melez uzunlar çıkmaktaydı. Uzunluk karakteri, kısalık karakterine baskın olduğundan sonuçta melez bireyler uzun görünümdeydi. Bu tip iki uzun melezin çaprazı sonucunda ise, % 25 oranında saf uzun, % 25 saf kısa, % 50 melez uzun çıkmaktaydı. İki eş saf özellik çaprazlandığında, sadece bu saf özellik ortaya çıkmaktaydı. Mendel kanunlarının esası buna dayanmaktaydı.


Mendel bahçe bezelyeleriyle yaptığı çaprazlamalarda bazı belirli özelliklerin değişmediğini tesbit etti. Bezelyelerin bir kısmı kısa ve çalı tipli (bodur) olduğu halde, bazıları uzun ve tırmanıcı idiler. Yine, bazıları sarı tohum ürettiği halde, bir kısmı yeşil tohum üretirdi. Bazıları renkli çiçeklere sahip olduğu halde, bazıları da beyaz çiçek ihtiva ederdi.

Mendel bahçe bezelyelerinin topu topu yedi özelliğinin değişmediğini keşfetti. Ayrıca bezelye çeşitlerinde özelliklerin nesilden nesile kendi kendilerine sürdürdükleri tozlaşma sayesinde korunduğunu gördü.

Melezleme tozlaşmasında ise çiçeğin erkek organlarından diğer bitkinin dişi organına çiçek tozu (polen) aktarılarak kolaylıkla üretilmekteydi.

Farklı yedi özellik (uzunluk, kısalık, sarı tohum, yeşil tohum vs.) görüldüğünden ve melezleme tozlaşması kolaylıkla icra edildiğinden Mendel'in seçtiği konu idealdi. Onun ilk işi, kendisinin takip ettiği ve anne babadan evlatlara devamlı aktarılan yedi özelliği, olsa da olmasa da keşfetmekti. Mendel farklı bitki çeşitlerinin her birinden tohumlar toplayarak onları bahçesinde fidan olarak dikti. Deneylerle ortaya çıkan yedi özelliğin zürriyet meydana getirmede ebeveynlerden (anne babadan) evlatlara aktarıldığını göz önüne almıştı. Bezelye çiçekleri, ancak kendini dölleyebilecek bir yapıya sahip olduğundan saf soylarını devam ettirmeye müsaittir. Mendel ilk deneylerinde bezelyelerin arı döl olup olmadığını araştırmaya başladı. Bunun için aynı bitkiyi birkaç defa arka arkaya tozlaştırarak birçok döl elde etti. Her dölde elde ettiği bireyleri birbirine ve ebeveynlerine benzeyip benzemediklerine göre ayırdı. Böylece özellikleri farklı yedi saf döl elde etti. Bu özelliklerin herbirine saf karakter adını verdi.Mendelin deneyinde bezelye kullanılmasının sebebi bezelye çiçeklerinin uzun ve geniş taç yapraklarının çiçegin erkek ve dişi organı tamamen dış dünyaya kapatmasıdır.Böylece dogal ortamda yabancı tozlaşma yapılaz. mendel bir adamdır fasulyeleri birbirine çaprazlayarak kalıtımı ortaya koymusdur en onemli deneyi fasulyedir.bir çok fasulye sarı iken içlerinden bazıları yesildi işte mendel bunu arastırarak fasulyelerin melez oldugunu ve kalıtım ve genetıkle ılgılı oldugunu bulmustur daha sonra bunu insanlar içinde olabılecegini dusunup arastırmıstır.


Mendel'in Dominantlık (baskınlık) Kanunu'nu keşfetmesi

Mendel'in bundan sonraki işi, iki farklı karakterli bitkiyi tozlaştırdığında ne olacağını görmekti. Buna uygun olarak bir uzun ve bir kısa ebeveyn bitki seçti. Uzunundan çiçek tozu alarak kısanın dişicik borusunun üzerine serpti. Kısa bitkide tohumlar olgunlaştığında çaprazlamanın sonucunu keşfetmek için tohumları ekti. Acaba yeni bitki kısa ebeveyne mi, uzun ebeveyne mi benzeyecekti? Yoksa her iki ebeveynin karakterinin tesiriyle orta uzunlukta mı olacaktı? Üreyen fidanların hepsinin, çaprazlamayı yapmak için çiçek tozu aldığı bitkiler gibi uzun olduğunu gördü.

Mendel'in ikinci adımı, hangi bitkinin farklılığa sebep olduğunu bulmaktı. Çiçek tozunu kullandığı mı, yoksa üretimde tohumlarını kullandığı bitki mi?

Buna uygun olarak tozlaşma işlemini ters tatbik ederek polen için kısa bitkileri, tohum üretimi için de uzun bitkileri kullandı. Sonuçlar önceki gibi olup bütün yavru bitkiler uzun meydana gelmişti.

Mendel sonra diğer karakterleri çaprazlayarak deneyler yaptı. Sarı tohumlu bitkilerle yeşil tohumlu bitkileri çaprazladı. Çaprazlamanın birinci dölünde (F1 dölünde) hepsinin sarı tohumlu olarak ürediğini gördü. Bunun gibi yuvarlak tohumlu türlerle buruşuk tohumluların çaprazlamasından yuvarlak tohumlular üretti. Mendel yedi farklı karakteri tahlil edene kadar çaprazlama deneylerini tekrar etti ve şaşırtıcı sonuçlar elde etti. Çaprazlama döllerini dikkatle takip ederek birinci çaprazlamada kullandığı ebeveyn bitkileri "P" olarak adlandırdı. Adı geçen dölün çaprazlama sonucuna (ürününe) F1 olarak ad verdi. F1 ilk evladı temsil ediyordu. İki uzun bezelyenin F1 döllerinin çaprazlamasıyla, F2 dölünü (torunları) üretti. Üretimde önceki yolu takip etti. Her ikisi de uzun olan iki F1 bitkisi seçti. Onları çaprazlayarak tozlaştırdı ve F2 dölünü vermesi için tohumları dikti. Bu çaprazlamanın sonuçları gayet dikkat çekiciydi. Bitkilerin bazıları uzun olmasına rağmen diğerleri ise kısaydı. İkisi arası uzunlukta (orta boy) hiçbir bitki meydana gelmemişti. Üretilen bitkilerin 3/4'ü uzun, 1/4'ü ise kısa idi. F2 dölünde kısa bitkilerin tekrar ortaya çıkışı Mendel için büyük bir anlam taşımaktaydı. Demek ki F1 bitkileri görünmeyen kısalık karakterine sahipti. Diğer karakterlere sahip olan F1 neslinin çaprazlamalarıyla da aynı sonuçlar elde edildi. Sarı tohumlu ile yeşil tohumlu ebeveyn bitkileri (P) birbirleriyle çaprazlandığında F2 dölünde 3/4 oranında sarı ve 1/4 oranında yeşil bezelyeler üredi. Mendel bu sonuçlardan "Dominantlık Kanunu"nu kurdu.

Mendel'in ikinci kanunu olarak bilinen Dominantlık (Baskınlık) Kanunu açık bir ifade ile şöyle tanımlanabilir: "Aynı genetik yapıya sahip iki benzer melez çaprazlandığında meydana gelen dölde, ana-babadan gelen karakterler belirli oranlarda (baskın karakter % 75, çekinik % 25) ortaya çıkar."

Mendel'in ilk kalıtım kanunu: Uzun bezelyelerin kısalarla melezlenmesinden (çaprazlanmasından) uzun F1 nesli üredi ve kısa bezelyeler F2 dölünde tekrar ortaya çıktılar. Mendel, karakterlerin meçhul faktörler tarafından kontrol edildiğini ileri sürdü. Bugün bu faktörlere "gen" denilmektedir. Mendel bu temel üzerine kalıtımın birinci kanununu yani Eştiplilik = İzotipi Kanunu'nu kurdu.

Eştiplilik (izotipi) Kanunu

Bu kanun, çeşitli kalıtsal karakterlerin faktörleri (genler) tarafından kontrol edildiğini ve bu faktörlerin çiftler halinde bulunduğunu ifade etmektedir. Mendel'in yaşadığı zamanda gen ve kromozomlar bilinmediği halde onun "Eştiplilik Kanunu" bugün genetiğin temel kurallarını meydana getirmektedir. Eştiplilik (İzotipi) Kanunu açık bir ifade ile şöyle tarif edilebilir: "Bir karakter bakımından farklı iki saf (homozigot) birey çaprazlandığı zaman meydana gelen F1 dölünün bireylerinin hepsi melez ve birbirine benzer olur." Uzun saf bezelye ile kısa saf bezelyelerin çaprazlanmasından % 100 uzun melezler meydana gelir.

Mendel uzun F1 dölü bitkilerinin saf uzun ebeveyn bitkileri gibi olmadıklarını ortaya çıkardı. Bu bezelyeler görünmediği halde kısalık faktörünü taşımaktaydılar. Bu faktör bir sonraki dölde tekrar ortaya çıkacaktı. Bu muhakeme, onun kalıtımın ikinci kanununu, yani Baskınlık (dominantlık) Kanunu'nu keşfetmesine öncülük etti. Bu kanuna göre, çiftler halinde bulunan faktörlerden (genlerden) biri diğerini maskeleyebilir veya varlığını göstermesine mani olabilir.

Baskınlık (Dominantlık) Kanunu

Bahçe bezelyelerinde olduğu gibi, uzunluk bir çift gen tarafından kontrol edilir. Uzunluk geni kısalık genine baskındır (dominanttır). Kısalık genine çekinik (resesif) denir. Mendel'in çaprazlamalarında ebeveynin biri saf uzun olup, her iki uzunluk genine de sahipti. Diğeri de saf kısa olup, her iki kısalık genine sahipti. Bunların çaprazlama ürünü olan F1 dölünün bireylerinin hepsi uzun, fakat melezdiler. Bunlar bir uzunluk ve bir kısalık geni taşımalarına rağmen, uzunluk geni kısalık genine baskın olduğundan uzun olarak ortaya çıktılar. Mendel, çalışma sonuçlarını tablolar halinde göstermeyi başardı. Günümüzde her karakter en az iki genle ifade edilir. Genetikte her gen bir harf ile temsil edilir. Dominant (baskın) genler büyük harfle, resesif (çekinik) genler aynı harflerin küçükleri ile ifade edilir. Eğer uzunluğu T harfiyle gösterirsek, saf uzun bitki TT olarak yazılacaktı ve uzunluk karakterinin her iki geni böyle gösterilecekti. Büyük T, uzunluğun zıt karakter olan kısalığa baskın olduğunu ifade etmektedir. Aynı usulle, küçük t, kısalığı temsil etmektedir ve yalnız başına saf kısa, tt olarak gösterilecekti. Bu özelliği heterozigot olarak taşıyan birey ise Tt olarak gösterilir ve fenotipte T özelliğindedir (uzun boyludur).

Bütün vücut hücreleri diploit sayıda (2N) kromozom ve gen ihtiva etmelerine rağmen, gametler (cinsiyet hücreleri) mayoza uğrayarak kromozom ve gen sayılarını yarıya indirgediklerinden haploit sayıda (N) kromozom ve gen taşırlar. İnsanın vücut hücrelerinde 23 çift (46 adet), gametlerinde ise 23 adet kromozom bulunur.

Sonuç olarak bezelyenin tohum taslağındaki yumurta hücresi ve polen tanesinden meydana gelen sperm çekirdekçiği her karakter için yalnız birer gen taşırlar. Saf uzun bezelye bitkisinde, yumurta ve sperm çekirdekleri olgunlaştığında biri T'nin birini, diğeri de diğer T'yi alır. Aynı şekilde bütün vücut hücrelerinde tt genlerini taşıyan saf kısa bitkinin genleri mayoz sonucu t ve t'ye bölünerek şekillenen yumurta veya spermlere geçerler.


Ayrılma (Segrasyon) Kanunu

Tablo 1
t t
T Tt Tt
T Tt Tt

Mendel Ayrılma Kanunu adı ile kalıtımın üçüncü kanununu kurdu. Bu kanuna göre, bir melezde bulunan gen çiftleri birbirinden bağımsız ayrılarak gametlere gider. Bu demektir ki, gen çiftinin bir tanesini bir gamet, diğerini ise başka bir gamet taşır. Ayrıca bir melezde, dominant genle beraber bulunan resesif gen değişmez. Eğer melezin sonraki döllerinde, iki resesif bir araya gelirse resesif karakter tekrar ortaya çıkar.

Mendel çaprazlamalarının çizim metodları: Mendel'in bezelyelerle olan melezleme çalışmaları, dama tahtasına benzeyen tablolarla daha açık olarak gösterilebilir. Gametler, üst ve dikey karelere yerleştirilir. Gametlerin birbiriyle eşlenmesi, diğer karelerde işaretlenir. Saf uzun TT ve saf kısa tt bitkinin çaprazlamasını tablo 1´de görülür.

Tablo 2
T t
T TT Tt
t Tt tt

Tt meydana gelen uzun melez bitkileri ifade eder. T (uzunluk) geni, kısalık (t) genine dominant olduğundan, bireyler uzun olarak gözükür.

Eğer Tt melezleri birbiriyle çaprazlanırsa gen birleşimlerinin dört ihtimali rahatlıkla tabloda işaretlenebilir. Durum tablo 2´de gösterildiği gibi olur.

Melez ebeveynlerden T ve t genlerinin birleşme ihtimallerinin sonucunda, F2 dölünde: 1/4'ü saf uzun TT, 1/2 melez uzun Tt ve 1/4'ü saf kısa tt yavru meydana gelir.

Kobaylarda dominant ve resesif genler

Tablo 3
B b
B BB Bb
b Bb bb

Mendel'in uzun ve kısa bezelyeleri çaprazlayarak elde ettiği aynı sonuçlar kobayların renk verasetinde de ispatlandı. Bu durumda siyah renk, beyaz renge dominanttır. Saf bir siyah kobay BB ile, saf bir beyaz kobayı bb çaprazladığımızda ne olacağını görelim. F1 dölünde bütün bireyler (yavrular) siyahtır. Genetik yapılarında ebeveynlerden farklılık arz ederler. Çünkü onlar melez siyahlar Bb'dir. İki melez çaprazlandığında F2 dölü 1/4 oranında saf siyah BB, 1/2 oranında melez siyah Bb ve 1/4 oranı saf beyaz bb olarak gözükebilir. F1 dölünün iki melezi Bb arasındaki çaprazlamadan ortaya çıkan F2 dölü, tablo 3´ün içindeki gibi dağılım gösterir.


Mendel’in, çaprazlama deneyleri için özellikle bezelye bitkisini tercih etmesinin, nedenleri vardı. Tozlaşmanın kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesi ve de kendi kendine tozlaşmanın engellenebilmesi, basit yöntemler uygulanarak sağlanabiliyordu. Kalıtımın, biraz karmaşık ilkelerini çözebilmek için fenotipik karakterleri zengin olan bitkiler seçilir. Özellikle bezelye bitkisinin 7 farklı fenotipik karakteri olması çalışmalara kolaylık getirmiştir. Tohumun biçimi (düzgün-buruşuk), tohumun rengi (sarı-yeşil), meyve kabuğu biçimi (şişkin-dar), meyve kabuğu rengi (sarı-yeşil), gövde boyu (uzun-kısa) gibi özellikler fenotipik karakterlere örnek gösterilebilir.

Çaprazlama; genetikte, hayvanlarda çiftleştirme, bitkilerde tozlaştırma şeklinde organizmalar arasında yapılan kontrollü döllenme çalışmalarıdır. Asırlar boyunca, kalıtımın, çocuklarda, anne ve babanın karakterlerinin bir karışımı olarak ortaya çıktığına inanılmış, Mendel bu fikri reddederek kendi adıyla belirlenen yasaları belirlemişti. Mendel bir karaktere ait fenotiplerden birinin diğerinden daha baskın olduğunu, çeşitli varyetedeki bezelye tohumları arasında, karşılıklı çaprazlamalar yaparak göstermiştir. Sarı ve yeşil bezelye bitkilerini dişi ve erkek olarak ayrı ayrı kullandı. Çaprazlama sonucundaki ilk dölün (F1 dölü) ana ve babadan sadece birine benzediği görüldü. Bu keşif karakterlerin karışım esasına göre dağılım görüşünü yıkmıştır.

Notlar

Vücut hücrelerimizin kromozom sayısı 2n dir. Gametlerde (eşey hücreleri) ise bu sayı mayoz bölünme gereği yarıya düşer ve n olur. Anne ve babadan sperm (n) ve yumurta (n) hücreleri (eşey hücreleri) ile taşınan kromozomlar birleşerek 2n sayıdaki zigot hücresini oluşturur. Böylece kromozom sayısı mayoz ile korunmuş olur. Zigotun ergin bireyi oluşturmasına dek sürdürdüğü hücre bölünme programı artık mitozdur. Bu bölünme tipinde kromozom sayısı hep sabittir. Bitkilerde de aynı kural geçerlidir. Eşey hücreleri, polen ve embriyo kesesindeki yumurtadır.

Kalıtsal molekülde (DNA) bulunan ve canlının karakterlerinin belirlenmesinde rol oynayan kalıtsal birimlere gen adı verilir. Bir genin DNA molekülünde kapladığı fiziksel alan için lokus deyimi kullanılır. Örneğin bezelyedeki tohumun, rengini belirleyen genin kapladığı alan bir lokustur. Bir lokusta mevcut renk bilgilerinin her birine de allel adı verilir. Sarı renk bir allel, yeşil renk bir allel. Daha genel bir tarifleme ile bir genin değişik biçimlerine allel adı verilir.

Mendel, fenotipik karakterlerin çaprazlanması sırasında alleleri, alfabenin bir harfi ile simgelemiştir. Dominant (baskın) karakterleri büyük harf, resesif (çekinik) karakterleri de küçük harfle göstermiştir. Çaprazlamadaki saf soylara ait bitkiler için, ana-baba (parental) kuşağı anlamında P simgesi, bunların çaprazlanmasından meydana gelen birinci kuşak için F1 simgesi kullanılmıştır. Çaprazlamanın devamında meydana gelen döller F2, F3 vb. simgeler kullanılmıştır.

Saf soylara (arı ırk) ait sarı bezelye tohumları SS, yeşil bezelye tohumları ise ss olarak gösterilir. Çift harf kullanılmasının nedeni bir lokusta iki karakterin (allel) mevcut olmasıdır. Bu allellerden birisi anneden diğeri babadan gelmiştir. Sarı allel yeşil allele dominanttır bu nedenle Ss allel durumunda gözlenecek fenotipik karakter sarı olacaktır.

* Mendel’in 1. yasası:

Allellerin ayrışım prensibi = Bağımsız ayrışım prensibi

P: SS (anne) X ss (baba) kromozom sayısı:2n

Bu karakterler çaprazlanır

Muhtemel aleller:

G: S (anneden) ve s (babadan) kromozom sayısı: n

F1: Ss

Çaprazlama sonucu oluşan karakter sarı renk tohumdur.

Birbirlerinden belli bir karakterin farklı iki çeşidiyle ayırt edilen (iki allel) iki saf soyun aralarında çaprazlanması sonucu F1 dölünde, ana ve babadan yalnız birine benzeyen homojen bireyler ortaya çıkar.

Mendel bu bulgulara göre şu açıklamaları yapmıştır:

1. Belli bir karakteri belirleyen kalıtsal belirleyiciler vardır (günümüzde gen adı verilen birimler).
2. Her ergin bireyin hücrelerinde bir karaktere ait 2 belirleyici (2 allel) bulunmaktadır. F1 de bunlardan biri dominant diğeri resesiftir.
3. Kalıtsal belirleyiciler gamet hücreleri aracılığı ile dölden döle nakledilir. Eşey hücreleri oluşumu sırasında, ayrılan allellerin taksimi tamamen bağımsız ve eşit şekilde gerçekleşir. Örneğin Ss allel çifti taşıyan bir annenin allelleri S ve s ‘dir. Oluşacak eşey hücresine, bu karakter belirliyicisinin S alleli iletilir, diğer hücreye de s alleli iletir. Her eşey hücresi her bir karaktere ait sadece bir allel taşıyabilir. İşte bu Mendel’in birinci yasasının temelidir.

* Mendel’in 2. yasası:

Bireylerin ilk hücresini (zigotu) oluşturmak üzere eşey hücrelerinin birleşmesi tamamen rastlantıya bağlıdır. F1 döllerin kendi aralarında çaprazlanmasıyla elde edilen döl F2 dölüdür. Belli bir karakterin her iki çeşidini gösteren bireyler her zaman belirli ve sabit oranda çıkarlar.

P: Ss X Ss
F1 döller kendi aralarında çaprazlanır .
G: S s S s

Eşey hücrelerine taksim edilen muhtemel alleler.

F2: G S s

S SS Ss
s Ss ss

%25 SS
%50 Ss
%25 ss

Oranları hiçbir zaman değişmez --> 3:1

Sarı renkli tohumların yeşil renklilere oranıdır.

Mendel genetiği
Vikipedi, özgür ansiklopedi


DOMİNANT (BASKIN), RESSESİV (ÇEKİNİK)

Mendel, düz ve buruşuk tohum yapılarına sahip iki bezelye varyetesini melezleyerek bunlardan meydana gelen yeni bitkilerin tohumlarının düz olduğunu görmüştür. Halbuki bundan önce bu tür çaprazlamalardan her iki özelliğin karışımı özellikler taşıyan canlılar elde edileceğine inanılıyordu.

Burada görüldüğü gibi aynı özelliğin farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan genlere birbirinin alleli (eşgeni) denir.

Mendel'in yaptığı deneyde görüldüğü gibi düz tohumluluk geni buruşuk tohumluluk geninin etkisini göstermesini engellemiştir. Bunun gibi herhangi bir özelliği etkileyen genin, o özelliği farklı yönde etkileyen allelinin etkisini göstermesini engelliyorsa, bu gen alleli üzerine dominanttır (baskındır). Diğer gen ise (bezelyelerde buruşuk tohumluluğa yolaçan gen) resesivdir (çekinik). Buna güvercinlerden örnek vermek gerekirse tepesizlik özelliği tepeliliğe göre dominanttır. Yani bir güvercin anasından tepesizlik genini, babasından ise tepelilik genini alırsa kendisi tepesiz olur.
Bir genin birden fazla alleli olabilir. Aynı gen bu allellerinden bazılarına göre dominantken diğerlerine göre resesiv özellik gösterebilir.

Genler genelde harflerle sembolize edilirler. Ancak bütün özelliklerin yabani formlarda görülen biçimini determine eden genler (+) ile gösterilirler.

İNTERMEDİYER KALITIM
Mendel'den sonra bazı araştırmacılar bazı özelliklerin bu kurallara uymadığını belirlediler. Bu araştırmacılar yaptıkları çalışmalarda, ana ve babada farklı olan bir özelliğin yavrularda her ikisinin de çıkmadığını saptamışlardır. Bu şekilde yavrular bir özellik bakımından ebeveynlerin her ikisine de benzemiyor, ana ve babanın özelliklerinin karışımı bir durum gösteriyorlarsa buna intermediyer kalıtım adı verilir. Bu kalıtım şeklinde bir özelliği farklı yönde etkileyen allel genlerin etkisi eşittir.

Bu tür bir kalıtıma İspanyol kökenli Andaluz ırkı tavuğun renk kalıtımında görmek mümkündür. Bu tavuklarda beyaz ve siyah tüy rengine sahip ebeveynlerden mavi tüy rengine sahip yavrular elde edilir. Yine güvercinlerden örnek verilmek istenirse, paçalı ve paçasız ana babadan tozluk yada yarım paça olarak adlandırılan ve parmakları tüysüz, ayağın diğer yerleri tüylü yavrular elde edilir. Aynı şekilde kafa ve kuyruğu renkli (siyah, mavi veya kırmızı olabilir) diğer yanları beyaz olan kelebek ırkı güvercinlerde de renk kalıtımı intermediyerdir. Zira ebeveynlerden biri siyah diğeri beyaz olan kuşların yavruları kafa-kuyruk tabir edilen renkte olurlar. Kafası ve kuyruğu renkli kuşlar birbirileriyle çiftleştirilirlerse yavrular 1/4 ihtimalle siyah, 1/4 ihtimalle beyaz ve 2/4 ihtimalle kafa-kuyruk renkli yavrular elde edilir.

HOMOZİGOT ve HETEROZİGOT
Mendel'in düz ve buruşuk tohumlu bezelyeleri çaprazlayarak yalnızca düz tohumlu bezelyeler elde ettiğini daha önce anlatılmıştı. Daha sonra bu yavru dölleri birbirleriyle çaprazladı. Bunlardan elde ettiği bezelyelerden ise 4'te birinin buruşuk tohumlu olduğunu gördü. Buradan ilk ebeveynlerde (düz ve buruşuk tohumlu bezelyeler) görülen özelliklerin ikinci generasyonda ortaya çıkabileceğini ortaya koydu.

Gregor Mendel

Johann Gregor Mendel 22 Temmuz 1822 Heinzendorf'ta doğdu (bugünkü Çek Cumhuriyeti), 6 Ocak 1884 Brünn'de öldü (bugünkü Çek Cumhuriyeti); genetik biliminin kurucusu, Avusturyalı botanik bilgini ve rahiptir.

Kalıtım biliminin öncüsü botanikçi, bitkiler üzerine yaptığı çalışmalarda, bir türün özelliklerinin kalıtım yoluyla sonraki kuşaklara aktarıldığını bulmuştur. Mendel'in öne sürdüğü ilkeler, 20. yüzyılın başlarında yapılan deneylerle doğrulandıktan sonra, kalıtım kuramının bütün canlılar için geçerliliği saptanarak, biyolojinin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir.

Gregor Mendel 'in Yaşamı


Küçük yaşlarda bahçe işleriyle uğraşmaya başlayan Mendel, üniversite öğreniminden sonra bir din adamı olarak Moravya'da yaşamını sürdürdü. Bu arada bitkiler üzerinde pek başarıya ulaşamayan bazı incelemelerde bulundu.

1854'te Brünn'e dönerek bir teknik lisede öğretmenlik yapmaya başladı. Daha öncede öğretmenlik sınavlarına girmiş ancak başarılı olamamıştı. 19. yy. ortalarında Darwin'in doğal ayıklanma kuramının yayıldığı sıralarda canlı bir türün özelliklerinin kendisini izleyen döllere nasıl aktarabildiği sorunu yeni bir yoğunlukla ortaya çıkmıştı.

Biyoloji bilginleri özellikle bitkibilimciler harcadıkları çabalara karşın bu sorunu aydınlatamıyorlardı. Daha sonraları genetiğin babası olarak kabul edilecek Mendel, aynı sorunla ilgili deneylere 1858’de başladı ve araştırmalarının ancak 8 yıl sonra sonuca ulaştırabildi. Başarısı, incelediği konuya elverişli olan yönteminden kaynaklandı. Mendel bir yandan farkların az ve son derece belirgin olduğu bitki çeşitlerini (dev ya da cüce, düz ya da kırışık bezelyeler) ayırmayı öte yandan aktarılan özelliklere göre sayısal ilişkileri araştırmada istatistiğin henüz yerleşmiş bir bilim dalı olmadığı bir dönemde istatistik yöntemini benimsemeyi bildi.

Bezelyelerle yaptığı deneylerde bitkinin uzun boylu ya da cüce, çiçeklerin ve yaprak koltuklarının renkli ya da renksiz, tohumlarının sarı ya da yeşil, düzgün ya da buruşuk olması gibi karşıt özelliklerden birini kuşaklar boyu taşıyan saf soylar elde etmeyi başardı. Ardından bunları kendi aralarında çaprazladı. Sonuçta gözle görülür ölçüde belirgin olan bu iki seçenekli özelliklerin saf soylar ile melez döllerde temel kalıtım birimleri aracılığıyla ortaya çıktığını ve her özellik için bir çift genin bulunduğunu öne sürdü.

Mendel tüm bunları basit istatistiklerle değerlendirdi. Bu Mendel yasaların temel ilkesi melez döllerin üreme hücrelerinde yarısı anadan yarısı babadan alınmış kalıtım birimlerinin bulunmasıdır.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Gregor Mendel

28 Ocak 2008 Pazartesi

Güvercinlerde Eşleşme ve Kalıtım

Aşağıdaki gönderiler Masa Kuşu ile Taklacı Eşleşmesi başlığı altında forum.anadoluguvercin.com
adresindeki güvercin forumunda okuduğum arkadaşların görüşleridir. Devamında da güvercinlerde damardan geldiğini tabir ettiğimiz kalıtım özelliklerinin anlatıldığı bilimsel bir yazı ekledim. Faydalı ve tüm güvercin sever arkadaşlarımın yararına olduğunu düşündüğüm için burada yayınlıyorum.
----

Arkadaşlar, bu soracağım soruyu daha önceden başka bir forumda sormuştum ama gerçekten soruma cevap alamamıştım.

Türünün bütün özelliklerini yansıtan bir Masa kuşu (şebap) ile Türünün en güzel özelliklerini yansıtan bir taklacı kuşun eşleşmesinden yavru elde eden ve bunu deneysel olarak inceleyen bir arkadaş varmı?

Ben bu soruyu sorduğumda, gelen cevaplardan birisi bu kuşların hakiki urfa kuşu olduğu ve kendine has özellikleri olduğu, onun için bu kuşlara başka kuşlarla eşleştirilmemesi gerektiği yönündeydi. Ozamanda bu cevaba gülmüştüm, halada gülüyorum :) İsmini vermeyeceğim bu arkadaş hala sitesinde bu kuşların urfa kuşu olduğunu söylemekte ve ticaretini yapmakta. Neyse haklılk payı olabilir ama 3 sene hakiki urfa kuşu beslemiş ve uçurmuş biri olarak, urfa kuşlarına çekişli Irak, Musul, Kuveyt kuşlarını vurarak elde edildiğini düşündüğüm bu kuşların, türünün tam özelliklerini yansıtan bir taklacı ile eşleştirilmesinin neden sakıncalı olduğunu anlamamıştım. Urfaları kırdınız, bir ırk oldu, ama o ırkı güzelleştirmiyorsunuz? ilginç vallahi!

----

ben üzerinde çalışmadım ama size şunu söyleyim bu sene ikinci kez başıma geldi benim ortak süs kuşu meraklısı benim oyun kuşlarından biri gider süs kuşuyla çiftleşir (süs kuşu kemerleri olmayan basma gül sabuni,aynı kuş daha öncede miski çille aynı işi yapmıştı çapkındır kerata) neyse çıkan yavrular okadar enteresan ki hem süslü hemde benim oyun kuşlarından daha iyi oynuyor bu sene çıkan yavru hayatının ilk uçuşunu yaptığında 45 dakka 2.gün 1 saat ve giderek uçuş süresini artırdı şimdi çekime girdi çok güzel fişek yapıyor alt vuruyor yani ne diyiim oyun kuşunda olan vasıfların hepsi çıkmış ben şöyle düşünüyorum sanırım bu süs kuşlarında oyun genleri o kadar silinmiş ki(rengi gibi) oyun kuşu girince direk olarak oyun özellikleri yavrulara geçiyor bakalım daha uçmaya devam ediyorlar sonunda ne yapacaklar diyelimki oynadı sonuda çok iyi oldu bu kuşlar damızlık olurmu onu bilemiyorum sonuçta bu kuşlar kırma deneyip bakmak lazım 3/4 ay sonra bu kuşlardan yavru alırım yavrularıda oynarsa oluyor demektir daha öncekilerden kırma oldukları için yavru almamıştım...
birde şebbab dediğiniz çakmaklı miski külrenk vs gibi kuşlarında oyun özellikli olanları var şuanda elimde denediğim kuşlardan biri çakmaklı gören süs diyor bu sene o süslerden bir çift oynadı oynadığı hafta çalındı 20/25 sefer 15/20m civarı oynuyordu sonu ne olacaktı bilemiyorum göremeden çaldılar babaları çakmaklı yavrular açık boz çıktı,aynı babanın başka dişiyle çıkan yavrularının torunlarından şimdi başlattım oda mükemmel uçuyor 10/12 taklayı öyle bir vuruyorki sayamazsınız yüksekten alıyor şuanda 10/20m arası dama düşeli 1 hafta oldu ilerleyen zamanda oyunun sonunu göreceğiz 3/4 saat civarı kanat sallıyor diyeceğim süs demeden önce iyi düşünmek lazım rengi süs olabilir ama oyunu farklı olabilir...

---

Teşşekkür ederim, zaman ayırdığınız ve yazınız için. Ama konuyu biraz daha derinleştirelim. Şimdi ön tepe (güllü) şebap (masa kuşu) sınıfında iyi değerlendirilmez. Kısaca Ön Tepeler şebap sınıfına sokulmuyor, cünkü ön tepe kuşun boyunu düşürür. Yani bacak boyunu kısar. Makbül degildir. Kepezli (Arka Tepe) kuşun boyunu açar bacak boyunu yükseltir. İstenen bir özellik olabilir kişiye göre. Benim bahsettiğim kuşlar asker gibi yürüyen büyük ve geniş endamlı olanlar. Aşağıdaki linkte resimleri inceleyebilirsiniz. http://guvercinlerim23.8m.com/photo_1.html

Her kuş bu sınıfa girmiyor, sizin kuşların uzun uçması urfa ve mardin geninin onlarda bulunmasından kaynaklanıyor olabilir. Urfa ve Mardinler kuvvetli kuşlardır ve genelde uzun uçarlar. Benim uçurduğum zamanda yakalşık 10 saat uçan kuşlarım vardı. Eğer bu sebapların urfa kuşu olduğu söyleniyorsa, uçtumu bastırmanın cok zor olması ve belki 4-6 direk çıkması ama oyunun çok tok ve düzenli olması. Fışkırmada takla sayısının cok olmaması, takla aralarının fazla olması gibi sebepler gösterilebilir.

Tam bu masa kuşlarının özelliklerini bilmiyorum açıkcası, bilinen arkadaşlarda bilgilendirirse bizi sevinirim.

-------


Şebab kuşunun içine takla ırkının varyeteleri dışında başka ırk bir kuş girdiğini hiç duymadım.Duyduğum şebab hikayelerin hepsi urfa beşiksiz sabunileriyle, yine takla ırkının farklı özellikte kuşları arasında yapılan eşleştirmelerle ortaya çıkan bir kuş olduğu yönünde.Amaç sadece kuşlara şekil ve renk vermek olduğu için uçuş ve oyun özellikleri hiç dikkate alınmamış.Nesiller boyu oyun performansı yönünden bir seleksiyon yapılmamış.
...Masa kuşu bakmak isteyen bu kuşlara pekala bakabilir.Uçurmak isteyen yavrudan uçurup neticeye bakabilir.Muhakkak içlerinde oynayan, hatta güzel de oynayan kuş çıkacaktır.Ne kadar kan kırılsa da içlerinde Urfa kuşları var. Ancak kuş oynamış kıymeti yok.Önemli olan nasıl oynadığı,neslinden gelecek kuşakların nasıl oynadığı.Bu sebebten dolayı, şebab-şebab veya şebab-oyun kuşu eşleştirmeleriyle yavru alıp eleyerek soy oturtmanın ne kadar zorlu bir uğraş olacağını tahmin edersiniz.Size bu konuda fikir vermesi açısından başka bir detay daha vereyim; Bugün isim yapmış şebabçıların çoğunun, şebab kuşlarından ayrıca baktığı oyun kuşları vardır.

---
Bu kuşlar, yani şebablar, urfa ve arap(suriye, ırak) kuşlarının kırmalarıdır.
Oğuz beyin verdiği linkteki kuşların çoğunu ben şebab diye kümese koymam. (sebeblerini yazarsak besleyenler darılabilir) O yüzden sizin verdiğiniz linkteki kuşlar oynamayabilir.
Ama hakiki şebablar emin olun çok güzel oynar. 2 metreden alıp 20 metreyi 4-6 taklayla çıkan, 3-4 saat uçan, 13-15 sefer yapan göğ şebablara bizzat şahit oldum ve nicelerine...
Şebab ne kadar iyi oynasa da, , türkiye birincisi bi şebab, türkiye birincisi bi oyun kuşu gibi oynayamaz tabi.
Tokat'ta bi abimiz, yanılmıyorsam şebab miskiyle oyun kuşu bi sabuniyi kırdı, 15 sene içinde bi nesil oluşturdu. Kuşlar şebabdan biraz ufak, çok güzel yapıda ve nerdeyse şebab kadar harika renkliler. Oyun kuşu yarışmasına girecek kadar harika oynuyorlar ve hatta Tokat'ta bu kuşlardan daha iyi oynayacak çok az oyun kuşu var. Bu kuşların yavruları da aynı performansı gösteriyor.
Bu adam şebaba oyun katmadı :!: , sadece çok iyi oynayan, yarışmaya girecek kadar iyi olan, oyunlu şebablar elde etti.

---

kuşçuluk herkezin anlayışına göredeğişir.
1.kimi takla oyun kuşu besler oynasın yeter
2.kimilerine göre önce ırk vasıfları akabinde oyun ıslahı


ben şahsen kendimi 2. kısma şartladım artık kırıla kırıla bizim diyebileceğimiz oyunkuşu ırklarımız tükenmeye yüz tuttu.
ben bunun sorumluluğunu takla sever yetiştiricilere veriyorum
onlar bunla nasıl yüzleşirler? buna onların kafayorması gerek

her ırk kendi içinde güzeldir.

---
Güvercinlerde Kalıtım

Kalıtım bilimi (genetik) basitce, ana ve babanın özelliklerinin yavrulara nasıl aktarıldığını araştıran bilim dalıdır diye tanımlanır. Bu konunun iyi bilinmesi yanıt aradığımız bazı soruların acıklanmasını sağlayacaktır. Kalıtım konusunda bilinenler henüz sınırlıdır. Yinede, özellikle son yüzyılda bu konuda dev adımlar atılmıştır.

Canlılarla uğraşan bütün dallarda olduğu güvercin yetiştiriciliği için de kalıtım ve ıslahı çok önemli bir konudur. Zira istenen özellikte kuşlar elde etmek için kalıtım kurallarını bilmek gerekir. Genellikle kuşcularımız arasında özelliklerin ana ve babadan yavrulara rastgele aktarıldığı fikri yaygındır. Bir yavrunun yedi göbek uzaklıktaki dede veya ninesine benzeyebileceği söylentisi bunun kanıtıdır. Halbuki her bir özelliğin ana ve babadan yavruya geçme yolu farklılık gösterir. Öyleki, biz bu konuları iyi kavrarsak bazı özellikler için yavruların göstereceği karakterleri tahmin edebiliriz. Konuların daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle tüm canlılar için geçerli olan kalıtım kurallarına kısaca göz atılmasında ve bazı terimlerin acıklanmasında yarar vardır.

Bütün canlıların vücutları bilindiği gibi ancak mikroskopla görülebilen hücrelerden meydana gelmiştir. Bu hücrelerin her birinde, çekirdek adı verilen yapıların içerisinde o canlının planı bulunur. Her bir özelliği belirleyen ve kromozom adı verilen iplikcikler üzerinde bulunan bölümlere gen denir. Yani genler bir araya gelip kromozomları oluşturur. Kromozomlar hücre çekirdeğinde çiftler halinde bulunurlar. Bunların biri babadan, diğeri ise anadan gelir. Genlerin kromozom üzerinde bulunduğu yere lokus adı verilir. Her canlı türünün kromozom sayısı farklıdır. Örneğin insanlarda 23 çift, sığırda 30 çift, köpekte 39 çift, arıda 16 çift ve güvercinde 21 çift kromozom bulunur.

Güvercinleri Eşe Atma

Güvercinlerin eşe atımı ülemizin farklı şehirlerinde farklı yöntemlerle yapılmaktadaır. Ancek genel olarak erkek ve dişi kuşlar kışları ayrı geçirmek üzere ayrılırlar. Kış ayları boyunca biribirini görmeyen güvercinler şubat ayı ortalarına doğru eşlerinin yanına koyulurlar. Eğer güvercinler ilk kez eş tutacaklarsa eşe atılma işleminden bir iki hafta önce birbirlerine ısınmaları için uygun ayrı bir bölümde tutulmaları, birbirlerine alışmaları çiftleşmelerini ve eş olmalarına katkıda bulunacak ve hızlandıracaktır.

Çiftleşme ve güvercinleri eşleştirme günleri gelmeden önce yani eşe atma işleminden birkaç hafta önce hangi kuşun hangi kuşa eş olarak verileceği hesaplanmalı, yanlız kalacak güvercine eş bulunmalıdır.Kümesteki bütün güvercinlerin aynı zamanda eş tutmaları sonraki günlerde kolaylık sağlayacaktır.Eşe atma ve güvercin çiftleşme tarihlerinden 8 - 12 gün geçtiğinde bütün güvercin çiftleri yumurtlamış olur. Yavru istenmeyen güvercinlere yatmaları için yumurta verilmesi gerektiğinde, bütün güvercinler hemen hemen aynı zamanda yumurta üzerinde olacaklarından sorun çıkmayacaktır. Yavruların yumurtadan çıkması da, yumurtlamadan 17 gün sonra birbirlerine yakın günlerde olacağından, anaç güvercinlerin yavruların büyüme dönemlerine uygun olarak yemleme ve beslenme işlemleri de kolaylaşacaktır.

Yavru güvercin erişkinliğe ulaşmış olup, eşleşmeye hazır olduklarına ses ve hareketleri ile bunu belli ederler.Çiftler birbirlerini benimsediklerinde çiftleşmek için uygun zamanı beklerler. Kuşlarda seksüel istek güneş ışığıyla uyarıldığından doğru zaman baharın gelmesiyle başlar. Kuslarinin mantar hastalığı dahil birçok hastalık olabilir. Güvercinlerin hastalıkları iyileşmeden yanına yeni kuş koyarsanız diğer güvercinin de hastalanmasına neden olabilirsiniz. Güvercinler hasta olmasa bile yeni gelenleri mutlaka karantina veya gözlem sürecinden geçirmeden ayni bölmeye koymayınız. Sağlıklı bile görünse taşıdığı mikrop henüz belirtilerini göstermemiş olabilir. Kendini uzun süre göstermeyen birçok bulaşıcı hastalık vardır. Bu nedenle özellikle değerli ve sizin için önemli güvercinleri kümesinize yeni aldığınız kuşlarla çiftleştirmesine izin vermeyin.