Güvercin ve Güvercinci

19 Ocak 2009 Pazartesi

Güvercin ve Kış Ayları

Güvercinlerimizin hayatı yıl boyunca değişik dönemlere ayrılır. Yazları uzun ve sıcak günlerdeki davranışları ile kışın kısa ve soğuk günlerde vakit geçirme tarzları varklıdır. Yine tüy dökme, yumurtlama dönemleri de bu koşullara göre değişir.
Güvercin bakımı kış aylarında ekstra bir önem kazanır. Hava koşullarının kötüleşmesiyle yaz aylarında alışkın oldukları hayatı kışın sürdürememeleri günlük hayatlarında da bir takım değişikliklere sebep olur. Yazları sık sık uçan, saatlerce havada kalan kuşlarımız kışın kapalı ortamda bu hareket tarzlarını kaybederler. Yazları çok sık ve kolay banyo yapıp güneşlenirken, kışın kapalı ortamlarda, genellikle soğuk ve güneşsiz günlerde bu imkanları azalır.

Güvercinlerimizden kış aylarında yavru almayı düşünmüyorsak erkek ve dişi güvercinleri ayrı ayrı tutmakta fayda vardır. Ben genellikle yılbaşından sonra çifleri biraraya getiriyorum. Ekim, Kasım ve Aralık aylarını tamamen ayrı ve dinlenerek geçiriyorlar. Sadece çok güzel havalarda, hafatada 1 -2 kez uçurmaya çıkarıyorum Ocak ayında aynı yere koyduğum çiftler Şubat sonlarından itibaren zaten yumurtlamaya başlıyorlar. Havalar da yavaş yavaş ısınmaya başlıyor.
Posta güvercinleri için soğuk kış aylarının kesinlikle dinlenmeye ayrılması, postacıların bu dönemde uçurulmayıp bakıma alınmaları gerekitiği söylenir, bende postaca değil çoğunlukla taklacı olduğu için bu yöntemi tam uyguladığım söylenemez. Yaz ayları postacılar için çokyorucu geçiyor. Özellikle yarışmalara katılan, yüksek performans için zorlanan kuşların yıl boyunca 2-3 ay mutlaka dinlenmeye ihtiyacı var.
Soğuk kış aylarında güvercinlerim biraz daha fazla yem tüketiyorlar, ben şahsen yaz aylarında azalttığım mısırı ve arpayı kış aylarında biraz daha fazla veriyorum. Hacim olarak kuşlarda gördüğüm şey, daha fazla yem ihtiyaçları olması. Tabii fazla kilo almamalarına da dikkat etmek lazım. Hacim olarak çok yem verilecekse, daha hafifi yemleri tercih etmekta fayzda. Fasülye ve bezelyenin kalsiyum ve protein açısından zengin olduğu biliniyor. Bezelyedeki yüksek C vitamini soğuk havalarda kuşların direncini arttırdığını düşünüyorum. Aynı zamanda enerji olarak buğday ve mısır ile beraber verilebilir.Enerji ihtiyaçlarını karşılamak için buğday, mısır ve bezelye veriyorum.Yani kış aylarında yedikleri yem buğday ağırlıklı, mercimek, arpa, fiy, parçalanmış fasulye ve yulaf oluyor. Bazen eğlence olsun diye ayçekirdeği veriyorum, çok seviniyorlar. Kenevir ve keten de arada sırada verdiğim diğer güvercin yemleri, bulursam bir de kavun çekirdeği.
Güvercin suyuna bal veya pekmez katılması da birçok kuşçu tarafından önerilen bir yöntem. Ben çocuk ve bebeklere verilen vitamin şuruplarını tercih ediyorum. Başka uygulayan duymadım, kendi kafama göre uyguladım ve iyi sonuçlar aldım. Kuşlar hiç hasta olmuyor, sanırım yararı var. Vitaminse vitamin, sağlılıyla sağlıklı, eğer insana, bebeklere veriliyorsa kuşlara da verilir diye düşündüm.İlaç değil sadece vitamin. Her türlü eczanede var, fiyatı da çok ucuz bu nedenle tercih ediyorum. İlk uygulamaya başladığımda kuşların ağırlığı ve kutu içinden prospektüsdeki bilgilere göre bir hesap yapıp, kafama göre miktar belirlemiştim. Haftada iki gün sularına bir kapak katıyorum. Yaz aylarında da daha az, ayda 1 - 2 kere.

Hergün akşam saatlerinde, günde bir kere yem veriyorum.Yem verirken kümesten açık havaya çıkartıyorum. Hem hava almış oluyor, hem de biraz daha fazla hareket ediyorlar. Hava karardıktan sonra açık havada yem veriyorum, böylece uçmalarını da engellemiş oluyorum.
Yoksa, havalanıyorlar ve kar, yağmur başlamasına rağmen inemiyorlar. Çıkardığımda hava güzel oluyor, kazayla bir havalanıyorlar inmeleri, toparlanmaları 2-3 saat alıyor. Bu esnada kar, yağmur fırtına gibi daha koşulları değişebiliyor. Ben çözümü karanlıkta yem vermekte buldum. (Tabii elektrik lambaları yanıyor terasta.) Yuvada yavru olmadığı için yuvanın içine hiç yem sokmuyorum.1-2 saat dışarıda oyalanıyorlar.
Kış aylarında kümesin temizliği de zor oluyor. Yazın çok rahatlıkla hortum tutup, deterjanla yıkadığım salman, kışın o kadar temiz olamıyor. Çünkü kuruması zor oluyor. Yazın birkaç saate kuruyan kümes, kışın 3 günde kurumuyor. Bu arada rutubet olmasın, kuşlar zarar görmesin diye kış aylarında böyle bir temizlik yapmıyorum. Zaten kış aylarında böcek, haşere, sinek, vs. olması da zor. Güvercinlerdeki asalaklarda soğukta üreyemiyorlar. Bu tür zararlılarda yaz ayları daha tehlikeli. Her türlü mikrop uçan haşereden geliyor çünkü...
Tüy dönemi olduğunda vitamini biraz daha fazla veriyorum. Ayrıca suya birkaç damla da " Beavit B6 / B12 " isimli ilaçtan damlatıyorum. Bu ilaç aslında bir vitamin, tam ilaç sayılmaz. Bir arkadaşım tavsiye etmişti alışkanlık oldu tüy dökme zamanlarında veiyorum. Yaz aylarında da biraz halsiz ve hasta gördüğüm kuşları bakıma çektiğimde bunu kullanıyorum. Çok faydalı olduğunu düşünüyorum, vücut direçlerini arttırıyor, ancak dediğim gibi bir ilaç değil. yani herhangi bir hastalığın tedavisinde kullanılır mı bilmem.
Güvercinler sarımsak, aspirin ve soğan vs. gibi etkili besinlerin veteriner tavsiyesi olmadan vermeyi önermem. Küçük vücutlarında ne etki gösterceği belli olmaz.

Güvercinlerimin yediklerini kolay hazmedebilmeleri için gerekli küçük sert taşları deniz kumundan almasını sağlıyorum. Aslında biraz daha iri taneli ve özel satılan taşlardan kullanmak gerekiyor. Ama ben hem zor bulduğum için, hem de pahalı olduğu için hazır taşlardan değil, bolca miktarda elimde bulunan deniz kumundan veriyorum. Deniz kumu aynı işi görüyor sanırım, önemli olan sürtünerek taşlıkta yemlerin öğütülmesine yardımcı olması. Deniz kumu içerisinde de binlerce çeşit mineral ve vitamin olduğunu düşünüyorum. Bu da besin değeri olarak kuşlara faydalıdır. Kırmızı kil ve kömürün de zaman zaman yedirilmesi tavsiye ediyorlar. Ben bunun için özel gayret sarfetmiyorum. Dolaşırken sağdan soldan bu tür ihtiyaçlarını gideriyorlar. Kırmızı kil üzerine turşu suyu dökerek, zaman zaman da bu toprağın üzerinde tuz veren bir usta görmüştüm. Çok memnundu ve şiddetle tavsiye ediyordu, ama ben öyle bir kızıl kil hala bulamadım.
Güvercinlere yeşillik verme hususunu da hala çözebilmiş değilim, aç kaldıklarında bazen çok iştahla yiyorlar ama bazen çok aç olsalar da yanına yaklaşmıyor. Bu konuyu daha sonra başka bir yazıda yazacağım.

Evet, bunlar kış aylarında benim uyguladığım nacizane evcil güvercin besleme yöntemlerim. Bir tavsiye veya doğru bilgi olarak anlaşılmasa iyi olur, çünkü sadece ben ne yaptığımı anlattım. Internet üzerinde çok fazla bilimsel verilere dayalı yöntemler ve çok daha tecrübeleri güvercinciler bulmak mümkün.
Herkese sağlıklı güvercinlerle, mutlu ve huzurlu günler dilerim.

17 Ocak 2009 Cumartesi

Eski Çağlarda, Türkler de Ve Osmanlilar da Güvercin Yetiştiriciliği

ESKİ ÇAĞLARDA, TÜRKLER DE VE
OSMANLILAR DA GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ

GÜVERCİNLER HAKKINDA EN ESKİ BİLGİLER
Güvercin, insanoğlunun ilk evcilleştirdiği kuş türü olarak bilinmektedir. Bu konudaki en eski bilgiler, M.Ö 4500 yıllarına, yani günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncesine kadar gitmektedir. Köken olarak evcil güvercinin ilk olarak Orta Asya milletleri tarafından eğitildiği tahmin edilmekle birlikte son yıllardaki bulgular güvercinin Anadolu kökenli bir gelişim göstermiş olabileceğini de düşündürmektedir.
Günümüz bilim insanları arasında evcil güvercinin atasının kaya güvercini Columba livia ) olduğu görüşü oldukça yaygındır. Bu görüş 1850?li yıllarda evrim teorisi üzerine çalışırken güvercinlerle ilgili araştırmalarda bulunan Charles Darwin’e aittir. Darwin, evcilleştirilmiş yabani bitki ve hayvan türlerinde çeşitliliğin daha fazla olduğunu gözlemiş ve bunun nedenleri üzerinde durmuştur. Evcil güvercin çeşitlerinin beslenmesi ve üretilmesi ile ilgili çeşitli deneyler yapmıştır. Bu denemeleri sırasında farklı ırkları birbiri ile eşleştirerek yeni güvercin ırkları elde etmiştir. Elde edilen yeni ırkın, başlangıçta kullandığı ırklardan oldukça farklı özelliklere sahip olması üzerine, bunun nedeninin kendi seçimi olduğunu kavramıştır. Seleksiyon adını verdiği bu seçimin evcil türlerde ırkın değişimini getirdiğini tespit etmesi üzerine, doğada bulunan türlerde ırkların değişiminin nasıl olduğu üzerine çalışmaya başlamış ve evrim teorisi olarak bilinen teoriyi geliştirmiştir. Günümüz bilim insanları da aynı kanıyı paylaşmakta ve evcil güvercinin, kaya güvercini de dahil olmak üzere farklı 2 ya da 4 yabani güvercin türünün bir melezlenmesi sonucu ortaya çıktığı görüşünde birleşmektedirler.

GÜVERCİN ANADOLU KÖKENLİ Mİ ?
Evcil güvercinlerin Asya’dan, Mısır ve Mezopotamya’ya doğru bir yayılım izlediği ve buradan da Anadolu’ya geldiği düşünülmekle birlikte son yıllarda yapılan araştırmalar ve özellikle arkeolojik ve etimolojik ( dilbilimsel ) incelemeler, güvercinin Anadolu’da çok eskiden beri bilindiğini ve Anadolu kökenli olarak yayılmış olabileceği de düşündürmektedir. Hitit İmparatorluğu döneminde Anadolu’da bir kuş kültürü olduğu bilinmektedir. Asya’da bulunmayan bazı kuş türlerinin bu kültürde yer alıyor olması, bu kültürün Asya kökenli olmadığını göstermektedir. Gene Mısır ve Mezopotamya’da makbul kabul edilen ve saygı gören baykuş karga ve akbaba gibi kuşların Anadolu kültüründe ölümü ve uğursuzluğu çağrıştırdığı için yer almıyor olması, Anadolu’nun kendine özgü bir kuş kültürü geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Gaga ağızlı olarak tabir edilen ve özgün Hitit formunu oluşturan testiler bu kültürün sanata yansımalarıdır.
Ayrıca bulunan bazı çivi yazılı tabletlerden Anadolu’da güvercin yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Anadolu’nun Hitit öncesi dönemde, geçmişi paleolitik çağa kadar uzanan çok köklü bir yerleşime sahne olduğu, son dönemde yapılan arkeolojik kazılarla ortaya çıkartılmış durumdadır. Tarih öncesi olarak adlandırılan bu ve onu izleyen dönemlerde Anadolu, dünyanın en önemli yerleşim birimlerine ev sahipliği yapmaktadır. Çatalhöyük’ten Hacılar’a, Canhasan’dan Alacahöyük ve Hattuşaş’a kadar uzanan şehir tipi yerleşimler o çağlarda dünyanın en önemli yerleşim ve uygarlık birimleridir. Böylesine köklü bir alt yapı üzerinde kendine özgü kültürel oluşumların gelişmesi son derece doğaldır. Gerek bu dönemde gerekse Asur ticaret kolonileri ve Hitit dönemlerinde Anadolu ile Mısır ve Mezopotamya arasında çok canlı bir ticari ilişki bulunmaktadır. Bu ticari ilişki sayesinde bölgelere özgü farklı güvercin ırklarının da yayılmış olduğu tahmin edilmektedir.
Hitit imparatorluğunun başkenti olan Hattuşaş bölgesinde ( Boğazköy ) bugün Çorumlu ( Çorum çıplağı ) olarak tabir edilen güvercin ırkının soyunun Hititler dönemine kadar dayanabileceği bazı etimolojik araştırmalara dayanılarak Polonya Bilimler Akademisi Türkologlarından Edward Tryjarski tarafından belirtilmektedir.
Edward Tryjarski, güvercinin paleolitik çağın sonlarına doğru yani günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce Anadolu’da evcilleştirildiği ve buradan dünyaya yayıldığı görüşündedir. Ancak bu görüşü destekler arkeolojik bulgular henüz yoktur. Bunun yanı sıra günümüzden 10.000 yıl öncesinde Anadolu’da, mezolitik çağ olarak adlandırılan dönemde avcılığın sistemli hale geldiği ve başta köpek olmak üzere bazı hayvanların evcilleştirildiği arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır. Bu dönem ve onu izleyen neolitik çağda güvercinin de evcilleştirilmiş olabileceği düşünülebilir.
Bunun yanı sıra Anadolu’nun dışında da güvercinlerin evcilleştirildiğine ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Tevrat’ta yer alan Nuh peygamber efsanesinde, gemiden salınan kuş, bir güvercindir. Tevrat’ta yer alan bu efsanenin kaynağının eski Sümer ve Babil efsaneleri olduğu bilinmektedir. Benzer anlatımların ümerler’de Gılgamış destanında da bulunması eski dönemlerde Mezopotamya’da güvercinin evcilleştirilmiş olabileceğini düşündürmektedir.
M.Ö 3000 yılına ait Mısır kayıtlarında, 5. Mısır hanedanlığı zamanında güvercinlerin yemek amacı ile yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Bu dönemlerde güvercin hem eti hem de gübresi için yetiştirilmekteydi. O dönemde güvercin eti sofraların makbul bir yiyeceğiydi. Güvercin gübresinden yararlanmak için de güvercin kulesi adı verilen yüksek ve üzerinde güvercinlerin girebilecekleri delikler bulunan kuleler yapılmaktaydı. Bu yapılar, Anadolu’da yakın tarihe kadar bulunan Boranhaneleri çağrıştırmaktadır.

ESKİ ÇAĞLARDA GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Güvercinin evcilleştirilmesi ister Asya kökenli, ister Mısır ve Mezopotamya kökenli isterse de Anadolu kökenli olsun, güvercinin çok eski devirlerden beri evcilleştirildiği ve insanlar tarafından farklı amaçlarla kullanıldığı bir gerçektir. Evcil bir türden bahsettiğimiz için güvercin ırklarının gelişiminde insanların seçimi belirleyici rol oynamıştır. Eski dönemlerdeki bölgeler arası yoğun ticari ilişkiler ve savaşların da etkisi ile güvercin ırkları da hızlı bir şekilde dünya üzerine yayılmıştır.
Başlangıçta eti ve gübresi için yetiştirilen güvercinler, daha sonraları bu hayvanların yön bulma, yuvasına bağlılık ve uzun mesafeleri uçabilme gibi yeteneklerinin keşfedilmesi ile birlikte haberleşme amaçlı kullanılmaya başlamışlardır. Özellikle savaşlar sırasında güvercinlere haberleşme konusunda önemli görevler düşmüştür. M.Ö 1200 yıllarında Mısır’da güvercinlerden haberleşme amacı ile yararlanıldığını görüyoruz. Daha sonraki dönemlerde haberleşme amaçlı yetiştiricilik farklı ülkelere de yayılmıştır. M.Ö 300 yıllarında Çin’de güvercinlerle bütün ülkeyi kapsayan bir haberleşme ağı kurulmuştur. Özellikle savaş sırasında ki haberleşmelerde güvercinler önemli bir rol oynamışlardır. Cengiz Han’ın seferleri sırasında haberleşme amaçlı posta güvercin kullandığı bilinmektedir.
Bağdat halifelerinin de güvercinlere çok değer verdiği bir gerçektir. Suriye’nin güçlü hükümdarı Nureddin ( 1146 ‘ 1174 ) Mısır’da yıllarca çok iyi işleyen bir güvercin posta şebekesi kurmuş olması ile ünlüdür. Bu amaçla kullandığı güvercinlerin ayak ve gagalarını kendi şifreleri ile işaretlemiştir. Kullandığı güvercinler Irak’tan getirilen boyunları renkli ve benekli beyaz güvercinlerdi.
Eski Yunan ve Roma’da da savaşlar sırasında güvercin kullanımı yaygındır. İslam öncesi Orta Asya’da bulunan Türk devletleri ile Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlılarda da güvercinler hem haberleşme hem de güzellikleri için yetiştirilmişlerdir. Anadolu’da Yapılan kalelerin bazılarında posta güvercinleri ile haberleşme amaçlı güvercinlikler inşa edilmiştir. Bunların güzel bir örneğini Adıyaman’da Memlük egemenliği döneminden kalma Yeni Kale’de görebiliriz. Son büyük savaşlar olan I. Ve II. dünya savaşlarında da güvercinlerden haberleşme amaçlı yararlanılmıştır. Hele telsiz ve telefon görüşmelerinin yapılamadığı anlarda posta güvercinleri çok işe yaramışlardır. Hatta savaş sonrası hizmetlerinden ötürü madalya verilmiş posta güvercinleri bile bulunmaktadır.
Günümüzde posta güvercini yetiştiriciliği daha çok sportif ve yarış amaçlı olarak yapılmaktadır. Haberleşme gereksiniminin yanı sıra güvercinler güzellikleri, uçarken yaptığı oyunlar ve bazen de ötüşleri için yetiştirilmişlerdir. Bugün ülkemizde ‘Ankut’ ve ‘Demkeş’ adı ile tanıdığımız güvercin ırkları eski devirlerde bu amaçla ve özelliklede ötüşü için yaygın olarak yetiştirilmekteydi. Ankut ırkı ve demkeşlerin dönemin gözde kuşlarından olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Hakkında kayıt bulunan en eski ırklarımızdan biri olması nedeni ile Ankutları kısaca tarihi özellikleri ile tanıtmak istiyorum.

ANKUT IRKI GÜVERCİNLER
Dünyada Ankut Trumpeter ya da Ankhut Trumpeter gibi adlarla bilinen güvercinler ülkemizde bugün ankut adı ile anılmaktadır. Peygamberimizin torunu ve Hz Ali’nin oğlu olan, 680 yılında Kerbela’da öldürülen İmam Hüseyin’in atmaca ve doğan avladığı, ayrıca çakşırlı ( paçalı ) kut ( ankut ) güvercin beslediği yazılıdır.
Evliya çelebi bu bakımdan 1638 yılında, İstanbul’da kuşu kuş ile avlayan avcıların, pirimiz İmam Hüseyin’dir dediklerinin belirtiyor. Gene Evliya Çelebi, Hz. Ali’nin de ‘kırmızı çatal ibikli çakşırlı güvercin’ ( ankut ) beslediğini ve bu bakımdan bunları beslemenin sünnet olduğunu yazmaktadır. ‘Çatal ibik’ tabiri, Osmanlıda çift tepe (takka ‘ perçem) anlamında kullanılıyor. Gene Evliya Çelebinin belirttiğine göre ankutların, sadekut , taçlıkut, çakşırlıkut gibi çeşitleri bulunmaktadır.
Şanlıurfa’da bugün ankutların uğurlu olduğuna inanılıyor. Hz Eyüp’ün mağarasında beslediği söylenen bu güvercinlerin, halk arasında çocuğu olmayan kadınlara uğur getirdiği ve hatta gece uykusunda korkan kadınların dertlerine deva olduğu söyleniyor.
Bir tür süs kuşu olan bu güvercinlerin en önemli özellikleri, ‘dem çekme’ adı verilen ötüş şekilleridir. Dem çekme tabiri tasavvuf müziğinde ve genel olarak Türk müziğinde doğaçlama olarak yapılan sunum sırasında sazlardan birinin soliste sürekli ya da aralıklı olarak eşlik etmesi anlamına gelir. Ankutların ötüşü dem çekmeye benzetilmektedir. Yetiştiriciler arasında, dem çekme özellikleri ve sürelerine göre değer verilen bu güvercinler, köken olarak Orta Asya Türkmenistan kaynaklıdırlar. Türklerin göçleri ile birlikte dünyaya yayılmışlardır. Günümüzde Russian Trumpeter ( Russian Barabanshik ) ve Bokhara Trumpeter ( Bokharski Barabanshik ) adları ile bilinen Rus trumpeter ırklarının köken olarak ankutlardan kaynaklandığı, Rus yetiştiricileri tarafından da kabul edilmektedir.

TÜRKLER’DE GÜVERCİN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Eski Asya kökenli Türk toplulukları arasında güvercine ilişkin yaygın bir kültür olduğu görülmektedir. Sınırlı ve belli alanlardaki kelimeleri içine alan Göktürk yazıtlarında güvercin kelimesi bulunmamaktadır. Ancak Orta Asya Türk topluluklarından Uygurlara ait en eski yazılı metinlerde güvercin anlamında ‘kökürçkün’ ve ‘köğürçün’ gibi kelimelerin kullanıldığını görüyoruz. Birbirinden uzak değişik Türk toplulukları lehçelerinde bile bu kelimelerin ortak bir sözcük olarak varolması güvercin kültürünün o dönemde yaygın olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bazı yazılı metinlerden güvercinlerin toplumsal olarak değer verilen ve oldukça kıymetli bir varlık olduğu anlaşılmaktadır. Asya’daki Türk kavimleri o dönemde yarı göçebe bir tarza sahip olmakla birlikte belli bir güvercin kültürü geliştirmişlerdir. Ancak bazı kuzey Türk topluluklarında bu kültüre ilişkin hiçbir iz bulunmaması daha çok iklimsel koşullarla açıklanmaktadır.
O dönemde Çin’de güvercin yetiştiriciliğinin yaygın olduğu bilinmektedir. Özellikle haberleşme sistemini M.Ö 300?lü yıllarda bütün ülkede güvercinlerle sağlamayı başaran bir ülkede güvercin yetiştiriciliğinin çok eskilere dayandığını tahmin etmek zor değildir. Bugün bile Doğu Türkistan’da konuşulan bazı Türk lehçelerinde Pekin güvercini anlamına gelen ‘bedzin kepte’ teriminin olması ve Pekin güvercinlerinin Türkler tarafından da yetiştirildiğinin bilinmesi, Türklerin Çinliler ile bir güvercin alış verişinde bulunduklarını göstermektedir. Geçmiş dönemlerde Asya’da yetiştirilen güvercin ırklarının neler olduğu konusunda sınırlı bir bilgiye sahibiz. Ancak taklacı güvercin ırkının Orta Asya Türkistan kökenli olduğu etimolojik incelemelerden anlaşılmaktadır. Bugün Çin sınırları içinde yer alan Taklamakan Çölü, çölleşmeden önce Türklerin yaşadığı bir bölge idi. Taklamakan adı eski Uygur Türkçe’sinde taklanın makamı yani onun gerçek yeri, doğum yeri anlamına gelmektedir. Bu kavramdan taklacı güvercin ırkının ilk kez Türk toplulukları tarafından yetiştirildiği sonucu çıkmaktadır.
Bölgeye ilişkin bazı eski kaynaklardan, Doğu Türkistan’da ‘Guma güvercinleri’ adı verilen ve evlerin çatılarına koyulan kafeslerden uçurulan güvercinlerin olduğu ve bunların arasında Alacalı güvercin ve Pekin güvercin ırkının bazı çeşitleri bulunduğu bilinmektedir. Günümüzde Şanlıurfa’da damlarda toplanan ve uçurulan evcil güvercin topluluklarına da ‘köme güvercinleri’ adı verilmesi aradaki bağlantıyı göstermesi açısından ilginçtir.

KÖME GÜVERCİNLERİ
‘Köme güvercinleri’ bugün Şanlıurfa’da ‘Halis Güvercinler’ olarak adlandırılmaktadırlar. Dünya da Dewlap ( gerdanlı ) ırkı olarak bilinirler. Ülkemizde bu ırka ait çeşitli tipte güvercinler bulunmaktadır. Eskiden Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan Suriye ve Lübnan kökenli olan bu güvercinlerin Halep’te ve Beyrut’ta bol miktarda bulunduğu bilinmektedir. Osmanlı döneminde, Halep ile bugünkü Şanlıurfa ve Gaziantep arasında sıkı bir kuş ticareti olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Hatta bir ara Halep’te bu kuşların sayısı çok azaldığı için, kuşçuların Kilis’e gelerek kuş aldıkları bilinmektedir. Bu gün de Şanlıurfa’nın en değerli güvercinleri arasındadırlar. Bir çok renk ve çeşidi bulunmaktadır. Bu renklerin Şanlıurfa’da adlandırılışları şu şekildedir. Mısırlı, kuzer, fitilli, nakışlı ( yazılı ), amberli, kınıfırlı, kuyrak, perçemli, aynalı, şarabı, derviş Ali, cübbeli, abalı, zeytuni, mevrendi, lemsavey, kırktelli, şıhşelli, şami, zırhı, karalı, tağlit, şekeri, şafrakaragöz, killo, gez, ehles, şafra, arans (keşpir), baş, üveys, balina, Macar, Hollanda, ispir, müsevved ve alacalar.

TAKLACI IRK GÜVERCİNLER
Köme güvercinlerinin yanı sıra Doğu Türkistan’da ‘beyaz kağıt oyun güvercini’ ve ’siyah pars oyun güvercini’ adı ile bilinen taklacı güvercin ırlarından, iki ya da üç çeşit güvercinin bulunduğuna ilişkin bilgiler vardır. Taklacı ırkın diğerlerinden daha yüksek uçtuğu ve uçarken takla attığı belirtilmektedir.
Bu anlatımlardan kökeninin orta Asya ve Türkler olduğunu anladığımız taklacı güvercinler, Türklerin göçleri ile birlikte dünya üzerine yayılmışlardır. Bugün dünyada, Turkish Tumbler, Asiatic Clap Tumbler, gibi adlarla tanınmaktadır. Bu kuşların uçuş ve oyun adı verilen takla atma özellikleri her zaman ön planda tutulur. Bu nedenle bir performans güvercinidir.
Kaynak:
Eski Çağlarda, Türkler De Ve Osmanlilar Da Güvercin Yetiştiriciliği
Yazan: tarihbilgi Ocak 7, 2009